Saat ve günler birbirini kovalıyordu.
Zaman sayılı olunca ne kadar da çabuk geçiyormuş. Geçen zamanın ardından su dökerken yeni gün kapımızı çalıyormuş. Bir hocam bir gün hayat bir şarkı notaları gibi demişti. Bu yüzden herkesin melodisi ve hızı da farklı oluyor. Çok mantıklıydı. Sanırım bazen slov bazen de hareketli. Ama her zaman güzel olması için duâ edilen notalar.
Resim yapmak için ellerini kullansa da yüreği ile çiziyordu. Her çizgi onun içinden çıkıp geliyordu. Her çizgi ile ruhunu yansıtıyordu. Onun için her resim kâğıdı yüreğinin kitabı gibiydi. Çizdikçe sanki bütün söyleyeceklerini söylüyordu.
Birgün yine çizmek için kâğıdının başına geçti, ama yapamıyordu. Kalemi çizmiyordu. “Evet, tamam şimdi bu” dese de eli çizmiyordu. Kalktı, elini yüzünü yıkadı ve tekrar başına oturdu masasının. Yok, olmuyordu.
Sokağa çıktı ve yürümeye başladı. Kalabalıkların içinde yalnızdı sanki. İlk defa böyle bir şey oluyordu. İnsanlara çarpıp özür diliyor ve hızla uzaklaşıyordu. Gözyaşları akmaya başladı sonra istemsizce. Aslında aklında olanı söyleyemiyordu ve içindeki karanlığa teslim olmuştu sanki.
Sonra bir ses duydu ileriden gelen. Bu ezan sesiydi. Ezan sadece namaza çağırmaz insanı kalbini de doğruya ve güzele çağırır. Sese doğru gitti. Cemaatin namazını izledi sonuna kadar. İçindeki karanlığa dedi ki; “İyi olacağım!”
Eve geldi ve kâğıdın üzerinde kalemini gezdirmeye başladı ve çiziyordu. Bu sefer gözyaşları mutluluktandı. Çünkü çizebiliyordu.
“Korkarım bazen ellerimle çizememekten, korkarım bazen gözlerimle görememekten, korkarım bazen ruhumu saran karanlıktan, ama karanlığın içinde inanarak derim ki “İyi olacağım!” Çünkü beni seven bir çok insan var” diye yazdı resminin açıklamasına.