"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ölümlerin yarısı nazardan

Mehtap Yıldırım Yükselten
06 Eylül 2018, Perşembe
“Nazar değme”nin hak olduğu âyet ve hadislerle kesindir.

Aşırı derecede beğenerek, hayranlık duyarak, kendinde olmasını arzu ederek veya haset, kıskançlık, adavet gibi olumsuz hislerle bakılan insan, hayvan ya da eşyaya nazar değebilir.

Peygamber Efendimiz (asm) zamanında Esed Oğullarından nazarı değen bir kimse varmış. Yoldan geçen bir deveye bakıp: “Bunun gibi bir deve hiç görmedim” der demez, deve yere düşer hastalanırmış. Müşrikler, bu adamı bulup Peygamber Efendimizi (asm) nazarla öldürmesini istemişler. Cenâb-ı Hak da Kalem Sûresi’nin “Nerede ise, kâfirler seni gözleri ile yıkacaklardı” mealindeki 51. âyeti göndererek Sevgili Resulünü (asm) korumuştur.

 “Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar” 1

 “Nazar haktır, kader ile yarışan bir şey olsaydı, nazar değme işi yarışıp onu geçerdi (kaderi değiştirirdi).” 2

  Bediüzzaman Hazretleri de, göz önünde olmaktan, insanların ona hayranlıkla bakmalarından, halkın alâka ve teveccühünden şiddetle kaçınmıştır. Zira bu tarz şeyler ona dokunuyor, rahatsız ediyordu. Kendisi bu hâli şöyle ifade ediyor: “Kardeşlerim! Benim kat’i kanaatim geldi ki; nazar, beni şiddetle müteessir ve hasta eder. Çok defa tecrübe ettim. Ben ruh-u canla size her vaziyette arkadaş olmak istiyorum, fakat nazar beni vurur. Çünkü bana bakan, ya şiddetli adavetle veya takdir ile nazar eder. Bu iki nazar dahi bazı insanların bir hasiyet-i isabet sırrıyla bakmasında bulunur. Bunun için, mümkün olsa, mecbur etmezlerse sizin ile beraber mahkemeye her vakit gelmemek niyet ettim.” 3

   Günümüzde ise şaşırtıcı bir şekilde, insanlar tarafından beğenilme ve ilgi görme, şöhret olma gibi hislerin tavan yaptığını görmekteyiz. Fenomen olmak için birbiriyle yarışanlar, takipçi sayısının artması için elinden geldiği kadar dikkat çekmeye çalışanlar, nasıl (mutlu ve varlıklı!) bir hayat yaşadığını fotoğraf ve videolarla paylaşanlar acaba “nazar” denilen gerçeği unutuyorlar mı? Kim bilir kaç kişinin o paylaşılan mekânda ya da sofrada gözü kalıyor. Birileri içinden “ah” geçirerek, “Şuna bak, ne hayatlar var, bir de benim yaşadığım şu hayata bak” diyor. Belki de onun imrenerek o bakışı mesafeleri kurşun hızıyla delerek o kişiye ulaşıyor ve onu hasta ediyor. Hatta ölümüne sebep olabiliyor.

 Finans sektöründe çalışan bir arkadaşım şunları anlattı: “Neredeyse gezmediği ülke kalmayan bir müşterimiz vardı. Gittiği her yerden instagram hesabı aracılığı ile paylaşımlar yapardı. Bir gün hiç tanımadığı bir takipçisinden şöyle bir tepki almış: ‘Ne kadar kendini beğenmiş bir insansın sen, gittiğin her yeri, yediğini, içtiğini bize göstererek neyi ispatlamaya çalışıyorsun? Bizim gibi garibanların halinden senin gibiler ne anlasın?’ Tokat gibi gelen bu mesajdan sonra da şiddetli bir hastalığa yakalandı. Doktor doktor gezmesine rağmen hiçbir teşhis koyamadılar.”

  Allah ne gıpta ve nazar hislerini uyandırma gayretinde olanlardan eylesin, ne de nazar, haset, aşırı istek gibi duygularla başkalarının yaşadığı hayata imrenenlerden eylesin. İkisi de yanlış. En güzel hâl Allah’ın bize verdiği hâldir. En büyük nimet Allah’ın bize verdiği nimetlerdir. Kimin ne ile imtihan edildiğini bilemeyiz. 

Son model otomobiliyle fotoğraf paylaşıp, kısa bir süre sonra o otomobille kaza geçirip vefat eden de oldu. Tatil dönüşü özel jetlerinin düşmesi sonucu hepsi varlıklı, iş kadını olan gencecik hayatların dünya itibarıyla sönüşünü de gördük üzülerek. Geriye paylaştıkları fotoğrafları kalmıştı. Sosyal medya hesaplarının kapatılmasıyla onlar da kalmadı. Demek, şan, şöhret, makam, zenginlik gibi facebook, twitter, instagram da kabir kapısına kadar. Ölümünün ardından hepsi kapanmış olacak.

  Günümüzde sosyal medya kapsamında birçok kendini gösterme alanı varken, genç ve ani ölümlerin ve hastalıkların artışında nazarın da etkisi olamaz mı? “Karşıki mezar, yarısı nazar” sözü, “İnsanların yarısı nazardan ölür” 4 hadis-i şerifini de destekliyor.

Dipnotlar:

1. İbn-i Adiy.

2. Müslim, Selam 42.

3. Şuâlar.

4. Teberani.

 

Okunma Sayısı: 87062
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdag

    6.9.2018 19:04:20

    Bu güzel çalışmanız için tebrik ederim. Zira üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir mesele bu. Sosyal medyanın revaç bulduğu bu zamanda çok önemli tespitlerde bulunmuşsunuz.

  • Ozkan

    6.9.2018 12:09:26

    Bir de insanlar malesef daha konusamayan bebeginin fotograflarini paylasiyor sosyal ortamda. Acaba o cocuk razı mı, razı olacak mı diye dusunmek aklinin ucuna dahi gelmiyor. Kucucuk bebegi daha omrunun ilk yillarinda alistiriyor bazi durumlara, yazik ediyor...

  • Ugur

    6.9.2018 10:03:59

    Nazarin hikmeti nedir? Esmai ilahiyeden hangillerine bakar ?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı