"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ey Nurcular, kafa fenerinizi kapatıp Risale-i Nur’u konuşturun!

Mikail YAPRAK
28 Temmuz 2016, Perşembe
Risale-i Nurlar Kur’an’ın malıdır ve biz de iki âyet mealiyle başlayalım: “Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir.” (Nisa Sûresi, 79)

“Sevmediğiniz bir şey sizin için iyi ve sevdiğiniz bir şey de sizin için kötü olabilir. Siz bilmeseniz de ALLAH bilir.” (Bakara Sûresi, 216)

Evet; dünyada, bilhassa İslâm âleminde ve ülkemizde bu âyetlerin mânaları yaşanarak, git gide daha bariz görülür hale geliyor.

Bazı şeyler bizzat güzeldir, ona hiç kimse çirkin diyemez. Bazı şeyler de zahiren çirkindir, ama sağladığı neticeler itibariyle güzeldir.

Bu minval üzere çok şeyler yazılıp söylenebilir. Hatta her türlü çekişmeleri bir tarafa bırakıp, 15 Temmuz gecesi yaşanan elîm ve yüreklerimizi ağzımıza getiren hain kalkışmanın daha şimdiden sağladığı neticelere de bir an olsun, bu zaviyeden bakabiliriz.

Şehitlerimizin ve arada ölen masumların ind-i İlahîde mükâfatları o kadar büyüktür ki, bu gözümüzle göremeyiz, bu aklımızla idrak edemeyiz, insanî ve dünyevî ölçücüklerimizle tartamayız. Masum yaralılarımıza ve gazilerimize de acil şifalar dileriz. Suçlular ise cezalarını çekiyorlar ve çekeceklerdir.

Bize gelince:

Bize yakışan dik durmaktır, sarsılmamaktır, gevşememektir. Ve ümidimizi yitirmemektir. Belli ki, bu millet ve bu ülke İlahî ve manevî bir koruma altındadır. Bu İlahî ihsanın kıymetini bilelim. Bu vesileyle yakaladığımız birlikteliği bozmayalım.

Görüldü ki; ülkemiz, vatanımız, istiklâlimiz, bayrağımız, millî ve manevî birliğimiz söz konusu olunca, her türlü siyasî ve dünyevî menfaatler ayaklar altına alınabiliyor. Kısır siyasî çekişmelerden vazgeçilebiliyor. İktidar ve muhalefet iş birliği yapabiliyor. Aynı ideal için çarpan yüreklerle yürünüp, geceler aydınlatılabiliyor. Bayrağımızdan başka bir sembole ve siyasî argumanlara yer verilmeyebiliyor. Kalpleri ve niyetleri de Allah bilir. Bizim; kalpleri açıp bakma ve niyetleri yoklama gibi bir vazifemiz de, kudretimiz de, haddimiz de yoktur!

Ve sözlerimize de dikkat edelim. Birileri ellerini kirlettiler, biz dillerimizi kirletmeyelim. Şahsî, hissî ve siyasî kaygılarımızı bir tarafa bırakalım. Bu farklı emeller ve planlar kargaşasında fırsatçılık yaparak; kin, husumet, iftira ve intikam kusanlara da eceli, ölümü ve hesap gününü hatırlatırız.

Risale-i Nur yoluyla imana, Kur’ana, millet ve vatana hizmet dava edenlere de deriz ki, illa da konuşacaksanız, kafa fenerinizi kapatıp Risale-i Nur‘u konuşturun. Zira bu hakikatlar, bu ahirzamana Kur’an’ın hitabıdır.

İşte, “Risale-i Nur’da ispat edilmiştir ki, bazen zulüm içinde adalet tecelli eder. Yani insan bir sebeple bir haksızlığa, bir zulme maruz kalır, başına bir felâket gelir, hapse de mahkûm olur, zindana da atılır. Bu sebep haksız olur. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vâkıa adaletin tecellisine bir vesile olur. Kader-i İlâhî başka bir sebepten dolayı cezaya, mahkûmiyete istihkak kesbetmiş olan o kimseyi bu defa bir zalim eliyle cezaya çarptırır, felâkete düşürür. Bu, adalet-i İlahînin bir nevi tecellisidir.“

Evliyanın biri, beden ve elbise temizliğine büründükten sonra evinden çıkıp yürürken, bir evin damından bir leğen dolusu kül başına dökülmüş. Baştan aşağı küle bulaşınca, hemen elini yüzüne sürerek Allah’a şükretmiş ve şöyle demiş:

“Ey nefis! Ben ki ateşe layığım, hiç kül döküldü diye kızar mıyım?“

Hak dostlarının bir özelliğidir, “Ayağın taşa takılırsa, kalbini yokla“ derler.

Bir Hak dostu da şöyle demiş:

“Kula bela gelmez Hak yazmayınca/ Hak bela yazmaz, kul azmayınca/ Hak, kulundan intikamın kul ile alır/ Din ü irfan bilmeyen bunu kul etti sanır.“

Geliniz, bu darbe kalkışmasından bizi kurtaran Rabbimize şükredelim. Azmayalım, azdırmayalım. Bir darbeden kurtulduk, kendi kendimize darbeler indirmeyelim. Bugün bir camia toptan “terörist“ ilan edilip, toptan yok edilmek isteniyor. Onlara “terörist“ demeyenler kınanıyor. Hem de onlar devlet kademelerinde hükûmetle iş birliği içinde “hizmet“ aşkıyla coştukları zamanlarda bile, onlara mesafeli yaklaşanlara bugün çamur atılıyor. O zaman onlarla işbirliği içinde olanlar ise bugün kaymak gibi üste çıkarılıyor. Her neyse, söylenecek çok şey var da, şimdi zamanı değil.

Zaten ortalık toz duman. Doğen doğene, söven sövene. Bize de diyorlar ki, siz niye sövmüyorsunuz?

Rivayet olunur ki, Hz. İsa bir dostuyla yürürken, kendini bilmezin biri ona -hâşa- hakaretler yağdırmış. Hz. İsa da ona güzel sözler söylemiş. Dostunun buna şaşırdığını görünce de, “Herkes kendi dağarcığında olanı harcar” demiş.

Okunma Sayısı: 5899
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.E.GÜNGÖR

    29.7.2016 18:20:36

    Güzel.. Tebrikler Mikail hoca. Eline, yüreğine sağlık...

  • ALİ HAYDAR

    28.7.2016 21:57:04

    haklısın hocam haklısın, ancak arzileşmek ve hubb-u cah öyle bir illettir ki kolay kolay tedavisi mümkün değil.bu illet sirayet ettiklerinin önce ruhunu sonra kalbini,daha sonra bütün havassını istila etmiş.iş böyle olunca kafa feneri sağlam kalır mı? yahu fener de bozuk.Elden bir şey gelmiyor, nasihatı muhalefet,duayı beddua kabul ediyorlar.bilinmelidir ki bunların hastalıkları bu güne mahsus değil.hayatımda 1969 da 1980 de 1990 larda ve en son olarak da 2000 li yıllarda gördüm.Daha eskisini bilmiyorum.

  • Selman Toprak

    28.7.2016 14:19:40

    Her türlü sıkıntıların üstesinden gelmemizin şartlarından birisi ve en önemlisi, Nurcuların ittihadıdır. Yeter ki şahsî, hissî ve indî mülahazaları bir kenara bırakıp Risale-i Nur'daki Kur'anî ölçü ve prensiplere riayet edelim. Yeni Asya cemaati ve gazetezi mühim bir farz-ı kifaye vazifesini ifa ediyor. Ona da kirli ellerini bulaştırırlarsa askerî ve sivil darbeciler; o zaman bekleye dursunlar, biz de onlarla birlikte bekleyeceğiz.

  • Faruk Beyazıt

    28.7.2016 13:20:54

    Bu bakış açısı Yeni Asya yazarlarına yakışır bir duruşu ifade etmektedir.ifade edilmesi gereken bir çok gerçeğin,doğruya ulaşabilmemiz açısından son derece önemli olduğu bu günlerde,İfade özgürlüğünün de kısıtlı olduğu bu dönemde bunları yazabilmekte büyük bir erdemdir.Darbe ve darbecilere şiddetle karşı olduğu halde,demokrasi nöbeti seviçlerine hakkı ve arzusu olmasına rağmen...,suçlanan,mesleklerinden uzaklaştırılan,lisansları iptal edilen masumlar...Gerçeğin ortaya çıkarılmasını arzu etmektedirler.Bunların aydınlatılması ile ancak.demokrasiye tam ulaşılabilir,demokrasiye inananların sayıları artırılabilir.Aksi taktirde bu ve buna benzer zalim darbeciler hep olacaktır.Allah ülkemizi muhafaza etsin.Selamlar.

  • mirza said

    28.7.2016 10:49:08

    kadere karşı boynumuz kıldan ince.kader neye fetva verdiyse baş tacı.ancak insanların nefsani fetvaları acıtıyor hocam.hele nefsani fetva verenler nurcu görünüyorsa daha da acı hocam.masum bazı müslümanlar (kaderi cihetini bilmiyoruz)yine müslümanlar tarafından boğazlanıyor. herkesi anlarım da boğazlayanlar geçmişte beraber oldukları nurcu dedikleri kardeşlerini boğazlıyor.nura hizmetlerini inkar ediyor.ergenekon balyoz darbecilerine bir tek laf etmeyen bu çakma nurcular 15 temmuz hain darbeci ve darbesiyle alakası olmayan hatta darbecilere lanet yağdıran müslümanlara darbeci muamelesi yapıyor sırf makam ve aşağılık dünyalık için hocam.bunlar hak hukuk bilmez aşağılık birer pisliktir. nur talebelerini kendi emellerine ram edemedikleri için dalalette olmakla itham edecek kadar süflidirler hocam

  • Andurrahman Koçak

    28.7.2016 08:46:52

    Teşekkürler Mikail bey Yeni Asya nın duruşunu anlatmaya devam.

  • Hasan Sinan Koşmaz

    28.7.2016 02:05:48

    Muhabbet fedaileri muhabbeti feda etmemeli! Lakin nasihatı muhalefet bilen, kayıtsız şartsız bağlılık göstermeyen bizden değildir anlayışına bağlı olanlara ne diyebilirsiniz

  • Alibuğli

    28.7.2016 01:59:33

    ...Eyvallah Mikail ağabey, yani bizim inancımızın gereği olan hüsnü zannı güzel ifade etmişsin, Hz.Bediüzzaman ın ifadesiyle "İslâmiyet, selm ve müsalemettir; dâhilde niza ve husumet istemez"beyanına sadakte deyip bunu planlayıp çıkaranları şiddetle lanetliyoruz. Slm.ve muhabbetle..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı