"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ödül ve ceza yeri ahirettir

Mehtap Yıldırım Yükselten
10 Mayıs 2018, Perşembe 01:11
Ahiret Sayfası takipçileri hatırlayacaktır ki; geçtiğimiz hafta Haşir Risalesi’nin başında bulunan hikâyeyi özetleyerek, hikâyenin işaret ettiği hakikatleri anlamaya çalışmıştık.

Ancak, hikâyede bu hakikatlere rağmen ikna olmayan inatçı bir adam vardı. Bu gün de, ahiretin varlığını kabullenmeyen deizm gibi farklı inanışlarla karşı karşıya kalmaktayız. Bu inanışta olanlar bir Yaratıcı olduğunu kabul etseler de, istedikleri gibi yaşamakta özgür olduklarını düşünüyorlar. Allah’a itaatin gereği olan ibadetleri ve dinî kurallara uymayı kabul etmiyorlar. Öldükten sonraki hayata da inanmıyorlar. Onlara göre hesap günü, büyük mahkeme, mizan, Sırat, Cennet, Cehennem yok. Hikâyedeki inatçı adam, bugün de var olan ateizm, deizm gibi inkârcı felsefî akımları temsil ediyor diyebiliriz. Bunun yanında insanın nefsini de temsil edebilir. Zira nefis de inatçıdır, kolay kabullenmez. Her fırsatta onu ikaz etmeye çalışan arkadaşı da; daima doğru yola ve iyiliğe teşvik eden, peygamberler, veliler, evliyalar, mücedditler gibi hakka dâvet edicileri temsil eder. 

Hakka dâvet eden adam, inatçı arkadaşına “hesabı olmayan deliller içinde, on iki surette” ahiretin varlığını göstereceğini söyler. 

Birinci Surette, Yaratıcı’nın görkemli ve ihtişamlı saltanatı nazara verilir. “Hiç mümkün müdür ki, bir saltanat, bahusus böyle muhteşem bir saltanat, hüsnülhizmet eden mutîlere mükâfatı ve isyan edenlere mücazatı bulunmasın. Burada yok hükmündedir. Demek, başka yerde bir mahkeme-i kübra vardır.”

Bir sultan, kendisine itaat edenleri ödüllendirir, isyan edenlere de ceza verir. Mükâfat; lütuf, kerem ve merhametin gereğidir. Ceza da, terbiye, kahr ve adaletin gereğidir. Aksi takdirde saltanat zarar görür. İdaresi altındakilerin Sultan’a itimadı kalmaz. Oysa bu dünyada mazlûm hakkını almadan, zalim de cezasını görmeden eşit bir şekilde ölüp gidiyorlar. Öyle suçlar var ki, dünyadaki kanunlarla ve mahkemelerle halledilebilmesi imkânsız. Bazı suçların ise beşerî kanunlarda hiç karşılığı yok. Meselâ şirk koşmak, Allah’a isyan ve günahlar gibi. Burada ödül ve ceza tam tahakkuk etmediğine göre, demek başka bir yerde, büyük bir mahkemeye bırakılıyor. Mükâfat ve mücâzat (ceza) menzilleri ise ahirettedir.

Büyük ve görkemli bir saltanat sahibinin hikmet ve adaleti, kendisine iltica edenleri taltif ve ödüllendirmeyi gerektirir. Bu dünyada cezasını görmeden giden zalimlere de, halkının hukukunu muhafaza ve mazlûmların hakkını almak için cezayı gerektirir. 

Haftaya inşaallah İkinci Sûret’i anlamaya ve izah etmeye devam ederiz. 

Okunma Sayısı: 3187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı