"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Resûlullah (asm) ümmeti için Cennet istiyor

Mehtap Yıldırım Yükselten
07 Haziran 2018, Perşembe 00:50
Ahiretin varlığını ispat eden, gerekli kılan delillerden biri de; Cenâb-ı Allah’ın yarattıkları üzerindeki sonsuz şefkatidir. Haşir Risalesi 5. surette bu büyük şefkate dikkat çekilir.

En küçük bir canlının midesini tanzim eden Cenâb-ı Hak, onun rızkını da unutmuyor. İhtiyaçları anında karşılıyor, rızıkları zamanında yetiştiriyor. Dertlilere derman, hastalara şifa veriyor. “Bir çobanın bir koyununun, bir ayağı incinse, ya merhem, ya baytara gönderiyor.” 1

Böyle en küçük varlıkların sesini işiten, isteklerine cevap veren, şefkati her yeri kuşatan Rabbimiz elbette kullarına karşı da çok şefkatlidir. Onların duâlarını işitir, cevap verir. Kulları arasında, “Habibim” dediği, her şeyin yaradılış sebebi olan Hazreti Muhammed’in (asm) varlığı da ahirete en büyük delildir. Hiç mümkün müdür ki, Allah onun ümmeti için yakarışlarını kabul etmesin ve ahirette ebedî saadete mazhar etmesin?

Bediüzzaman Hazretleri “Görmediğimi yazmadım” der. Yazacakları mânâ âleminde ona gösteriliyor ve yazdırılıyordu. Yine mânâ âlemlerinin perdeleri ona aralandığı bir vakit, “Şimdi gel gidelim, şu adada büyük bir içtima var” diye başlar ve adeta okuyanları da kendisiyle birlikte Arap Yarımadası’na, Asr-ı Saadet’e götürerek yaşadıklarına ve hislerine ortak etmeye çalışır. Orada Peygamber Efendimiz’in (asm), bizim yemek duâsı olarak okuduğumuz, “Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız!” diye başlayan duâyı okuduğunu, etrafında toplanan ahalinin de “Evet, evet, biz de istiyoruz” diye onun duâsını tasdik ettiğini görür ve işitir. İnsanlar, Efendimiz’in (asm) duâsına “Amin” dedikleri gibi, arştan ferşe, serâdan Süreyya’ya bütün mevcudat O’nunla (asm) alâkadar olduklarından onlar da “’Amin” diyorlar. “Oh, evet ya Rabbenâ! Ver, duâsını kabul et, biz de istiyoruz’ diyorlar. Hem bak, öyle hazinâne, öyle mahbubâne, öyle müştakâne, öyle tazarrukârâne saadet-i bâkiye istiyor ki, bütün kâinatı ağlattırıp, duâsına iştirak ettiriyor.” 2

Acaba, kimsesiz bir hayvana şifa gönderen, en küçük bir böceğe rızkını veren şefkat Sahibi, hiç mümkün müdür ki, şefkat Peygamberi o Sevgilinin duâlarına cevap vermesin? İsteklerini yerine getirmesin? Ahireti yaratmak, O’na bir baharı yaratmak kadar kolaydır, hiç ağır gelmez. Bu geçici misafirhanede, her gelene kısa bir süre göstermek için dahi bu kadar çeşit numuneleri durmadan yaratan, manzaraları her an, her mevsim değiştiren, elbette öyle güzel yerler, manzaralar halk edecek ki, akılları hayrette bırakacak.

Demek ki, bu imtihan meydanında kısa bir süreliğine bulunanlar başıboş değiller. Saadet sarayları, ebedî kalacak müştaklarını beklediği gibi; zindanlar da asîleri, inkârcıları, zalimleri bekliyor.

Kaynakça:

1. 10. Söz, 5. Sûret.

2. 10. Söz, 5. Hakîkat.

Okunma Sayısı: 2320
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı