Çoğu zaman üzüldüğümüz, “engelli” dediğimiz insanlar, hakikat noktasında engelli ve acınacak durumda değildir. Hatta onların, sağlıklı insanlara göre, Allah’a olan imanı derecesinde bir ayrıcalığı ve üstünlüğü vardır. Az ve geçici bir zahmete mukabil kabir ve ebedî hayatta ikramlar ve lütuflar onları beklemektedir. Dünyada göremeyen bir Müslüman’ın kabirde Cennet bahçelerini seyredecek olması ne büyük müjde. Allah mutlak adalet sahibi olduğundan, eğer bu dünyada bir eksiklik, hastalık verdiyse, herhangi bir mağduriyete uğradıysa kabir ve ahirette bunun mükâfatını çok güzel bir şekilde verecektir.

Öyleyse asıl engel, Allah’ın verdiği görme cihazı olan gözü, vazifesini yaptığı hâlde, Allah yolunda kullanmayarak, harama nazar ederek onu mânen kör etmektir. Hem dünyasını, hem ahiretini karartmaktır. 

Allah, işitme cihazı olarak sağlıklı kulaklar vermesine rağmen, Allah’ın emirlerini duymazdan gelerek onu manen sağırlaştırmaktır “engelli olmak”. Yine Cenâb-ı Allah’ın verdiği ayakları, güç ve kuvveti, haram yolda yürütmektir asıl “engellilik”.   

Akıl nimetini Allah’ı tanımakta kullanmamaktır “engellilik”. Bunların hepsi ahireti kazanmamızın önünde çok büyük engeldir. 

Bir de teknolojinin aşırı kullanımından kaynaklı engellilikler var şu sıralar. Kafasını akıllı telefonlarından kaldıramayanlar, dış dünyaya kör, sağır oldular. Buna çözüm bulmak adına Almanya’nın Augsburg şehrinde trafik ışıkları yerlere yerleştirilmiş. Yetkilileri bu önlemi almaya iten sebep de bir gencin tramvay altında kalarak can vermesiymiş. (bbc.com) Ülkemizde de cana mâl olan benzer kazalar yaşandı ve yaşanmaktadır. Direksiyon başındayken telefon kullanmaktan dolayı olan kazalar, gençlerin kulaklıktan yüksek sesle müzik dinlemesi neticesi trenin altında kalması ve ölümle neticelenen hazin sonları…

Demek ki, asıl engel; Allah’ın verdiği cihazları doğru yollarda kullanamamaktır. Bu durum, dünya ve ahiret hayatımızın önünde duran koca bir engel’dir.