Hayatımızdaki insanlar bizim için büyük bir hediyedir. Allah dağına göre kar verirken insanlara da kendisini anlayacak insanları veriyormuş.
Karşısındaki kişiyi her şeyi ile kabul edecek. Her türlü eksiği ve kusurları ile kabul edecek kişileri veriyormuş.
Telefon rehberine baktı. 717 kişi kayıtlıydı, ama kimi arayacağını bilmiyordu. İsimleri tek tek geçerken “Anne” kaydını gördü. Son aranan tarihin üzerinden yedi ay geçmişti. Hiç aramamıştı annesini. Arama tuşuna bastı geri kapattı. Cesaret edemedi. Her zaman yanında olanların yokluğunda tek tutunacak dalı olan kişiyi ne çok ihmal etmişti.
Oysa “Cennet annelerin ayakları altındadır” sözünü ne çok tekrar ederdi eskiden. Annesi bu yedi ay içinde ne yaşamıştı, belki hasta olmuştu, ama tek evlâdı bunu bilmiyordu. İş, arkadaş, yemek ve uyku. Bu kısır döngü içerisinde aramak hiç aklına gelmedi. Akşamdan beri arkadaş dediklerine attığı mesajlardan da cevap yoktu.
Eskiden canına son veren insanları kınarken şimdi yalnızlık ve suskunluğunu kendisi ebedî suskunluğa çevirmek istiyordu. “Allah’ım yardım et!” diye içerisinden tekrarlamaya başladı. Duâ etmeyi unutan dudakları çatlamış ve kanayan dudakları ile yalvarıyordu Rabbine.
Gözyaşları sel gibi akıyordu. O selde boğuluyordu sanki. Neden herşey maddeden ibaret olmuştu bu dünyada? Parasız kalınca herkes onu terk etmişti. Oysa ki geçen haftaya kadar herkes arıyor ve onu çağırıyordu. Yiyorlar, eğleniyorlar ve paralarını hep kendisi ödüyordu. O zaman fark etmediği bir şeyi yeni fark etmişti. Arkadaşlıklar maddî menfaat üzerine kurulmuştu.
O bunları düşünürken gecenin karanlığında telefonu çaldı. Acaba hangi arkadaşı idi? Biliyordu onu terk etmeyeceklerini. Eline aldı ve orada “Anne” yazısını gördü. Açmak istemedi önce. Sonra cesaretini toplayıp açtı.
- Efendim anne.
- Oğlum, rüyamda seni çok dertli gördüm ve sesini duymak istedim.
Hayatımızda olan ailemiz iyi ki var ve iyi ki yanımızdalar.