"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ben Halep!

Merve İRİYARI
04 Aralık 2016, Pazar
Bir gün Şam’a gitmek üzere gelen bir âlim vardı. Benim içimden de geçti. Emevi Camii’nde bir konuşma yapacaktı. O gün çok heyecanlanmıştım. Sanki Osmanlının ihtişamlı dönemime geri gitmiştim. Heybetli ve vakur hali ile geçerken duâlar okuyordu. Sonra bana selâm verdi; “Selâmün aleyküm Halep!”

Benim adım “Halep”. Ben kalbinden yaralanmış, paramparça edilmiş Halep. Ağladığımı duyuyor musunuz? Yoksa duymamazlıktan mı geliyorsunuz?

Bir zamanlar âlimlerin en çok uğradıkları yerdim. Sokaklarımda onların ayak izleri eksik olmazdı. Ezanlar içimde çınlarken ne kadar da güzeldim. İslâm şehir merkezlerinden birisi idim. Şam ve Halep. İçimden Şahlar da geçerdi Sultanlar da.

Yıllar geçti ve ben değiştim. İçimdeki insanlar değişti, ama ezan hiç durmadı. Her zaman yankılandı. İçimde özgürce koşan çocuklar gibi ezan sesleri de hiç değişmedi. Ama ya bugün?

Ben İslâm Kültür Başkentlerinden biri iken bugün yıkılıyorum. İçimdeki çocukları bile koruyamıyorum. Ağlasam sesim çıkmıyor. Sadece üzerimden dumanlar yükseliyor. Kara dumanlar. Bir zamanlar Aşık Emrah, sevdiğini benim sokakalarımda arıyordu, şimdi ise sokaklarım, kaybolan çocuklarını arayan annelerle dolu. Eskiden uçan kuşların sesi yerine, şimdi ağlayan çocukların sesleri yükseliyor. 

Allah, imtihan verir. Ama bu imtihan için her zaman sabır da verir. Sabrediyorum, dayanmaya çalışıyorum. Acımı içime gömüyorum. Her bomba ile yeni bir yara daha alıyorum. Bu yaralar ile ne kadar dayanırım bilmiyorum, ama yıkılıyorum. Ben yıkılırsam anılarımın da yıkılacağını biliyorum. Ben içimde yaşayan insanların anılarını bir bir kaybediyorum.

Bir gün Şam’a gitmek üzere gelen bir âlim vardı. Benim içimden de geçti. Emevi Camii’sinde bir konuşma yapacaktı. O gün çok heyecanlanmıştım. Sanki Osmanlı’nın ihtişamlı  dönemime geri gitmiştim. Heybetli ve vakur hali ile geçerken duâlar okuyordu. Sonra bana selâm verdi; “Selâmün aleyküm Halep!”

O selâmı alırken kalbim titremişti. Emevi’de olmak istemiştim. Şimdi orası da yıkılmak üzere. Ne kadar üzücü. Kalbim dayanmıyor. Açlıktan ağlayan her çocuk, beni bombadan daha çok yaralıyor. Yardım etmeyen insanlar beni çok üzüyor ve ben artık zor dayanıyorum. Dün bir duâ ettim; “Allah’ım bize öyle insanları gönder ki bize merhem olsunlar. Bir tas sıcak çorba olsunlar. Ve Rabbim Sen bizi ayakta tut ki Yavuz Sultan Selim’in kurtardığı; Bediüzzaman Said Nursî’nin geçtiği, bu yerleri yıktırma, Ezan seslerini susturma!”

Ben Halep, yaralı Halep. Kalbi paramparça, harabe şehir Halep. Şehit kanları ile dolan Halep. Duâ bekleyen, yardım bekleyen Halep.

Okunma Sayısı: 1994
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı