15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünden sonra başta siyasetçiler olmak üzere “toplumsal barışma” adına yakınlaşmalar memnuniyet verici.
Birbirlerine söylemedikleri lâf bırakmayan, ismiyle dahi hitap etmeyen iktidar ve muhalefet partilerinin genel başkanları “sözkonusu demokrasi” olunca bir araya gelip, “mini” de olsa anayasa değişikliğinde, demokrasi ve hürriyetlerinin gelişmesine dönük çalışma başlatabildiler.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan ve CHP Genel Başkanı olmak üzere medyaya ve birbirleri hakkında açtıkları dâvâlarından vazgeçtiler. Son olarak da, Başbakan Yıldırım’ın eşi de böyle bir dâvâsından vazgeçti.
İşte böyle bir ortamda, eski dönemlerden kalma bir de akreditasyon uygulamaları hatırımıza geldi. Eski dönemlerde Cumhurbaşkanlık, Başbakanlık, partiler, resmî kurumlar, STK’lar basın kuruluşları arasında bir ayrıma gidip, kendilerine yakın gazeteleri (!) programlarına çağırıyorlardı. Bir gazeteci arkadaşım, uzun süre (10-11 yıl kadar) kendilerine de akreditasyon uygulaması olduğunu, bir gün telefonda dâvet alınca şaka sanıp gitmediğini anlatırken, sonradan 3-4 kez tekrar aranıp artık akreditasyonun kaldırıldığı söylenince inandığını, yine de temkinli dâvete gittiğini anlatmıştı.
Siyasetçilerin beraber mitinglere katıldığı bir dönemde bu uygulamanın devam etmesi hiç yakışık kalmıyor. “Toplumsal barış” adına bu akreditasyonların kaldırılması gerekiyor.
O HALDE…
Kanlı darbeden 6 gün sonra (21 Temmuz) ilân edilen OHAL çerçevesinde peşpeşe Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarıldı. Okullar, yurtlar, gazeteler, radyolar kapatılırken, TSK’da da yeni yapılanmalara gidilmişti. Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanlığına, kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanı’na bağlandı.
Sonrasında kararnamede kapatılan bazı okullarının, yurtların “yanlışlıkla kapatıldığı” söylenip tekrar açıldı. Şimdi de TSK’daki yeniden yapılanmayla ilgili değişikliğe gidileceği iddia edilmeye başlandı.
TBMM Milli Savunma Komisyonu üyelerinin Milli Savunma Bakan Fikri Işık’ı ziyaretlerinde, kuvvet komutanlıklarının harekat-planlama ve istihbarat yönünden Genelkurmay Başkanlığı’na, personel ve lojistik yönünden ise Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmasına ilişkin bir çalışma yaptıklarını söylediği basın da yer aldı.
Yine komisyon üyelerinin ziyaret ettiği Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar da, TSK’daki düzenlemeler konusunda görüşlerinin alınmadığını söylediği de ifade etmiş. Haberlerde Akar’ın bu düzenlemenin aceleye getirildiğini ve itirazlarının olduğunu söylediği de belirtiliyor.
Bu durum, kamuda görevden almalarda da ortaya çıkıyor.
Bütün bunlardan sonra bundan sonra çıkacak kararnamelerde daha dikkatli olunması gerektiği ortaya çıkıyor. Suçlu ile suçsuz iyi tespit edilsin ki, mağduriyetler olmasın, masumlar zarar görmesin…
MECLİS TATİLE GİRERKEN
Diğer yandan da Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yayınlanabilen KHK’ların Meclis’te onaylanması gerekiyor. Bundan önceki kararnameler henüz onaylanmış değil. Meclis Perşembe günü tatile girmeye hazırlanırken, “KHK’lar Salı’dan başlamak üzere 3 gün daha çalışacak Meclis’e getirilmezse Ekim ayına kadar gündeme gelemeyecek mi?” sorusu tartışılıyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu KHK’larda yetki aşımları olduğunu bir mektupla bildirmişti.
Hükümetin, ilk kararnamesi 23 Temmuz, ikinci kararnamesi 27 Temmuz, üçüncü kararnamesi de 31 Temmuz’da Resmî Gazete’de yayımlanarak TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu. TBMM İçtüzüğü’ne göre, OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ların TBMM’de en geç 30 gün içinde görüşülüp karara bağlanması gerekiyor, bu durumda ne olacak bekleyip göreceğiz. Yoksa, KHK’lar “Meclis’ten kaçırılıyor” iddiaları sık sık konuşulmaya başlar.
KOMİSYON NE OLDU?
Meclis’i de hedef alan 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra 2 Ağustos da Meclis’te grubu bulunan dört partinin mutabakatıyla kurulması kararlaştırılan Meclis Araştırma Komisyonu aradan geçen sürede hâlâ kurulmuş değil. Dört partiyi temsilen 15 milletvekilinden oluşacak komisyon, 3 ay süreyle 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arka plânını araştıracak. Bu komisyonun bugüne kadar kurulamamasının sebebi ise belli değil. “Acelesi yok” denecek bir iş değil. Çünkü komisyonun yapacağı görev çok önemli…
YORUMSUZ
Başbakan yardımcısı Tuğrul Türkeş, babası merhum Alparslan Türkeş’in korumalarından emekli Başkomiser Tahsin Pehlivanoğlu’nun “Türkeş’in zehirlenerek öldürüldüğünü ve bunu aileden birisinin FETÖ ile işbirliği içinde yaptığı” iddiasına “Yolda arabanın amortisörü patlasa FETÖ yaptı’ diyorlar, bu iş cadı avına dönüyor, sulandırılıyor” diye cevap vermiş...
Artık bu sözden herkes hissesini alsın…