"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cennet ve Cehennem

Mehtap Yıldırım Yükselten
20 Eylül 2018, Perşembe 01:02
Ünlü fizikçi Stephen Hawking, ölümünden önce yapılan bir röportajda:

“Öldükten sonra hayat yok. Cennet, ölümden korkanların uydurduğu bir peri masalından ibaret” ifadelerini kullanmıştı. Nihayetinde kendisi için de ecel vakti geldi. Dünyadayken bilime ışık veren zekâsıyla birlikte (öyle inandığı için) karanlıklara gömülüp gitti. Zira “beyni bütün bileşenleri çökünce çalışmayı bırakan bir bilgisayar” olarak görüyordu. 

Hem hadis-i kudsîde: “Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muamele ederim” buyrulmaktadır. Artık nasıl inandıysa öyle muamele görüyordur.

Kâinatın sınırlarını, uzayın derinliklerini, kara delikleri araştıran bilim insanları, bütün bunlarda işleyen fizik ve matematik kanunlarını da çok iyi biliyorlar ve görüyorlar. Ancak pek çoğu “bu kanunları koyan bir kanun koyucu, sınırlarını keşfedemediğimiz bu intizamlı âlemlerin bir Yaratıcısı vardır” diyemeden göçüp gidiyorlar. Oysa, insanın dünyaya gönderilmesinin hikmeti, Allah’ı tanıyıp iman etmesi, Rıza-i İlâhiye ulaşarak (Allah’ın lütfuyla) Cennete girmektir. 

Âlemleri keşfeden ve bu keşiflerini bilimsel verilerle birlikte Kur’ân ve hadis-i şeriflerle izahını yapan bir bilim insanı da Bediüzzaman Said Nursî’dir. Ona sadece bir tefsir âlimi olarak bakamayız. Eserlerini baştan sona okuyan her meslek erbabı ve her konunun uzmanı tasdik eder ki, bu eserler her alanda bir başucu kitabıdır. İçinde bilimin henüz keşfedemediği keşifler ve izahlar vardır.

Bugün ABD’de bilim insanlarının ve üniversitelerin ölüm sonrası hayatın olup olmadığını, Cennet ve Cehennemin nerede olduğunu araştırmak için büyük fonlar ayırdığını ve çaba sarf ettiklerini çeşitli haberlerde okumaktayız. Oysa Risale-i Nur eserlerinde, insanlık için bir muamma olan bütün bunlar çoktan halledilmiş, bilimsel olarak da desteklenerek izah edilmiştir. Dünyadaki nimetlere ve güzelliklere bakarak “dünya varsa Cennet de vardır” diyebiliyoruz. Her sabah güneşi doğduran, her baharı bütün ordu ve mahsülleriyle, süs ve san’atlarıyla getiren Zat, elbette aynı kolaylıkla vaad ettiği Cenneti de verecektir diye düşünebiliyoruz.

Bediüzzaman Hazretleri, görebildiğimiz âlemlerin, göremediklerimiz üzerinde tenteneli bir perde olduğunu, ancak bu âlemler arasında irtibat ve alış veriş olduğunu ifade eder. Meselâ yıldızların nurunu Cennetten, narını Cehennemden aldığı bilgisini verir. “Yıldızname” isimli hutbede adeta bu gerçeği görür gibi seyrettiren şu ifadeler çok manidardır: “Şu semanın arza bakan, Cennete dikkat eden/ Binler müdakkik gözleriz biz.” Bu ifadelerden sonra yıldızlara her baktığımda Cenneti seyreden gözlere baktığımın tarifsiz mutluluğunu yaşadım. Cennetin var olduğunu, bu dünyadan ahiret âlemlerine daima alış veriş yaptığımızı da anlamış oluyoruz. Bütün hayır, hasenat, iyilikler, duâlar Cennete gidiyor, bütün çirkinlikler, günahlar, pis şeyler Cehennem Cehenneme gidiyor ve o âlemleri şekillendirmeye devam ediyor. Bir nevi insan bu dünyada kendi yurdunu hazırlıyor.

Cehennem ise büyük ve küçük Cehennem olarak ikidir. Yer küremizin merkezinde bulunan “ateş küre”nin küçük bir Cehennem çekirdeği hükmünde olduğu, kıyamet günü her şey dağıldığında büyük Cehenneme dahil olacağı ifade ediliyor. Coğrafya ve fen ilimleriyle de bilinmektedir ki, her otuz üç metre kazıda bir derece sıcaklık artar. Yerin merkezine kadar bu sıcaklık iki yüz bin dereceyi bulur. Yani bu ateş, dünya ateşinden iki yüz defa daha şiddetlidir.

Hâsılı, biz bu dünyadaki aklımızla ve cihazlarımızla elbette gaybî âlemleri göremeyiz. Ancak Cennet ve Cehennem şu an mevcuttur. İnsanı bekliyor ve gözlüyorlar.

Okunma Sayısı: 9015
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ALP

    20.9.2018 09:46:11

    "Cahil, münafık, münkir, cümle aklına şakir, " Der Dedem EMREM. Ş/imdi Sen D/Âhî'm neye şaşarsın A Âhî'm. Munafik hem Münkir ilim erbabı da olabilir. Cümlesinin ortak yanı AKLA TAPINMALARIDIR. Gel biz Anlardan Olmayalım, Bize Verilen Lakin Mutlak(a) Hilmi gerektiren İLMİ "VAllah ul Âlim ul Hâkim olan" Hakîm Hayy'dan bilelim, Aklı Var Edene ve Bize Verene değil de Verilen Akla (Akıl denen Nimete/Alete/Aparata/Kibrinden Kör Ol-durul-an Sapkında Totem Puta) Tapan hem Tapınandır Tamu'dan Aşağı Alaşağı Tepetakla Dipsizin Dibini Mekan u Mesken Tutan,... Selâm Selâm Selâm VesSelâm,...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı