"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yapılanlar “normal”mi?

Mehmet KARA
06 Şubat 2017, Pazartesi
Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde basın danışmanlığını yapan ve “Başbakanlık sözcüsü” olan Akif Beki, “Her evetçiyim’ diyene inanmayın” başlıklı yazısında ilginç tesbitlere yer vermiş.

Uluorta “hayır” demenin cesaret gerektirdiğini söylerken, “Arkalarında ne iktidar gücü ne dağ gibi bir Erdoğan güvencesi duruyor. Getirisi derseniz, o da nerede. Aksine, götürebileceklerini gözden çıkarmanız, doğurabileceği maliyeti göze almanız lâzım. ‘Hayır’cıların susarak kendilerini saklamasını bu yüzden anlayabiliyorum. ‘Evet’çiler kadar güvende hissetmemeleri normal” demiş, ama aslında “normal” kabul edilmemesi gereken bir durum.

Beki’nin bir de şu tesbiti var: “Hayır’cıların gerçek sayısı, tercihlerini deklare edenlerden fazladır…”

Normal olan “evet” diyenin de “hayır” diyeninde düşüncesini özgürce söyleyebilmesidir. İnsanları riyakârlığı veya ikiyüzlülüğe iten bu ortamdan kurtarmak gerekir.

Sosyal medya insanın başına iş açabilir!

Sosyal medya artık hayatımızın bir parçası oldu. İnsanlar sosyal medyada paylaştığı bir cümleden dolayı cezaevlerine konulabiliyor. İşinden, aşıdan oluyor. Bu yüzden de dikkatli kullanmak gerekiyor.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Malatya İl Seçim Müdürü Gürsel Dursun’un şahsî Facebook sayfasından paylaştığı bir cümle başına iş aştı. Bazı kamu görevlileri referandum için oylarının rengini daha şimdiden açıklamaya başladılar. Aslında kamu görevi yapanların bunu yapmaları doğru ve normal olan bir durum değil.

Dursun’un sayfasındaki cümleler ise yenilir yutulur cinsten değildi. “Vallahi evet, billahi evet, tallahi evet. Kılıçdaroğlu’nun başı için, fakir fukaranın aşı için, anaların göz yaşı için, şehitlerin naaşı için” cümlesi her kesimden tepki aldı.

Dursun, tepki çeken paylaşımla ilgili açıklama yaptı. “Mobil uygulamadan ana sayfamdaki bir gönderi reşit olmayan çocuğum tarafından paylaşılmıştır” derken, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere bütün vatandaşlardan özür diledi, ama açığa alındı. Bakalım soruşturma sonucu ne olacak? Bu yüzden siz siz olun bu günlerde telefonunuzu reşit olmayan çocuklarınıza vermeyin, ya da şifre koyun.

ÜST AKIL DERKEN…

Son günlerde “üst akıl” ifadelerini daha sık duymaya başladık. Ancak bu üst aklın kim ya da kimler olduğu bir türlü söylenmiyor.

Venezuella’nın Ankara Büyükelçisi’ni Meclis’te kabul eden Türkiye-Venezuella Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı Kerem Ali Sürekli de, “Latin Amerika ülkelerine girmekten çok mutlu olacağız. Stratejik ortaklıklar geliştirerek üst akla karşı mücadele de önemli mesafeler kaydedeceğiz” demiş.

Üst akıl derken kiminle mücadele edilecek? Bir kişi mi, bir kurum mu, bir devlet mi? Karanlık olan burası…

Ben anlamıyorum, varsa anlayan açıklasın da öğrenelim…

NEDEN MOTOSİKLET DEĞİL?

Öyle anlaşılıyor ki, anayasa değişikliği referandumuna Olağan Üstü Hal (OHAL) şartlarında gidilecek.

Gazeteci-yazar Abdulkadir Selvi, Hürriyet’teki yazısında OHAL sürecinin yılsonuna kadar devam edeceğinin anlaşıldığını yazarken, “Çözüm sürecinde IRA barışının mimarlarından Jonathan Powell’ın bisiklet örneği verilirdi. Bisiklet örneği bu kez OHAL için veriliyor. ‘Hem terörle mücadele edeceğiz, hem 15 Temmuz travmasını aşacağız. Bisiklet gibi sürekli olarak pedalı çevirmezsek düşeriz” ifadelerini kullanmış. (2.2.2017)

OHAL ile bisiklet örneği ne kadar uyuşuyor bilemedik, ama pedal çevirmeden daha sür’atli gidebilen motosiklet neden kullanılmaz ki…

NASIL BİR MİLLET OLDUK?

Döviz yükselince sevinen, düştüğünde üzülenler var! Diğer yandan da, 3 kuruş düşünce sevinen, 10 kuruş artınca bunu görmeyen… Yükselince, ekonominin kötüye gittiğini söyleyeni hainlikle suçlayan, üzerine çullananlar var! Nasıl bir millet olduk böyle. Ülke ve millet menfaatine olan şeylerde ne sevinebiliyoruz, ne üzülebiliyoruz.

Doğru olan tavır ise, eğriye eğri, doğruya doğru diyebilmektir…

Okunma Sayısı: 3090
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • burhan

    6.2.2017 21:50:31

    ektiğimizi biçiyoruz

  • Özcan Erkiş

    6.2.2017 15:18:01

    (4) Bediüzzaman'ın "hiss-i havf(korku damarı)" dediği korku hissi, cesareti kırdığı gibi vicdani kanaatlara da tesir eder. Çünkü baskı ve baskı ortamında insanlar, korkularından emin olmak isterler. Mal ve can güvenliği açısından bir yere sığınmak isterler. Korkuyu bir kamçı gibi kullanıp, milleti, kendi sığınaklaŕına sevk etmek için kullanırlar ve maalesef hem iktidar hem teklifi veren muhalefet partisi istimal etmektedir. Sosyal medyada bu kamçıyı kullanan bir hayli artmış durumda. Velhasıl iktidar cenahının evet gerekçesi, "güçlü Türkiye!" slogan olmaktan öte bir mânâ ifade etmemektedir. Çünkü dünya yüzünde, tek adamlık sistemiyle hem büyük hem güçlü (ABD hariç) olmuş bir ülke göstersinler lütfen. İşte Latin Amerika, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Afrika vb ülkelerin hâli pür melâli ortada.

  • Özcan Erkiş

    6.2.2017 13:16:25

    (3) Türkiye'de algı operasyonu ve toplumsal hipnoz için özellikle iktidarın kullandığı argüman: Üst akıl. Bütün menfiliklerin ve fenalıkların fâili, müsebibi. Öylesine gizemli ve lastikli ki, istediğin yöne çekebilir, istediğin gibi istimal edebilirsin. 15 yıldır tekbaşına iktidar olup, devletin bütün gücü taht-ı emrinde olan iktidar, ne hikmetse bu üst akılı bir türlü tesbit ve teşhir edemiyor. Neden acaba? Biraz fikir cimnastiği yaparsak bulabiliriz. Hem de yaşadığımız OHAL antidemokratik süreci devam ederken.....

  • Özcan Erkiş

    6.2.2017 13:08:33

    (2) Gerek meydanlarda gerekse sosyal medyada, referandum için hayır diyeceklere, gizliden gizliye sopa göstermek suretiyle vicdani kanaatlere âdeta baskı uygulanmaktadır. Hepimiz bunun mebzul miktarda örneği görmekte, haber bültenlerinde izlemekteyiz. Efendim münferit hâdise!. Olsun. Demek ki şiddet ve nefret, ayrıştırıcı, kışkırtıcı eylem ve söylemler, toplum içinde semeresini aynıyla veriyor. Hani din ve vicdan ile ifade hürriyeti Anayasa teminatı altında idi. Acaba o teminat münhasıran "evetçiler" için midir? Artık yeter. Siyasal İslâmcı iktidar, nalıncı keseri gibi her şeyi kendinden yana yontmasın. Bu ülke 80milyonluk kocaman bir ülkedir. Hayır diyen de evet diyecek olan da bu ülkenin vergi veren birinci sınıf vatandaşıdır. Birbirimizi kandırmaktan vazgeçelim, dürüst ve samimi olalım ey siyasetçiler!....

  • Özcan Erkiş

    6.2.2017 12:57:18

    (1)Sayın Kara, milet dün sağ-sol sonra alevi-sünni, daha sonra laik-anti laik bugün de "hayırcı-evetci"diyerek bölerek, sürekli gerilim ve ayrıştırıcı üslup kullanan menfi siyaset ve bilhassa ktidardaki siyasal islamcı parti, öyle anlaşılıyor ki referandumdan "evet" çıkması için buna devam edecek gibi. OHAL ortamında eşit ve âdil olmayan şartlarda gidilecek olan referandum, tıpkı 82 darbe Anayasası gibi meşruiyeti hep tartışılacaktır. Ogün silahların gölgesine bugün OHAL baskısı altında. Fark ne? Birisı askeri vesayet diğeri sivil vesayet. Ama her ikisi de korku ve baskı uygulayan vesayet!..

  • khk magduru

    6.2.2017 12:52:57

    İnsanoğlu esfelisafiline düşünce hicbirseye benzemiyor. Hic bir kaliba girmiyor. Tuzun kokmasi gibi sanki. Hicbir mantiksak kritere oturtamiyorsun. İnsan çok zalim çokcahil ccok nankordur deniyor mu yüce Kitabimiz!?

  • Garib Doğu

    6.2.2017 10:33:14

    Doğruya doğru,eğriye eğri demek gerekiyor ama bu da bir cesaret işi..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı