Ömrümüzden saniyeler, dakikalar, saatler ve günler akıp giderken, bir yılın daha sonuna yaklaştık.
Kâinat içinde adeta bir saat olan dünyamız da, güneşin etrafındaki bir turunu daha tamamlamak üzere. Kıyamet vaktine kadar kurulmuş bir saat gibi bu dönüşlerine devam edecek.
Yeni yıla sayılı günler kala, acaba bizim gündemimiz nelerle meşgul? Etrafımıza baktığımızda, kimileri alış veriş telâşında, kimileri ise başına “millî” getirilerek millete benimsetilmiş olan “Millî Piyango” biletini alıp büyük kumara ortak olmanın peşinde. Şehrin işlek meydanlarından yükselen “Son biletler! Son biletler!” sesleri kulaklarımızda yankılanıyor. Ekonomik krize rağmen, kimi mutfak masrafından kıstığı parasını, kimisi de cebinde kalan son parayı bir bilete veriyor belkide. Üstelik çıkma ihtimali binde bir ve zararlı olmasına rağmen. Oysa öyle bir bilet var ki, kazanma ihtimali yüzde doksan dokuz. “Son biletler” sesleri bize 4. Söz’ü hatırlatıyor. Kısaca hatırlatmak gerekirse, bir büyük hâkim iki hizmetkârına 24’er altın vererek iki ay uzaklıktaki güzel bir çiftliğine gönderiyor. Verdiği parayı hem gidecekleri yer için lâzım şeyleri tedarikte, hem de çeşitli vasıtalara binebilmek için yol ve bilet masrafı yapmaları gerektiğini de hatırlatıyor. Adamlardan bahtiyar olanı öyle güzel bir ticaret yapıyor ki, sermayesini birden bine çıkarıyor. Bedbaht adam ise istasyona kadar parasını kumara vererek, serserilik ederek tüketiyor. İstasyona geldiklerinde sadece bir altını kalıyor.
Arkadaşı onu ikaz ediyor: “Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir; belki merhamet eder, ettiğin kusuru affeder. Seni de tayyâreye bindirirler. Bir günde mahall-i ikâmetimize gideriz. Yoksa, iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun.”
Şimdi hikâyedeki adamların yerine kendimizi koyalım. O hâkim Rabbimizdir. Vermiş olduğu 24 altın, her günümüzdeki 24 saat. Çıkmış olduğumuz yolculuk kabre, haşre, ebede giden yolculuğumuz. O bilet ise namazdır. Rabbimizin bizi göndermek istediği güzel çiftlik ise Cennettir. Sermayemizi nasıl nerede tüketiyoruz? Bedbaht adam gibi, serserice yaşayıp kumar ve süflî eğlencelerle mi geçiriyoruz? Yoksa bahtiyar adam gibi, kârlı ticaretle mi geçiriyoruz?
Şu ana kadar ömrümüzü her nasıl geçirdiysek, geçmiş geçmişte kaldı. Belki serserilikle geçti. Fakat şu an yaşadığımıza göre hâlâ fırsat ve vakit var. Gel ey nefsim! Serseriliği bırak, kalan son paranı da bir bilete ver. Sermayeni ebedî hayat yolunda sana lâzım olan iman ve başta namaz olmak üzere ibadet, hayırlı işler ve iyiliklerle geçir.
Bak ömründen bir yıl daha seni terk etmekte. Muhabbet duyduğun herkes ve herşey seni terk edip gidecek. Bir gün dünya da seni terk edecek. Sevdiklerin seni kabrine koyup gidecekler.
Bütün bunlar seni terk etmeden sen onları terk et, sermayeni baki bir hayatı kazanmak yolunda sarfet.