Rüzgâr, getirdiği kuru yaprakları duvarın kenarına biriktiriyordu.
Duvar onları koruyordu sanki. Duvarın önü yapraklarla dolmuştu. Biraz sonra yaprakların arasından hışırtılar gelmeye başladı. Bu hışırtıların sebebi ne olabilirdi ki?
İyice bakınca iki kedi yavrusu gör düm. Birisi gri, birisi sarı iki yavru kedi neşe içinde oynuyordu. Anneleri ise biraz uzaktan onlara bakıyordu. Annelik sevk-i İlâhisi ile çocuklarını uzaktan koruyordu. Kediler ise annelerinin farkında bile değildi.
Camdan onları seyreden yaşlı adam, tebessüm etti. Ne güzel oynuyorlardı. Yapraklar oyuncak ya da onları koruyan yatak gibiydi. Ayrıca kuru yaprakların çıkardığı hışırtı sesleri de sanki yavru kedilerin hoşuna gidiyordu.
Onlar oyunlarına devam ederken birden yağmur başladı. Ve su damlaları kedilerin en korktuğu şeylerden birisiydi.
Koşarak kendilerine sığınacak yer buldu yavru ve anneleri. Yağmur hızlanıyordu. Yapraklar sırılsıklam olmuştu. Artık ses çıkaracak kadar kurulukları kalmamıştı. Yağmur yarım saat kadar yağdıktan sonra durdu. Adam, kedilere bakmak için tekrar cama çıktı. Kediler hâlâ bir saçak altında saklanıyordu. Biraz vakit geçince çıktılar ve oyun alanlarına geri döndüler. Ama yapraklarla artık oyun oynanmayacak kadar ıslaktı.
Çocukluk hayvanda da vardı. Her çocuk oyun oynamayı severdi. Biraz etraflarına bakınca bir ip buldular ve onunla oynamaya başladılar. Adamın çok hoşuna gitmiş olacak ki tebessüm ediyordu kocaman. Ve çocuk olmanın anlamını bu iki kedi yavrusunda görmüştü.