İbadet, kulun Allah’a karşı olan vazifelerini yerine getirerek O’nun rızasına ulaşmaktır.
Ubudiyet ise, Allah’ın yaptığına razı olmaktır. Dünya hayatında imtihan gereği, ibadetler emredilmiştir. Bunları hakkıyla yerine getirenler kulluğun en güzel mertebelerine çıkarlar. Ubudiyet, insanda daimî olarak bulunması gereken bir özelliktir. Bu yönden baktığımızda, insan için Cennette ibadetlerin farz olmadığını, fakat kul olduğumuz cihetle ubudiyetin devam edeceğini söyleyebiliriz.
Fakat ibâdetten maksat Allah’a bağlanmak, Allah’a dönmek, Allah’ı istemek, Allah’ın rızâsını aramak ve Allah’ın rızâsı için çalışmak ise, Cennet ehli zaten bunları hakkıyla yaptıkları için Cenneti kazanmıştır. Dolayısıyla Cennette de bunları yapmaktan geri durmayacaktır. Cennetle müjdelenen sahabelerin ibadetlerini lâyıkıyla yerine getirmeleri gibi. Bütün dönüşlerin Allah’a olduğu bir yerde, O’ndan bağımızı koparmak mümkün olabilir mi? Elbette ki Dünyada eksik, kusurlu yaptığımız vazifeler, orada mükemmel bir şekilde tamamlanacaktır. Ancak bu zoraki değil, gönülden istekle yapılacaktır. Kur’ân’da bir çok âyette insanın “Allah’a döndürüleceği” ifâde edilir. Yani orada herkes Allah için olacak ve Allah’a râm olacaktır. Biz burada bunu îmânla söylüyoruz, “İnna lillah ve inna ileyhi râciûn” (Allah için varız ve Allah’a döndürüleceğiz!)1 Orada ise, inanmayan da Allah için var olduğunu görecektir.
Buharî’nin rivayet ettiği bir hadiste, “Cennet ehlinin kalpleri bir tek kalp olarak çarpar, hepsi de sabah-akşam Allah’ı tesbih ederler.”2 diye ifade edilmiştir. Bu hadiste söz konusu olan tesbih, Cennette zorunlu olarak yapılması gereken bir görev değildir. Cennet ehli bunu, sonsuz lütuf ve ikramlarını gördükleri Rablerine karşı büyük bir lezzetle, içten yaparlar. Nitekim, Müslim’in bir rivayetinde “Cennet ehline -nefes alma işinin ilham edilmesi gibi- tesbih ve tekbir ilham edilecektir.”3 denilmiştir. İbn Hacer, bunu şöyle tefsir etmiştir, “Nefes almak ne kadar zevkli ise, Cennette Allah’ı tesbih etmek de o kadar zevklidir.”
Ezelî olarak tecellî hâlinde olan Mâbud ismi de, bunu gerektiriyor. İbadet edilecek yalnız Allah’tır. Ubudiyetlerimizin devam bulacağı, ancak yükümlülüğümüzün olmayacağı bir âlem var. Yeter ki rızasını kazanıp, huzura ulaşalım.
Dipnotlar:
1) Bakara Sûresi, 28-156.
2) Buharî, Bed’u’l-Halk, 8.
3) Müslim, Cennet, 18-19.