"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Başarı sana doğru nasıl koşar?

Misbah ERATİLLA
14 Eylül 2017, Perşembe
Bu gün son derste nöbetçi öğretmen, sınıfımıza geldi.

Okul müdürünün 12. Sınıf öğrencilerini konferans salonuna dâvet ettiğini söyledi. Konferans salonuna gittiğimde derslerimize giren bütün öğretmenler de oradaydı. Niye çağrıldığımızı anlamaya çalışıyordum. Salondaki herkeste meraklı bir sessizlik vardı. Bir müddet sonra okul müdürü her zamanki sakin haliyle konuşma kürsüsüne geldi. Mikrofonu eline aldı: “Sevgili gençler!” diye konuşmaya başladı. “Yıllardır bu okulda müdürlük yapıyorum; ancak sizin dönem kadar yüksek puanla bu okula gelen öğrenci olmadı.” dedi. “Bu kadar iyi öğrencinin olduğu bir okulda başarı çıtamızı birlikte daha yükseklere çıkarmak istiyorum. Sizlere bir hedef belirledim. Biz okul olarak sizinle ÖSS sınav sonuçlarına göre okulumuzu Türkiye geneli ilk 50 okul arasında görmek istiyorum. Eğer siz ve öğretmenlerimiz bu başarıyı birlikte istiyorsanız bu yılı harikalar yılı olarak yaşayabiliriz.” diye ekledi. Öğrenciler arasında heyecan dalgalanması oldu. Bütün salon bir ağızdan istekli bir EVET! dedik. Okul müdürü bizi heyecanlandırmıştı. Müdür konuşmasında: “Öncelikle bir program yapacağız, ama herkesin bu programa harfiyen uymasını istiyorum.” dedi. Ayağa kalkıp müdürü alkışladık. Müdür: “Öğretmen arkadaşlarla programa son şeklini verdikten sonra programa yarından itibaren başlıyoruz.” dedi. Böylece program uygulaması Ekim ayının ilk gününde başladı.

Okul idaresi, ÖSS’de soruları olmayan dersleri öğleden sonraya aldı. Bu derslerde etüt ve dershane ayarında bir çalışmaya gidildi. Kaliteli dört deneme sınavı yapılacaktı. Öğrenciler gruplara ayrılarak her 10 öğrenciye bir öğretmen verildi. Bizimle görevlendirilen öğretmen herbirimizle özel ilgilenecekti. Uykumuzdan eğlencemize kadar bire bir ilgilenecekti. Anne babamızdan çok öğretmenimizle diyalog içinde olacaktık. Öğretmenimiz en az haftada bir defa evimize gelecekti. Anne-babamızı hassas dönemde olduğumuz hakkımızda bilgilendirecekti. Bize nasıl davranmaları gerektiği hakkında onlarla telefonda günlük yoklamalar yapacaktı. Hafta sonları gittiğimiz dershaneye bir öğretmen görevlendirildi. Dershanede bizleri kontrol etmeye gelecekti. Görevli öğretmenler çalışmalarımız hakkında sürekli bilgi alacaktı.

Deneme sınav sonuçlarımız bir elde toplandı. Durumumuz hakkında dosya oluşturuldu. Hakkımızdaki haftalık raporlardan sonra okul yönetimi ve öğretmenlerimiz eksiklerimizin giderilmesi için toplantılar düzenlendi. Sorunlarımızın çözümü için en kısa sürede kararlar verildi. Okuldaki çalışmalarda ekonomik sıkıntısı olan öğrenciler için özel dershanelerden kaynaklar alındı. Bu arada programın işleyişinde gevşeklik gösteren arkadaşlarımızı grup öğretmenleri devreye girerek motive etti.

Her hafta yorucu çalışmadan sonra halı saha maçına gidiyorduk. Öğretmenlerimiz ile beraber kıran kırana maçlar oynuyorduk.

Okulumuz pansiyonunda kalan arkadaşlarımıza istekleri üzerine odalarına çalışma masaları yerleştirildi. Programımızın düzenli işleyişi üç ayını aşmıştı. Yorulmuştuk, ama günlerimiz neşeli geçiyordu.

Yarıyıl tatili gelmişti. 12. Sınıflar olarak geziye çıktık. Okul idaresi tarafından iki otobüs kiralanmıştı. Önce Gaziantep’e üniversiteye gittik. Okulu sessizce ve misafir gibi dolaştık. Oradan Ankara’ya Hacettepe Üniversitesine, oradan da ODTÜ Üniversitesi’ni gezdik. Sınıflara, koridorlardaki yüksek tavanlara baktık. ODTÜ’yü kazandığımı, buradaki bir bölümde okuduğumu hayal ettim. Kendimi buradaki bir sınıfta sırada oturuyor gibi hissettim. Daha sonra İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’ne gittik. Okulun yeri ve çevre güzelliği karşısında ağzım açık kalmıştı. Son olarak da Bilkent Üniversitesi’ni ziyaret ettik. Üniversite yetkilileri bizlere öğle yemeği ikram etti. Hayal âleminde gezer gibi okulu geziyordum. Hiç kimseyle konuşmadan okulu rehber eşliğinde dolaşıyorduk.

Okul müdürümüz okulun çıkış kapısında bize seslendi: “Gençler!” dedi. “Bu okullar sizin gibi çalışkan gençleri bekliyor. Sizler iyi öğrencilersiniz. Buraya lâyık gençlersiniz. Bu okulları hâlâ kazanma şansınız var. Buralarda okumayı beraber başarabiliriz.” dedi. Ayaklarım yerdeydi. Boşalan bardağa su dolmuş gibi buraya gelebilirim, başarabilirim dedim kendi kendime. Kimse duymadan başaracağım, dedim. Keşke bir an önce eve dönsek derslerime çalışmaya başlasam diyordum; çünkü bu okullar kollarını açmış beni bekliyordu.

Geziden sonra ders çalışmaktan yemek yemeğe dahi fırsat bulamıyordum. Geceleri ders çalışmaktan uyumuyordu. Üniversiteler beni bekliyorlardı. Zaman gittikçe azalıyordu. Sorularla tırnakla et gibi birbirimize yakın olmuştuk. Rüyalarımda sabahlara kadar sorular çözüyordum.

Sınava birkaç ay kalmıştı. Okulda kariyer günlerimiz başlattı. Şehrimizdeki başarılı meslek grupları çağrıldı. Doktorlar, mühendisler, avukatlar ve öğretmenler birer birer mesleklerini bize anlattılar. Hele hele uzman bir doktorun okuma aşkı beni ağlatmıştı. Yetim büyümüş. Yurtlarda okumuş. Hiçbir gün sofradan tok kalkmamış ve sürekli aç kalma korkusu çekmiş. Bu doktor, şimdi kendine yoksul üç öğrenci bulup burs veriyormuş. Gözlerim doldu, o gün akşama kadar ağladım. Ben de iyi bir okuldan mezun olup yoksul çocukların okumasına yardımcı olacağıma kendi kendime söz verdim.

Son haftalarda rehber öğretmenlerimiz, bizleri sınav heyecanına alıştırmak için gruplar halinde bizlerle konuştu. Son hafta okulumuza Doğan Cüceloğlu geldi. İsmini duymuştum, ama bu kadar güzel şeyler söyleyeceğini tahmin etmiyordum. “Son olarak hayatta sizden önemli kimse yoktur. Sınavı kazanmasanız da dünyanın sonu değil! Rahat olun! Sınava normal sınıftaki bir deneme sınavına girer gibi girin.” diyordu.

ÖSS’ye girdik. Sonuç Türkiye 49’uncusu oldum. Okulumuz hedeflediğimiz çıtanın çok üstünde puanla Türkiye sıralamasında 16. oldu. Yerleştirme sonuçlarında 18. olduk. Yurdun en seçkin okulları arasında yer almıştık.

Okul müdürümüz, Hacettepe Tıp Fakültesine kaydımı yapmaya gideceğim gün, bana çok anlamlı bir söz söylemişti. ABD eski dışişleri bakanı Henry Kissinger şöyle diyordu: “Gereğini yaparsan bütün ihtimaller bize yardım eder.” Müdürümüz: “Sizler de olması gerekenleri yaptınız ve başarılı oldunuz.” dedi.

Okunma Sayısı: 2589
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • hakkı

    14.9.2017 13:53:03

    Mulakat ile müdürlük atamalarindan sonra okulların kalitesi düştü. Malesef Artik ideal müdür olmak yerine Partizan müdür olmak hedefi var yoneticilerimizde.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı