"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Halil Uslu’nun son konferansı

Mikail YAPRAK
30 Temmuz 2015, Perşembe
Hayy ve Kayyum olan Cenâb-ı Hakk’ın “Hayy” isminden gelen ve o isme dayanan “hayat”ın devamlılığına iman edenlerdeniz.

Burada istimal ettiğimiz “son”lar, hayatın dünyevî boyutu itibariyledir ve zahiridir. Bu zahirî ve geçici olan “son”lardan bir kaç tanesini Halil Ağabey için sıralayacak olursak; son seyahati, son makalesi, son mesajları, son sözleri, son arzuları ve son yolculuğu gibi ilk akla gelenler olabilir.

Bir de “son konferansı” diyebiliriz ki, sizleri onun son konferansıyla başbaşa bırakmadan önce; onun sır dolu, macera dolu hayat serüvenine kısa bir göz atabiliriz. Bu göz atmak, elbette onun baştan sona hayat hikâyesi anlamında değildir. Zaten kendisi bile, yaşadıklarına doya doya durup bakamadı. Macera dolu, sır dolu, heyecan dolu hareketli yaşayışının hızına yetişemedi. Çok da yavaş olmayan ve hiç de azımsanamayacak olan konuşmaları, okumaları ve yazmaları onun hızlı yaşayışının hep gerisinde kaldı. Bini aşan konferansları, binleri bulan makaleleri bile, onun; hızlı, hareketli, maceralı ve çileli yaşayışını yansıtmakta yetersiz kaldı. Yeri geldikçe, hayatından bir kesit, bir kare sunacak olduğu zaman, her defasında “her neyse” deyip keserek, bazen de “sırlar âlemi” diyerek, asıl mevzuuna dönüp, daha ileri götürmedi.

Kendisi henüz 6 yaşındayken, amcası tarafından Konya’ya götürülmüş. Ailesi ve yakın akrabaları Başet yakınında ve Van’da ikamet etmelerine rağmen, kendisi halasıyla ve amcasıyla beraber Konyalı olmuş. Ama büyüdükçe ve dâvâ şuuru inkişaf ettikçe Konya’ya sığmaz hale gelince, kendisini; hızlı, hareketli ve maceralı bir hayatın kucağında bulmuş. Hizmet aşk ve şevkiyle her tarafı karış karış dolaşmış.

Aziz ve muazzez Üstâd’ıyla ilgili bir hatırası olarak, 1960 Ocak ayında, Konya’da onunla nasıl göz göze geldiğini, arabasının içinde olan Üstad’ı, Mevlânâ selâmıyla (kollarını göğsünde kavuşturarak ve eğilerek) nasıl selâmladığını ve Üstad’ın da ona nasıl iki eliyle “gel, gel” dercesine işarette bulunduğunu kendisinden dinlemiştik. Göz göze gelip selâmlaştığı zâtın, hakikî kimliğini de daha sonra o şuura erince öğrenmiş. Denilebilir ki, ondaki bu hizmet aşk ve heyecanının fitilini tutuşturan da, o selâmlaşma ve o göz göze gelme olmuştur. Ve Üstad’ın 1960’da ona teveccüh edip iki eliyle “gel, gel” işareti, 55 sene aradan sonra bugün beşarete dönüştü. Halil Uslu, Üstad’ına koştu. Belki de onun o aceleci ve hızlı hali, bir an önce vazifelerini bitirip ona koşma arzusundan ileri geliyordu. Sırlar âlemi.

Çocukluğunu doya doya yaşayamadığını mı dersiniz.. Küçücükken annesinden-babasından uzakta, öz vatanında garip yaşadığını mı dersiniz.. Belli bir yaşa gelip Nur Talebesi olma şuuruna erdikten sonra, hayatın içine, akranlarından farklı dalışını mı dersiniz... 1978-79 yıllarında meşveret kararıyla vazifeli olarak, Van merkezli şark hizmetindeyken şahit olduklarını mı dersiniz... 12 Eylül’de tutuklanıp yargılanmasını, işkenceli hapis günlerini mi dersiniz... Hapishanelerde mahpuslara hitap ederken yaşadıklarını ve duyduklarını mı dersiniz...

Ve nihayet, en uzağındakilerle ve seyrek buluştuklarıyla kurabildiği muhabbet bağını, etki ve iletişim ağını; en yakınındakilerle aynı derecede sağlayamamasının ve çoğu zaman “anlaşılamaz” oluşunun ıztırabını mı dersiniz... Buradaki “anlaşılamazlık”, sözleri ve üslûbu yönüyle değildir. Risale-i Nur, onun lisanını ve üslûbunu da güzelleştirerek, sesinin güzelliğiyle uygun hale getirmişti. Ondaki “anlaşılmazlık”; halet-i rûhiyesi, mevzulara hâkimiyeti, halin icabına göre ânında vaziyet alabilmesi, hitabet gücü, etkileyiciliği ve her ortama renk katabilme kabiliyeti gibi özelliklerden kaynaklanıyordu. Bu hususlarda “geri adım” atabilmesi de, onun elinde olan bir şey değildi. Yani On Üçüncü Mektub’da geçen, Emir Ebu Ferras el-Hamdanî’nin şiiri gibi. “Biz öyle insanlarız ki, bizim için işin ortası yoktur. Biz ya önünde yer alırız, ya da ölür kabre gideriz.” 

İşte Halil Uslu Ağabeyin son konferansının ana başlığı da bu olabilir: “Biz ya önünde yer alırız, ya da ölür kabre gideriz.” Ecel de onu, önde yürüyemediği, önde yürüme ümidinin azaldığı bir anda ve mekânda yakaladı. 

Dolu dolu, çok verimli ve hareketli bir ömür. Risale-i Nur’daki “acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak” ifadelerinin mânalarını lisan-ı haliyle âleme ilân eden bir ömür. Gece demeden, gündüz demeden; yaz demeden, kış demeden; sıhhat demeden, hastalık demeden hizmet aşkıyla coşan bir ömür. Zarif ve nahiv halini her zaman koruyarak, dünyevî ve bedenî ağırlıklara iltifat etmeyen bir ömür. Ruhunun inceliğine, ilminin nuranîliğine, zihninin berraklığına, hafızasının zindeliğine, bedenini de iştirak ettiren bir ömür. İlerleyen yaşı bile, ondaki bedenî zaafiyetleri açığa çıkaramadı. Ağarmayan saçları, ışıldayan gözleri, şifa yaprakları, riyazeti, bitmeyen enerjisi, yılmayan edası, solmayan sevdası, coşkun hitabeti gibi hasletleri; vücudunda mekân tutan ve ölümün keşif kolları olan hastalıkları perdeledi, göstermedi.

Daha Mayıs ayında, dâvetimize icabet mecburiyetiyle ve hasta haliyle Avusturya’ya gelmişti. Her öksürüşünde göğsünden bir parça kopup gelecek gibi oluyordu, o ise okuyup anlattıkça şevk ve heyecanla doluyordu. Dönüşüne gelince, 29 Mayıs sabahından 30 Mayıs sabahına kadar, Avusturya’dan Konya’ya yollarda geçiyor. Sonra dinlenmeden Isparta Mevlidine gidiyor. 

Ve 21 Temmuz.. Vefat haberini anîden alınca, hizmetlerimiz açısından ve bize bakan yönüyle üzüldüğüm kadar, ne gariptir ki onun adına ferahlık hissettim. Zira onun, engel tanımaz, zorluk tanımaz, hastalık tanımaz halini ancak “ölüm” durdurabilirdi. Bediüzzaman Mevlidi hazırlıkları için, 31 Temmuz-13 Ağustos arası Van’da olacaktı. Kargoyla gönderilen kitaplarını aldık, ama kendisi gelemedi. Ahirete kesilen bileti, Van biletini geçersiz kıldı.

Veda yolculuğunda Konya’da hazır bulunduk. Orada, hal diliyle haziruna verdiği konferans, denilebilir ki, bütün konferanslarının en etkilisiydi.

Okunma Sayısı: 4083
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • CAHİT DEMİR

    7.8.2015 14:43:02

    Allah Rahmet Eylesin. Selam ve Dua ile .

  • Rüstem Garzanlı

    30.7.2015 14:27:44

    Cennet mekân Halil Uslu ağabey, 31 Temmez -13 Ağustos arası Van'da olacaktı, bizlerle orada kucaklaşacaktı, inşallah cennette kucaklaşmayı Cenab-i Allah nasip edecektir. Ümitvariz... Bu dar-ı dünyada biz Halil ağabeyden maddi cihetle uzak olsak da; o menan bize çok çok yakındır. Halil ağabey, Van mevlidi hazırlığı peşinde gün sayıyordu, inancım o dır ki, Halil ağabey, berzah aleminde, yani kabrinde de Van mevlidi hazırlıkları ile uğraşacak, daha mevlit hazırlığı bitirmeden "ne çabuk kıyamet koptu" diyecektir. Ruhu şadolsun, mekânî cennet-i âlâ olsun....Halil ağabey şahs-ı manevînin duası kıyamete kadar arkandan devâm edecektir.... Mikail ağabey, Allah sizden de razi olsun, bu yazınızlan merhumun ruhunu şadetiniz. Arkasından binler fatihalar yoladınız...

  • Mehmet Özkılınç

    30.7.2015 13:41:05

    Bir kere gördüm.Allah tekrar görmeyi nasip etsin.

  • Samih Tekden

    30.7.2015 11:23:28

    Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun.Amin

  • Abdurrahman KOÇAK

    30.7.2015 08:58:38

    Mikail Bey Allah sizden ebediyyen razı olsun...Cenabu Hak Halil Ağabey gibi kardeşlerimizi hizmetimizde istihdam etsin İnşaallah.Örnek bir dava adamıydı.Mekanı Cennet olsun....

  • Hayrettin YILDIZ

    30.7.2015 08:06:07

    Allah gani gani rahmet eylesin

  • Mustafa Yaprak

    30.7.2015 00:53:55

    Allah rahmet etsin. nur içinde yatsın Allah sizlerden de razı olsun.Harika bir yazı olmuş.onun adına yazıla bilecek çok şeyler vardır.Sırlar aleminin adamı... yolun açık olsun,Allah'a ısmarladık.

  • Sezai Mumcu

    30.7.2015 00:40:40

    2) Kiymetli Mikail Agabey, sizin de hazir bulundugunuz Isvicre/ Schaffhausen 2013 Üstadi anma programinda Halil Uslu agabey (bendeniz videodan takip ettim ve okurlarimiza da euronurtvnin hizmetlerini tavsiye ederim) Üstadin -Acele ettim kista geldim- ifadesinin baslibasina bir konferans konusu oldugunu belirtmis, beni bu konu icin davet ederseniz size anlatirim demis. Bu konuda yapmis oldugu konferans varsa (görsel veya makale olarak) insaallah umuma kazandirilir. Hürmet ve binler tebrikler ve Van Mevlidi hakkinda da makalelerinizi bekleriz.

  • Sezai Mumcu

    30.7.2015 00:40:14

    1)Muhterem Mikail Agabey, muhtesem bir makale hazirlamissiniz elinize saglik, gönlünüze sürur ve kiymetli hizmetiniz istifaza ve istifadelere medar olur insaallah. Gercekten de merhum Halil Uslu agabey hakkinda yazarlar ve hizmet erbabinin genis katilimiyla anilarin toplandigi bir biyografiye ihtiyac var. Makaleniz bir girizgah ve önsöz olabilecek kadar sade ve fevkalade bir Türkce ile yazilmis. Bu da bende hasil olan böyle bir biyografinin sizin uhdenize tevdi edilmesi kanaatini kemal-i sürurla burada ifade etmeye sevketmistir ki: Böyle bir calisma zatiniza hem Vanli hem de Halil Uslu agabeyin üzerinizde emegi bulunmasi hasebiyle sezâdir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı