"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasimiz dünyanın dikkatini çekiyor

Mert Gönenli
09 Ocak 2019, Çarşamba
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, giderek güçlenen demokrasi kültürü, hukuk devleti kimliği ve artan birikimi ile tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekiyor” ifadelerini de kapsayan bir yeni yıl mesajı yayınladı.

Demokrasimiz ve hukuk devleti kimliğimiz Dünya’nın dikkatini gerçekten çekiyor mu?

Demokrasimiz ve hukuk devleti kimliğimiz Dünya’nın dikkatini hangi yönde çekiyor?

Demokrasimiz ve hukuk devleti kimliğimiz hangi Dünya’nın, yani Dünya’nın hangi ülkelerinin dikkatini çekiyor?

Demokrasimiz ve hukuk devleti kimliğimiz Dünya’nın dikkatini çekiyor ifadesi şayet, basına açık bir şekilde verilseydi, akredite basın ve bu basının gazeteci yazarlarından yukarıdaki sorular sorularak konuya genişlik kazandırıla bilinir miydi? Bu üç sorunun herhangi birini soran gazeteci yazarın bir gün sonra ne akrediteliği kalırdı, ne de o ilgili basın yayın firmasındaki işi.

Bu soruları akredite olmayan birkaç basın yayın organından bir gazeteci yazar sorsaydı, ilk önce karga tulumba dışarı atılır, daha sonra ne “Fetö”cülüğü kalırdı, ne hainliği, ne de dış güçlere uşaklığı.

En basit yukarıdaki üç sorunun, sorması gerekenler tarafından bile sorulamayacağı bir ülkedeki demokrasi nasıl bir demokrasidir ki Dünya’nın dikkatini çeksin?

Türkiye maalesef aksak topal da olsa işleyen bir demokrasiden Rusya tipi bir yönetime geçti. Yani Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra, Rusya’nın kendisi için inşaa ettiği rejim Türkiye’ye de ihraç oldu. Rusya’nın yalnızca petrolünü ve gazını ithal etmedik rejimini de ithal ettik. Bu rejim, Rusya’da komünizmden sonra bir yarı demokrasi olarak bir ileri gidişe işaret etse de; Türkiye için 1950 çok partili hayata geçişten sonra darbelerle örselense de, aksak topal gelişen demokrasimiz için geriye gidişi işaret ediyor.

Türkiye’ye, Parlamenter Sistemden sonra gelen “tek adam”, yani Başkanlık Sistemi ülkeye dar gelmiştir, üzerinden çok kısa bir süre geçmesine rağmen, anamuhalefet partisi üzerinden Başkanlık Sistemi’nin meşrûiyeti yeniden tartışmaya açılmıştır.

Gerçekten, birçok ülkede anayasanın sadece birkaç paragrafını değiştirebilmek için bile salt çoğunluk değil süper çoğunluk aranırken-ki bu çoğunluk çoğu zaman da bu üçte iki gibi bir süper çoğunluktur. 

Hal böyleyken 2018 yılı seçimlerine kadar, Dünya’daki tek Müslüman parlamenter demokrasi olan Türkiye’de, 1950’den bu yana 67 yıldır demokrasisini, hukukunu, ekonomisini, siyasî hayatını ve akla gelebilecek her faaliyetini düzenlediği Parlamenter Sistemden Başkanlık Sistemine geçiş için, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibinin, ülkeye sadece salt çoğunluk şartı (yani % 50 + 1)  koyması, bambaşka bir inanılmaz hikâyedir. 

% 86,3’lük seçime katılım oranı dikkate alındığında ise %  51,3’lik evet oylarının toplam oylara oranı, toplam oyların % 44,3’üne tekabül etmektedir. 

Yani Türk halkının % 44,3’ü ancak referandumda Başkanlık Sistemine “Evet” demiştir. Yani realite de halk istediği için değil, Erdoğan ve Bahçeli istediği için bu sisteme/rejime geçilmiştir diyebiliriz.

2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise, her ne hikmetse, daha önce hiç kabul edilmemesine rağmen; mühürsüz oyların geçerliliği kabul edilmiştir. Yine aynı YSK Başkanı’nın görevde olduğu 2014 yerel seçimlerinde, sadece bir sandıkta bir mühürsüz oy çıktığı için AKP tarafından Bitlis’in Güroymak seçimleri iptal ettirilmişti. 

2019 Belediye Başkanlıkları seçiminde ise; mühürsüz oyların kabul edilmeyeceği çeşitli basın yayın organlarında yazılmaktadır. 

Yani CB Erdoğan’dan sonra parlamenter sistemi getirmek isteyen bir siyasî hareket seçimleri kazansa, 2017 ve 2018’deki seçimlerin geçersizliğini ileri sürerek, referanduma bile gitmeden sadece Resmî Gazete de yayınlayarak bile parlamenter sistemi geri getirebilir.  

CB Erdoğan’ın “Demokrasimiz ve hukuk devleti kimliğimiz Dünya’nın dikkatini çekiyor” mesajını okuyunca aklıma nedense, bir ara AKP medyası tarafından sürekli pompalanan ve giderek tekerleme haline gelen “Batı bizi kıskanıyor, Almanya bizi kıskanıyor” cümlesi aklıma geldi.

Bir seçim öncesi yaşlı bir vatandaşımızdan “Batı bizi kıskaneye” sözünü duyunca, “Bey Amca o bizi kıskanan Batı Türkiye’den işçi alacağız” dese ve işçi yaş sınırı koymasa, ülkenin en az yarısı genç yaşlı demeden Almanya’ya akar mı, akmaz mı diye sorduğumda, Bey Amca “Akar gerçekten, ben bile giderem” cevabı vermişti. 

Okunma Sayısı: 1303
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı