"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İktidarı inkâr ediyorum

Mikail YAPRAK
03 Eylül 2015, Perşembe
“Zaten ben nasıl tabiatı, icad itibariyle inkâr ediyorum. Ve Risale-i Nur bunu kat’i ispat etmiş. Öyle de, beşeri gurura, enaniyete, firavunluğa sevk eden iktidarı da, tabiat gibi inkâr ediyorum.”

Bediüzzaman Said Nursî’ye ait bu ifadeler, Emirdağ Lâhikası’nda geçiyor. Burada bir noktaya özellikle dikkat lâzım. Tabiatı, sadece “icad” itibariyle reddediyor. Yani tabiatta bir güç, bir irade, bir icad kabiliyeti yoktur. Sadece Cenâb-ı Hakk’ın san’at ve rahmet eserlerini neşreden bir kitap hükmündedir.

İnsanoğlunun kendi icadı gibi zannedilen fen ve teknoloji sayesinde sahip olunan güç ve iktidar da insanoğluna ait değildir. Ama insanlar, bu keşfiyatları kendilerinden bilip; gurura, enaniyete ve firavunluğa saparak, kendilerinde bir güç ve iktidar vehmederek, Allah’ın sonsuz kudretini inkâr ettiği zaman, Bediüzzaman gibi Kur’ân ilmine mazhar olan bir zat da, onların bu sahte iktidarlarını inkâr edecektir ve biz de inkâr ediyoruz.

Aynı şekilde siyaseten de gurura, enaniyete ve firavunluğa saparak, güç ve iktidarın kendilerinde olduğunu zanneden nice zalimler şimdi toprak altında azap çekerlerken, onların halefleri hâlâ aynı inadı sürdürmeye devam ediyorlar. İşte biz bunların sahte iktidarlarını da inkâr ediyoruz.

BİZE DÜŞEN BAŞKA ŞEYLER OLMALIDIR

Ülkenin, ufukta görünen seçim havasına girdiği, daha dün seçimden çıkan partilerin sıtmaya tutulmuş gibi yeniden seçim sendromuna kapıldıkları; 7 Haziran’da kazananların, kendi parti liderlerinin uzlaşmaz tutumlarının ve bilhassa tek adam zihniyetinin hışmına uğradıkları, 1 Kasım’da da kazanıp kazanamayacaklarının derdine düştükleri, bazı milletvekillerinin az önceki seçimde borç-harç içinde yaptıkları harcamalarına, evlâtları ölmüş gibi oturup ağladıkları bir hengâmede, mânen ve fikren ve fiilen bütün bunların uzağında yaşayan biri olarak, bütün bunlara çok daha başka bir zaviyeden bakmak, çok daha başka şeyler üzerinde durmak kalbime doğuverdi.

Aslında hiç de “başka” olmayan; bilâkis meslek ve meşrebimizi, maneviyatımızı, fikriyatımızı, ruhumuzu, dünya ve ahiret saadetimizi yansıtan, ama birileri tarafından kasten “başkalaştırılan” başka şeyler...

Neşriyatımız itibariyle elli yıllık, Üstad’ımız ve Risale-i Nur itibariyle yüz yıllık mazisiyle bire bir bağdaşan, ama şimdiki gidişatla bağdaşmayan başka şeyler... 

Sanki yabancısıymışız gibi gösterilen, ama hâlâ saadetimizin ve istikbâlimizin teminatı olan ve “bizim” olan başka şeyler...

Aslında bu başka şeyleri Yeni Asya’mız her gün nazara veriyor. Ama üzülerek ifade edeyim ki, bizzat bazı okurları tarafından bile o başka şeylere çok bakılmadığı, okunmadan bir kenara bırakıldığı için, günübirlik siyasetlerin dejenerasyonundan kurtulunamıyor. Bir abonemizle bunu bire bir yaşıyoruz. Dükkânına gelen gazeteyi okumadığına şahidim. Sık sık ziyaretine giderek, birimiz okur birimiz dinleriz. Onun okuması ve dinlemesi de bundan ibaret kalır. Ama söylediği, konuştuğu, atıp tuttuğu çok şey olur. Amcasıyım. Nurcu, Demokrat ve Yeni Asyacı olan babası vefat ettiği için, babası yerindeyim. “Amca”, der, “yahu bu Yeni Asya neden devletin aleyhinde bu kadar yazıyor?” İşte tam Osmanlı tokadı gibi bir amca tokadını hakeden bu yeğene gel de izah et. Devlet dediği de iktidardan ibarettir ki, yeğenim onu devlet ile özdeşleştirmiş. Kimilerinin daha ileri gidip İslâm ile özdeşleştirdiği iktidar!.. 

Hem zaten Yeni Asya’nın da bütün işini gücünü bırakıp, “Haydi hükûmete hücum!” diye bir çırpınışı olmamıştır ve olamaz. Yapıcı bir tenkid mânasında zaman zaman ya bir siyasetbilimcinin, ya bir içtimaîyatçının yorumudur, ya da bir haberdir ki, bazen manşetten veriyor. Bazı zahirperestler de sadece o manşeti görüyor, alt yazısını da okumadan, kendi kısır ve kâsır kafasından hükmünü veriyor, “işte Yeni Asya budur” diyor. Ve minel garaib!

İşte, hem de Hazret-i Bediüzzaman’ın mübarek lisanından çıkan, “iktidarı inkâr ediyorum” demenin tam da zamanı!. Aslında Üstâd bu beyanıyla, dünyevî iktidarların insanları sürükleyeceği (ahiretini de mahvedecek) en büyük tehlikeye karşı bir dik duruş sergiliyor. Gerek maddeten, gerekse siyaseten gurura ve enaniyete kapılarak her şeyi kendinden bilen bir iktidarı (güç gösterisini) “yok” sayıyor, “ademe-yokluğa” mahkûm ve hükümden iskat ediyor. İlâhî ve sonsuz kudrete nazaran, beşerî iktidara bir paye vermiyor. 

Hür, Demokrat ve milletin emrinde hizmetkâr olan, gurura kapılmayan, gerekirse ve millet takdir ederse muhalefette de kalmaya razı olan iktidarlar müstesnadır. Bu tarife tam uyan bir parti olarak DP’nin varlığını sürdüreceğine ve istikbâlinin parlak olacağına inancımız tamdır.

Bu durumda şimdi siz; rızkını, hayatını, İslâmiyetini ve bütün varlığını iktidara borçlu zannedenlere ne dersiniz?

Ya peki, “Kur’ân’ın kudsî bir nüktesine dünya saltanatından daha ziyade ehemmiyet veren” Hazret-i Üstâd’ın ne kadar yolundayız.

Okunma Sayısı: 2539
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim Hilmi Ünlü

    3.9.2015 12:51:35

    Mikail Kardeşim bu yazınızla siyaset nazarı ile hakikat nazarının orantısız çeliştiği bir ortamı resmetmişsiniz. Elbette iktidar mana-i ismiyle okunduğunda inkarı gerektiren bir durumla karşılaşırız. Fakat mana-i harfiyle okunduğunda ise yorum ve değerlendirme farklı olmalı. Esasen size bu hususta bir kelam etmek yersiz olsa gerek. Zira siz bu hususları bilenlerdensin. Bir diğer husus bu konu zaviyesinden siyaset alemine ve Karun misal alemlere de bakılabilinir. Ancak şart ki makasıd halis ve hak ve hakikat adına olmalı. Selam ve mıhabbetler.

  • garip talebe

    3.9.2015 03:50:34

    Fikri ile cuzdani arasinda sıkısti bugun Nurcular..Yeniasya istibdad kimden gelirse gelsin musbet hareketle sille vurmaya devam edecek..Ayni Bediuzzaman gibi..Bediuzzaman devlet olarak gormuyordu bastakileri ucretli hizmetkar goruyordu Islamiyetin de 4 halife devrini ariyordu...Padisah arayanlar Nurcu olamazlar..kafalarini duvara toslamaktan baska careleri de yok.Ya yeni hal ya izmihlal..

  • Faruk Beyazıt

    3.9.2015 02:09:08

    Bu gün burada okuduğum bir makale değil bir kitaptı. Hani derler ya "kitabın ortasından dedin" yada "kitap gibi konuştun”. İşte öyle bir şey. Her bir satırı buram, buram hakikat kokan bir kitap. Yeni Asya'nın asıl hedefinden, tutun da, iktidarperestlikten kurtulmaya... ,demokratik olmanın şuuru, Hiçbir şeye âlet ve tabi olmayan Risale-i Nur ve talebelerinin de bu manada davasına olması gereken sadakati ve dünyevi hiçbir beklenti içerisinde olmaması gerekliliğini ifade eden, İlâhî ve sonsuz kudrete nazarları celp eden bir kitap...Cenab-ı Hak,Hazret-i Üstâd’ın yolunda daim yürümeyi nasip etsin.Kalemine ve yüreğine sağlık.Selamlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı