"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya ailesinin bir ferdi olmak

Mehtap Yıldırım YÜKSELTEN
05 Ağustos 2017, Cumartesi
“Yeni Asya” sadece bir gazetenin adı değil, bir dâvânın adı, bir hareketin adı, bir okulun adı, bir ailenin adıdır. Dokunduğu hayatları ve nesilleri öyle etkiler ki, bu etkinin hayata yansımasını yaşamayan anlayamaz. Ben de âcizane yaşayarak anlayanlardan olduğum için, Allah’ın bahşettiği bu nimetin şükrünü etmeyi ömrüm oldukça unutmayacağım.

Aile olarak Yeni Asya ile tanışma hikâyemiz,  babamın ortaokul yıllarına dayanıyor. Babam, önce “İttihad” isimli haftalık gazeteyi tanır, İttihad Yeni Asya’ya dönüşünce Yeni Asya almaya devam eder. Ve daha sonra gazete vasıtasıyla Nur cemaatini ve Risale-i Nur’u tanır. Böylece Yeni Asya ailesi içinde yerini alır. 

 Giriş cümlemizde Yeni Asya için “bir ailenin adıdır Yeni Asya” derken öylesine ya da mübalâğalı söylenmiş bir ifade olmadığı daha iyi anlaşılmıştır sanırım.

Bizim çocukluğumuz da, sanki evin bir ferdi gibi hergün evimize giren Yeni Asya ve yayınları ile geçti. Her akşam babamın daktilosunu çıkarıp tuşlara ahenkle vuruşu bir gürültüden ziyade, bir musıkî gibi geliyordu. İçimizde yazmaya karşı bir iştiyak oluşmasının temellerini atıyordu. Babama olan özenti ve hayranlık, gizli gizli daktilosunu kullanarak ciltler dolusu günlük yazmama sebep olmuştu. 

Bir gün bütün cesaretimi toplayıp Yeni Asya’ya yazı göndermeye karar verdim. 14 ya da 15 yaşlarındaydım. İçim pır pır ediyordu. Yayımlanacak mı yayımlanmayacak mı? Derken birkaç güne kalmadan gazetemizin sayfaları arasında yazımı gördüm. O an ki hislerimi tarif edemem. Yazılarımın yayımlandığını gördükçe bir yenisini daha yazıyordum. Yıllar sonra bakıp “bunu nasıl yayımlamışlar ki editör ağabeyler?” diye beğenmediğim yazıların yayımlanma sebebi belki de, hatalarım olsa da Yeni Asya okuluna kabul edilen bir öğrenci olmamdı. Üstelik okulların bizi kabul etmediği günlerde bize kucak açmıştı “Yeni Asya”

Bizi öyle zor günler bekliyordu ki; üniversitelerde ve kamusal alanda istenmediğimiz, bir suçlu muamelesi gördüğümüz günlerde Yeni Asya hep yanımızda oldu. İmam Hatip Liselilerin üniversitelere girişini engelleyen kat sayı engeli ve sırf başımızda Allah’ın emri örtü var diye bir terörist gibi yaka paça imtihan salonlarından atıldığımız fırtınalı dönemlerde de Yeni Asya bir kale gibi arkamızdaydı. Karanlık ve fırtına şiddeti ne kadar artsa da, Yeni Asya hep aynı kararlılığı, itidalli, sağ duyulu yaklaşımıyla emniyetli olan sahili işaret eden bir pusula gibi, bir deniz feneri gibiydi. İmtihanlar bitmiyordu. 1999 Gölcük depreminin ardından “Deprem İlâhî ikazdır” dediği için başta Mehmet Kutlular olmak üzere aralarında babamın da yer aldığı yazarlarımız DGM‘lerde yargılanıyor, hapis cezası ile cezalandırılıyorlardı. Bu konuda en büyük bedeli 276 gün hapiste geçiren değerli büyüğümüz Mehmet Kutlular Ağabeyimiz ödedi. 

Yeni Asya, yazdıklarını yaşamadan yazmayan kahramanlarla doludur. Bize de öyle örnek olmuşlardır. Şimdi “ateş olsa cürmü kadar yer yakar” diye Yeni Asya’nın tirajını küçümseyenler bilmeli ki, evet aramızda ateş parçası gibi kuvvetli kahramanlar var, biz de onların kıvılcımlarıyız. O kıvılcımların da her yere sıçradığını düşünürseniz Yeni Asya cürmü kadar değil, belki dünya kadar yer yakar. Fakat bizim ateşimiz yakmak için değil, aydınlatmak içindir. Nar değil, nur vermek içindir. 

Bunları, Yeni Asya’ya hizmetkâr olarak dâvet edildikten sonra çok daha yakından müşahede ettim. İç Anadolu’da Eskişehir gibi bir yerden yıllardır yazı göndermiş ve hep Yeni Asya’da olmanın hayaliyle yaşamış bir genç için o kadar anlamlıydı ki, Yeni Asya’da olmak, duygularımı tarif edemem. 

Yolda zihnimde tekrarladığım Zübeyir Gündüzalp Abinin şu satırlarını bir öğüt bellemiştim:

“Anadan, yardan, serden geçeceksin. Candan, gönülden, Kur’ân’a sarılacaksın. Damla iken deniz, nefes iken tayfun olacaksın. Derdini yazmak için derini kâğıt, kanını mürekkep edeceksin.”

 Her şeyi göze alıp çıktığım bu heyecanlı yol, kaderimin yönünü de çiziyordu. Bin fakülteye değişmediğim Yeni Asya okuluna talebe olarak adım atmıştım. Ben buna talebelik ya da hizmetkârlık diyorum, fakat verilen görev, hiç liyakatim yokken “editörlük” idi. Artık, gelen yazıları inceliyor, yayına hazır hale gelmesine katkı sağlıyorduk. Bir zamanlar sadece hayal ettiklerimi yaşıyordum. Beni İstanbul’a, gazeteme taşıyan güç;  bende bir ilim, bir özellik olduğundan değildi. Samimiyetle, hiçbir beklentim olmadan, sâfi bir hizmet etme gayret ve niyetiydi. Hayallerin de duâ gibi gücü olduğunu o zaman anlamıştım. 

 İstanbul’da kalmama sebep olan eşimi, Allah’ın sevki ile, değerli büyüklerimizin vesilesiyle bana tanıtan yine Yeni Asya oldu. Eşimin de davanın bilincince, hizmet ehli birisi olması,şükrünü eda etmekten vazgeçmeyeceğim ayrı bir nimet. 

Annelik ağır basıp gazetedeki dergiler bölümündeki vazifemden ayrılışımın ardından yaklaşık 7 yıl geçti. 6 ve 3 yaşlarında iki çocuk annesiyim. “Yeni Asya nedir?” diye sorduğumuzda “Üstad Dedenin ve benim dedemin gazetesi” diyen çocuklar verdi Allah. İlk paragrafta “Yeni Asya dokunduğu hayatları ve nesilleri etkiler” derken tam da bunu demek istemiştim. Babamın çocukluğundan, benim çocuklarıma kadar “Yeni Asya”nın hayatımıza etkilerinin bir özeti bunlar. Risale-i Nur’u tanımamıza, hayata Kur’ân, sünnet ışığında bakmamıza vesilenin adıdır Yeni Asya. Küçücük bir insanın hayatına Yeni Asya’nın bu kadar etkisi varsa, Yeni Asya’nın umuma olan hizmetini siz düşünün. Sayıca az olabiliriz, ama hak ve ihlâstan aldığımız kuvvet ile güçlüyüz. Yeni Asya’ya ve yazarlarımıza bu gün de yapılan eleştiri ve saldırıları dikkate almıyoruz. Bizim dikkatimiz sadece hak ve hakikatlerdedir. 

Ceylan Çalışkan Ağabeyin notlarındaki şu ifadele yer vermek istiyorum:  “Az olduğumuza üzülmeyeceğiz! Çünkü keyfiyeten az değiliz. Kâinat kuruldu kurulalı bu böyledir. Cemadat fazla, nebatat az; Hayvanat fazla, insanlar az; Amiler fazla, veliler az; Veliler fazla, asfiyalar az; Asfiyalar fazla, enbiyalar az.”  

Sayı azlığı ile değer ve nitelik arasında böyle bir bağ varsa, buna sevinmeliyiz. Kimilerinin az diye küçümsemeye yeltendiği Yeni Asya bünyesi içinde olmakla, sonsuz şükür, sevinç ve onur duyuyoruz.

Okunma Sayısı: 2922
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yasemin Dikici

    17.8.2017 19:32:28

    Gözlerim dolu dolu okudum Mehtap ablacım, harika bir yazı olmuş... Bizler de o okulun talebesi oluruz bir gün inşallah :)

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı