Çocuk eğitiminde pedegogların sıkça söylediği sözlerden biri de “sakın çocuğunuzu korkutmayın” ikâzıdır.
Zira bir şeylerden korkutularak, tehdit edilerek büyüyen çocuk bir süre sonra pasif hâle geliyor, cesareti kırılıyor, belki de birçok kabiliyetini geliştiremiyor.
Toplum da, büyük bir ailedir. Toplumun her ferdi o ailede yetişen çocuk gibidir. Maalesef millet olarak uzun yıllar Jandarma ile, polis ile, hatta muhtar ve bekçi ile korkutulduk. Hâlâ, ağlayan çocuğunu “ susss, bak polis amca geliyor” diye susturmaya çalışan teyzelere rastlıyoruz.
Uzun yıllar halkımız “irtica” ile korkutuldu. Başörtülü öğrenciler her an bir polisin gelip başörtüsünden çekip okuldan atılma korkusu yaşadı. Namaz kılan, oruç tutan, başını örten kamu görevlileri işten atılmakla korkutuldu.
Yıllar geçti, zamanın şartları değişti. Bugün tüm korkuların bitip, huzur içinde ilimde fende ilerleyen bir millet olmamız gerekirken, “korku” duygusunun salgın bir hastalık gibi daha geniş bir alana yayıldığını görüyoruz. İşinden olma korkusu, hapis korkusu, geçim derdi korkusu, terör damgası korkusu, iş bulamama korkusu, her an bir ihbarla iftiraya kurban gitme korkusu gibi korkular toplumun her tabakasını sarmış durumda.
Asrın tabibi Bediüzzaman Said Nursî, insandaki ve toplumda her hastalığı teşhis etmiş, tedavi ve çözüm yolları göstermiş. 29. Mektup 6. Risale olan 6. Kısımda ins ve cin şeytanlarının altı hilesi ve hücumundan birinin “korku hissi” olduğundan bahseder. “İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havf’tır. Dessas zalimler, bu korku damarından çok istifade etmektedirler, onunla korkakları gemlendiriyorlar”1 diyor. Önce “korku” hissi’nin insanda önemli bir yeri olduğuna dikkat çekiyor, sonra da bu hisden çok istifade eden düşmanları “dessas zalimler” olarak tanımlıyor.
Korkakların korkularını büyüten asıl sebep, Allah’a olan tevekkül eksikliği, iman zayıflığı gibi sebeplerdir. Güçlü bir imana sahip olan mert ve cesur olur. Allah’tan gayrısından korkmadığı için dessas zâlimler ne kadar korku salarsa salsın aldırmazlar. Ölümle de tehdit edilseler, “bana bir terhis teskeresi lazımdı” der, hapisle korkutsalar “medrese-i yusufiye” der. İşsizlikle, korkutsalar “rızkı veren Allah” der.
Bediüzzzaman Hazretleri “Tam münevverü’l kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimâldir ki, onu korkutmaz.”2 diyor. Biz imanımızı ne kadar kuvvetlendirirsek, dessas zalimerin girebileceği yolları kapatmış oluruz.
Görüyoruz ki, çocuk yetiştirmek üzerine bilinen bazı formüller, büyükler için de geçerli, aile için de geçerli. Daha geniş dairede toplum için de geçerli. Korkutularak büyüyen çocukta bazı kişilik bozuklukları görülebileceği gibi, korku toplumu da daima hastalıklı olur. Korku ortamında yeni fikirlerin gelişmesinden söz edilemez. . Korkutularak, mutluluk, huzur, birlik ve beraberlik temin edilemez. Öyle ise ne korkutan zalimlerden ol, ne de korkak! Tüm korkularını bırak, sadece Allah’dan kork!
Dipnotlar:
1. Mektubat s.704 / 2. Sözler s.25