Elle tutamıyordu hayallerini.
Hayalleri korkak bir güvercindi; korkunca uçan ve zihnindeki kuytu köşeye saklanan ve uyuklayan. Geriye dönüp bakınca hayallerinin ne çok şekil değiştirdiğini fark etti. Aslında eskiden bir pastaydı çikalotalı şimdi bir pastanesi olmalıydı çikolata kokulu. Sanki hayalleri de büyümüştü. Aslında aynıydı hayalleri. Eskiden bir çikolata ile mutlu olan bir çocuk iken şimdi çikolata ile çocukları mutlu etmek isteyen bir büyüktü sadece.
Hayat, her din için kutsaldı. Hayatın bazen bir içeceği vardı ve sonsuz olurdu, bazen de hayat başka surete girmeye çalışarak devam ederdi. Aslında hayat, Allah’ın izniydi hepimiz için.
Hayallerimiz aslında Allah’a yaptığımız duâlarımızdı. Bu yüzden güzel görüp güzel düşünmeliydi insan. Ve güzel düşüncesi hayali olmalıydı. En güzel ise Allah’ı bilmekti.
Allah’ı bilen ve tanıyan için hayal etmek en güzeliydi. Çünkü Allah bize hayal etmeyi hediye etmişti. Biz hayallerimiz kadar büyüyorduk. Bir doktorun hayali çok para kazanmak olursa hastaları sadece para getiren olur, ama doktor insanlara yardım etmeyi hayal ederse onun için hastaları insan olur.
Elleri ile tutamasa da hayallerini artık korkmuyordu güvercinler gibi. Çünkü Allah’ı bilen bir zihin dünyasında korku da yoktu.