"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

El feneri

Merve İRİYARI
02 Ağustos 2015, Pazar
Karanlık yolda ilerliyordu. Karanlığın gölgesi üzerinde uçuşan ayak izlerinin çıkardığı ses ona eşlik ediyordu.

Bazen sessizlik de iyi arkadaş olurdu insana. Kendini dinlemeli içinde kavga etmeliydi kendisiyle. Sessiz kavgayı kimse duymuyordu, ama aslında o içerisinde çığlık atıyordu.

Her kapı yüzüne kapanıyordu tek tek. İnsanlar önyargılarının esiri olmuştu. Öyle ki dış görünüş ile karşısındaki kişinin bir işe yaramadığını düşünebiliyordu.

Türban, yine bazılarını rahatsız ediyordu. Öyle ki sen yıllarca çalış dur, kendini derslerinin içinde kaybet. Mezun ol; “Yüksek Onur” öğrencisi olarak mezun ol, bilmem kaç dil bil vs. bunların hepsi sadece hayalinin pembesi, tozları ise kumun üzerine çizilen o resmin; “Burası Mavişehir Hocam, burada veliler ile senin sorunun  aynı kapıya çıkar” ın  parçası olsun.

“Benim kimse ile sorunum yok” diye içine haykırdı gözlerinden akan yaşlar ile. Evet, onun kimse ile sorunu yoktu, ama insanların onunla bir sorunu vardı. Sorun şu ki özgürlükler hâlâ insanların kafeslerinde hapsedilen güvercinler. O zaman o mu zavallı, yoksa dışı süslü içi boş olan biblo insanlar mı?

Başörtüsü, onun her şeyi. Türban özgürlüğü. Başörtüsü, onun süsü değil; altıncı duyu organıydı. Çünkü onunla beş duyu organının yapamadıklarını yapabiliyordu. İnsanların gerçek yüzlerini görüyordu, kokuşmuş içlerinin kokularını alıyordu, onların içi süslü, ama dışı alay kokan lâflarını duyuyordu.

“Bir öğretmen çocuğa ne öğretir? Dersleri mi? Yoksa kendisini mi? İnsanlar bu dünyaya bir şeyler öğrenmeye de geldiyse ben bir öğretmenden ne öğrenmeliyim? Yoksa ben mi yanlışım? Yoksa öğretmenlik lâfazanlık mı? Göz boyama mı? Para ile tutulan mankenler mi?

Bizim yanlışımız temelde aslında. Okul oku, yol tıkalı, o zaman neden okur insan? O zaman hayalleri çöpe attıran bir el niye hep arkamızda duruyor? Devlet öğretmen alır içi boş, çocuklara edebiyatı sor iğrenç der. Asıl iğrenç olan ön yargılar, insanlar, kurumlar kuruluşlar.”

Ağlıyordu, içinde sesler duruldu. Arkasına baktı. Zavallı ben değilim, benim yanımda Allah var ve o olduktan sonra ben hep güçlüyüm, diye fısıldadı. Yol bitiminde olan ışığa doğru gitti. Işık bir durağın ışığıydı. İşte hayatta da hep bir durakta bekler insan önemli olan onu hedefe ulaştıracak son otobüse binmesidir. Bekledi, otobüsünü görünce bindi ve evine gitti.

Arkana bakma kardeşim, eğer bakarsan dikenler canını acıtır. Sen Allah’a güven. O sana iyi bir yol açmıştır. Ve seni istemeyenleri kınama, onlar bilmiyorlar ki. Aslında bizler bu dünyaya gelirken bilinmiştir ki bizler Muhabbet Fedaileri olarak bu dünyanın küçük el fenerleriyiz. Gittiğimiz yeri aydınlatırız. Ama onlar bizleri fark edemezler.

Okunma Sayısı: 1887
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı