"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dosdoğru yol üzerinde

Mikail YAPRAK
02 Temmuz 2015, Perşembe
Sonu ve nereye varacağı belli olmayan karmakarışık yollar arasında, dosdoğru istikameti bize gösteren Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

Abdullah İbni Mes’ud (ra) anlatıyor. Resulullah (asm), bir gün bize bir çizgi çizdi. Sonra, “Bu, Allah’ın yoludur.” buyurdu. Ardından bunun sağından, solundan bazı çizgiler çizdi. Sonra, “Bunlar, birtakım yollardır. Onlardan her yolun başında, ona çağıran bir şeytan vardır” buyurdu.

Sonra şu âyeti okudu: “Bu, benim dosdoğru olan yolumdur. Şu halde ona uyun. Sizi, O’nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın.” (En’âm, 6/153)

Hem Allah’ın (cc) gösterdiği dosdoğru yol üstünde olacaksın, hem de Risale-i Nur’da “Cadde-i Kübra-i Kur’ânîye“ olarak gösterilen büyük caddede yürüyeceksin. Ne büyük saadet!.

Bu yolun ve bu fikriyatın yayın organı olan Yeni Asya, bu dosdoğru yolda yanlış adım atmamak için, yayınlarında ve bütün faaliyetlerinde meşvereti esas alır.

Tarihte, adı “Meşveret“ olan gazete de çıkarılmıştır. İmparatorluğun sonu yaklaştığında, 1895‘de Ahmed Rıza’nın kurduğu Meşveret gazetesi, meşrûtiyeti ve hürriyeti savunmakla beraber, müsbeti ortaya koyabilecek maddî ve manevî, ilmî ve fikrî birikime sahip olmadığından, sadece İmparatorluğun zaaflarından şikâyet etmekle yetindiği için, varlığını da fazla sürdüremedi.

Halbûki Yeni Asya’nın, direkt siyasetçileri ve hükûmetleri hedef almak diye bir meselesi yoktur. Sadece hakkın hatırını âli tutar, başka hatırlara feda etmez, dünyevî çıkar ve menfaate de iltifat etmez.

Bu istikametli çizgide her vesileyle başvurulan meşveretlerin dayandığı kudsî kaynaklar, sağlam prensipler, nurlu ölçüler vardır. Her zaman müracaat edilen Risale-i Nur Külliyatı vardır. İlmî, imanî ve fikrî boyutlarıyla içtimaî ve siyasî alana da ışık tutan sarsılmaz ölçülerdir her zaman devrede olan..

Ama dünyevî ve beşerî sistemlerden tamamen berî ve arî kalındığını söylemek elbette ki mümkün değildir. Doğru olan; noksanların ve yanlışların farkında olarak, ortak aklın çözüm tekliflerini de dikkate alıp, hayata geçirme yolunda, ‘taksim-ül amal‘ ve ‘teşrik-i mesai‘ düsturlarını çalıştırmaktır. Doğru niyet ve samimî teşebbüslerle mesafe almaktır. Şahsî ve hissî mülâhazaların bulanıklığından arınarak; hür, şeffaf ve haklı meşveretin berraklığına erişip, şahs-ı manevî sırrını tam tahakkuk ettirmektir.

Meşveretlerin ehemmiyeti nisbetinde önem arz eden bir husus da, meşverete katılanların evsafıdır. Fikren ve ilmen donanımlı, meslek ve meşreb şuuruna sahip ve ehl-i tahkik olurlar. Susmasını da bilirler, yerli yerince konuşup fikir beyanında da bulunurlar. Hakkın hatırını şahısların hatırından âli tutarlar. Ve zaten şahsî garaz ve menfaatten uzak, hissiyatına mağlûp olmayan, “menfaatini ızrar-ı nasta aramayan“, faziletli, ihlâslı ve sadâkatli kimseler, ancak meşveretlerin hakkını verebilirler.

Niyet de çok önemlidir. Peşinen kazanmak ve mağlûp etmek amaç ve emeline bina edilen ön hazırlıklar, kulis ve kumpaslar, yeni düzenlemeler asla meşveret adâbıyla bağdaşmaz. Dosdoğru yol takipçilerine hiç yakışmaz. Düşünün Yunus Emre’yi ki, eğri odunları bile dergâhına yakıştırmamıştı. Nerede kaldı ki, eğri niyetlerin, farklı amaçların; hem de Ahirzaman Müceddidi’nin şûrâ hey’etlerinde yeri olsun!..

DOSDOĞRU İDARECİLER

Hz. Ali Kerremallahu Veche asırlar öncesinden bugünlere şöyle sesleniyor: “Ey nâs! Sizin işlerinizin sağlam olması, ahkâm-ı İlâhiyi tavizsiz uygulamanıza bağlıdır. Böyle yapmazsanız hâkimiyet, İslâm’ın elinden çıkar, şahısların eline geçer. Öyle ise sizin cemaatinizi dağıtmak isteyenlere siz meydan vermemelisiniz. Harekete geçin, umulur ki Allah sizin gayretinizle fitneyi önler. Siz de vazifenizi yapmış olursunuz.” (Hazret-i Ali, s. 301)

Yine Hazret-i Ali’den (kv) rivayet edilir ki: Bir gün Hazret-i Ömer’i sabah erkenden bir devenin sırtına binmiş vadiye doğru giderken gördüm ve kendisine nereye gittiğini sordum.

“Zekât develerinden biri kaçmış, onu yakalamaya gidiyorum!”

“Ey Ömer! Senden sonra gelecek olan halifeleri zelil ettin!”

“Sakın beni kınama ey Ali! Yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak nehre düşse, kıyamet günü bunun hesabı Ömer’den sorulur. Çünkü mü’minlere korku salan fâsık amire itaat yoktur!”

İslâm’ın ilk yıllarında yöneticiler bu kadar fedakâr ve adaletli oldukları için o çağ İslâm’ın altın çağı olmuştu.

Bizim bugünkü idarecilerimize de bir çift sözümüz var:

İdarede çok kalmak değil asıl marifet; Az olsun, doğru olsun; oldukça nasip, kısmet!

Okunma Sayısı: 1623
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    2.7.2015 09:41:36

    ''Festakım kema umirte''(Omrolunduğun gibi dosdoğru ol'' mealindeki ayeti kerime için Fahri Alem ,(A.S.) beni ihtiyarlattı diye ferman ediyor. Cihan harbi için;çocukları ihtiyarlatan harp diye harbin zorluk ve çetinliğine vurgu yapılıyor.Hayatı istikamet dairesinde yaşamak bundan çok çok daha çetindir.Hayatın sadece konuşma hususundaki istikamet için Sevgili peygamberimiz; ''Ya hayır söyle,ya sus''emri nebevileri konuşma konusundaki istikamete işaret buyuruyor. Hayrı söylerken de yine ifrat ile tefritten uzak olarak,müktezayı hale uygun,şekilde yeteri kadar söylemek .Cenab-ı Hakkın 99 esmasına mazhar,her ilmin zirvesinde olan,ahlakın en güzeli ve mükemmeliyle süslü ,kâinatın çekirdek-i aslisi olan bir zatı emrolunan gibi dosdoğru yaşamak ihtiyarlarlatacak kadar bir manevi yük ve ağırlık oluşturuyorsa,varın halimizi, düşünün...Rabbim hayatı istikamet dairesinde yaşama konusunda inayeti rabbaniyesini üzerimizden eksik etmesin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı