"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kırmızı ve beyaz kutular

Merve İRİYARI
07 Şubat 2016, Pazar
Okuduğu üniversitenin son sınıfına gelmişti. Okulunu bitirmek için son bir sınavı kalmıştı.

Bu sınavı kazanması lâzımdı ki emeklerinin karşılığını alabilsin. Bu yüzden gece gündüz önünde sadece ders kitapları vardı. Başka hiçbir şey ile ilgilenmiyor, sadece günlük olaylarda bilgisi olsun diye haberlere bakıyordu.

Saat yine yedi olmuştu. Televizyonu açtı, yine şehit haberleri vardı. Sonra karşısına özel bir haber çıktı. Baba ve küçük kızının şehadeti. Bugüne kadar her şehit haberini duyduğunda çok üzülürdü, ama bu sefer içinden bir parçanın koparıldığını hissetti.

Televizyonu kapattı. Ders kitaplarını toplamaya başladı. Bazanın altındaki iki kutuya eli uzandı. Kırmızı bayrağımıza sarılı kutuyu yavaş yavaş açtı. Bayrağa sarılı bir  üniforma, bir rozet, kanlı bir mendil ona bakıyordu. Onları açarak yanına sıraladı. Ve en altta bir plâket; “Uzman Çavuş Ömer…” gerisini okuyamadan hıçkırıklar boğazında düğümlenmişti. “Baba” dedi sadece... Babasının resimlerine bakarken, bazanın altında duran ikinci kutuya gözleri kaydı. Onu da aldı ve üzerindeki beyaz başörtüyü yavaşça açtı. Beyaz bir elbise, beyaz bir türban ve iki yüzük. “Annem” dedi. Canım annem, ağzı duâlı, kalbi imanlı annem…

Resimlere baktıktan sonra sıra mektuba gelmişti. Annesinin elbiselerinin altındaki mektubu aldı ve okumaya başladı.

“Kızım Sümeyye,

Baban ve ben sen büyürken yanında olmayı ne kadar çok isterdik, sana anlatamam. Baban şehit olduktan sonra sen dünyaya geldin. Babanın isteği kız olursa Elif Sümeyye, erkek olursa Enes ismini koymamızdı. Ben sana sadece Sümeyye dedim, Elif sadece kalbimizde kalsın istedim. Senin ilk kırkın çıkınca hemen babana götürdüm. Onu da rüyamda görmüştüm. Şimdi o da seni görüyor.

Sen altı aylık iken hasta olduğumu öğrendim. Allah bana bu kadar ömür nasib etmiş. Bu mektup sana son emanetim. İlk emanetim babanın yadigârları… Ömrün boyunca onları yanında ayırma. 

Kızım, biz babanla hep hayal kurardık ki, doğacak çocuğumuz okusun ve öğretmen olsun. Hayırlı bir evlât olsun. Dinini öğrensin, ağzından Allah’ın adı düşmesin. Bütün kalbinle inan ki biz her zaman senin yanında olacağız. Her kararında mânevî olarak arkanda olacağız.

İlk önce Elif gibi doğru ol! Eğilme, mazlûmun yanında ol ve Allah’ı her zaman an. Allah, sana ne nasip etmiş ise hayırlı olan her zaman öyledir. Neden? Deme. Her zaman şükür et. Ve rehberlerin olan Kur’ân-ı Kerîm, Sünnet-i Seniyye ve Risale-i Nur olsun... ”

Kim bilir kaç kere okumuştu bu mektubu. Gözünden düşen yaşlar ile iyice şekli kaybolmuş olan mektubu katlayıp yerine koydu. Sonra elbiseleri yine büyük bir itina ile yerlerine yerleştirdi. Fotoğrafları da koydu ve bazayı kapattı. Kitaplığında duran kitaplarına baktı ve tebessüm ederek masasının başına geçti. Derslerine geri döndü ve annesinin mektubundaki tavsiyeleri yerine getirmek için derslerine çalışmaya devam etti.

Okunma Sayısı: 1194
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı