“Origami ne demek?” Karne hediyesi olan kitap origami yapma kitabıydı ve o ilk defa bu sanatı görmüştü. Kâğıttan uçak ya da gemi yapabiliyordu, ama kâğıttan turna kuşu ya da çiçek yapmak…
İlk sayfada ter alan turna kuşunu yapmaya çalıştı. Çapraz katla, kare yap, şunu yap, bunu yap! İyice canı sıkılmıştı. Kâğıdı bir tarafa fırlatıp attı. Kitabı da kapattı. Televizyon daha eğlenceliydi hiç olmazsa. Bunu yapmıyordu ve daha sıkılıyordu.
Dedesi televizyonu üfleye püfleye izlediğini görünce ilk önce origami kitabını aldı, sonra koltuğuna oturdu ve anlatmaya başladı: “Hiroşima’ya atılan atom bombasının ardından etkilenen ve kanser olan bir çocuk hastanede yatarken bin tane bu kuştan yaparsa iyileşeceğini söylemişler.” Televizyonun sesi kısılmıştı. “Çocuk kuşları yapmaya çalışırken altı yüz kadar yapabilmiş ” Televizyonu kapatıp, dedesinin yanına gelmişti. “Hepsini yapamamış yani dede öyle mi?”
“Evet, ama bu hikâyeyi duyan birçok çocuk farklı ülkelerden Japonya’ya bu kuşlardan göndermiş. Bu kuş Japonlar için çok değerli yani.”
Bunu duyunca o çocuk için yapmak istedi ve kâğıdını alarak tekrar denedi. Bu defa olmuştu. Origami, aslında yaptığını görünce hiç de sıkıcı değildi.