"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Binalar ve insanlar

Meryem Uyaner
20 Ağustos 2017, Pazar 00:41
Güneşin son demleri bütün şehri kızıllığa boyuyordu.

Camlardan yansıyan ışık huzmesi, en virane yapıları bile altın saraylara çevirmişti. Keşke her zaman böyle kalsa bu şehir, diye düşündü. Ne güzel, en kötü binalar ve insanlar bile altın ışıklar saçan maskelerinin ardında gizlenebiliyorlar.

Genç adam bacaklarını yangın merdiveninin parmaklıklarından sarkıtmış, oturuyordu. Bir başkası olsa bu kadar yüksekte böylesine rahat oturmaya korkardı, onun içinse hiçbir sorun yoktu. Ne de olsa alışkındı yükseklere. Hiçbir zaman bu bulut avcısı gökdelenin en tepesinde oturacak mertebeye erişemeyecekti, ama o, gökdelenin devasa camlarını parlatırken kimi zaman CEO’lardan, patronlardan bile yükseğe çıkardı. Gökyüzüne en çok kimin erişebildiğiydi asıl önemli olan.

Radyoyu açtı, favori frekansını bulmaya çalışıyordu. Cızırtıların arasında kulaklarına takılan piyano sesiyle durdu.

Elleri, her zamanki alışkanlıkla bel çantasının tokasına yöneldi. İşte günün en güzel vakti şimdi başlıyordu. Bir tutam kızıl güneş ve müziğin coşkun dalgalarıyla akıp gelen hayallerin renk kazandığı birkaç yaprak.

Ne çizeceğini düşündü önce. Altın kaplı şehrin binalarını mı çizseydi, yoksa insanlarını mı?

Düşüncesindeki tutarsızlığı fark edince kendi kendine gülümsedi. İnsanlar ve binalar iç içe değil miydi sanki? İkisi de çeşit çeşitti. Kimisi başını kaldırmış, alttakileri umursamıyor, kimisi boynunu bükmüş, virane hallerinden utanırcasına gelip geçenlere bile bakamıyor. 

Güneş saçaklarıyla dört bir yanı sardı mı, bunların hiçbirinin anlamı kalmazdı. Bir dilenciyle bir gökdelen, ancak o zaman birbirlerini aynı seviyede görürlerdi. Güneş gözleri kamaştıran, bütün şehri dosta çeviren arabulucuydu.

Resmi bitmişti. Altın sularıyla yıkanmış binalar, içlerinde insanlar, dışlarında insanlar. Koşuşturmacanın ortasında gökyüzünün kızıllığına bakakalanlar.

Sigarasının cılız parlaklığı yalnız kalmıştı. Güneş veda ediyordu binalarla insanlara. Herkes yine eski yerindeydi; dilenci gökdelenin ayaklarında, iş adamı terasında. Cam temizleyenler yeniden gökyüzünden uzakta, sokakta.

Resmini katladı, çantasının ön gözüne koydu. Yangın merdiveninin binaya açılan kapısından girmeden önce son bir kez gökyüzüne baktı ve her gün kendine verdiği sözü tekrarladı:

Daha çok parlatacağım camları ki, altın ışıklar en derinlere ulaşsın.

Okunma Sayısı: 2305
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı