Uyku, yorgunluğu gidermek ve dinlenmek için yaratılmıştır. Kur’ân’da “Uykunuzu bir dinlenme, bir rahatlama vakti kıldık”1 âyetiyle uykunun istirahat için verilen nimetlerden olduğunu görmekteyiz.
İnsan aciz olduğu için, Dünya hayatında her işe yetişemeyebiliyor. Ancak iyi bir uyku ile enerji depolayarak kuvvet kazanır. Uyku ile, hastalıklara karşı direnç de kazanır. Ayrıca insanların ömürlerinin büyük bir çoğunluğu uykuda geçiyor. Hem maddî, hem manevî olan uykularımızdan ancak ölünce uyanırız.
“Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir” 2 Dolayısıyla ölüm, bir nevî uyanıştır. Ölümün kardeşi sayılan uyku da, Ahiret âleminde bir anlam ifade etmeyecektir. Cennette “Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmaz” 3 âyetiyle de ispatladığı üzere, hiçbir yorgunluk ve acizlik olmayacağı için uykuya da ihtiyaç duyulmayacaktır. Orada zamanı en güzel şekilde nasıl geçirebilirsek öyle geçirmeye çalışacağız. Hiçbir güzelliği kaçırmadan. Çünkü her şey muazzam güzellikte yaratılmıştır. Oraya gidenler elbette en güzel şekilde ağırlanacaktır. Hiçbir ihtiyaç duymadan nimetlerin tadına varacaklardır.
Bir hadiste ise Cennette uykunun olmadığı şöyle açıklanmıştır, Peygamberimiz’e (asm) “Cennet ehli uyur mu?” diye sorduklarında şöyle buyurmuştur: “Uyku, ölümün kardeşidir. Cennet ehli uyumazlar.”4
Ölümle son bulan uyku ölçülü bir şekilde kullanıldığında, Cennette ihtiyaç duyulmayacaktır. O güzel âlemi yakından gördüğümüzde belki gözümüzü dahi kırpamayacağız. Doğrusunu ancak Allah bilir.
Dipnotlar:
1) Nebe’ Sûresi: 9.
2) Zümer, 39/42.
3) Hicr, 15/48.
4) Büyük Hadis Külliyatı, V/414/10125.