Benim adım Yemenli çocuk, benim adım Filistinli çocuk, benim adım Suriyeli çocuk, benim adım çocuk…
Bir çocuk ne ister? Evinden çıkıp oyun oynamak ve eve gelip kendisine göre en rahat yatakta uyumak. Ama bizler oyun oynamayı unuttuk. Oyun bizim için en büyük hayalimiz oldu. elbiselerimiz çamurda düşüp kirlenmedi. Ya da bizler annemizden “Anne akşama patates kızart yanında köfte olsun!” diyemedik. Sadece kuru ekmek bulunca bile şükrettik. Babamız her eve geldiğinde ölmediğine şükrettik.
Çocuk olmak deyince aklımıza ne lunapark geldi ne de pamuk şekerinin yapış yapış bıraktığı iz. Bizler çocuktuk, ama kalbimiz büyüktü. Kalbimiz sanki yorgun bir bedenin izlerini taşıyor. Kalbimiz üşüyor. Kalbimize karlar yağarken vücudumuz koleranın ateşi ile ya da kurşun yaraları ile yanıyor.
Rüyamızda koşuyoruz bazen. Kocaman bir oyun alanı; içerisinde salıncaklar, kaydıraklar ve tahterevalliler var. Doyasıya oynuyoruz arkadaşlarımla. Çocuk olduğumu hatırlıyorum o an. Sanki salıncakla bulutları yakalıyorum. Gülümsüyorum, az sonra pamuk şekeri satan amca geliyor tam ona parayı uzatıyorum ki yine uyanıyorum ve annemler başımda duâ ediyor.
Şimdi büyümek bile uzun bir yolmuş gibi geliyor. Büyünce olacağım meslek bile yok. Çünkü büyümek çok uzak geliyor. Allah, çok büyük ki bizi rüyalarımızda yalnız bırakmıyor. Rüyalarımızda çocuk oluyoruz. Şimdi ne mi istiyorum? Hiçbir şey, sadece rüyalarımın gerçek olmasını istiyorum sadece pamuk şekerinin tadına bakmak istiyorum.