"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman ve Adilcevaz’lı Nevruz Çakan

Misbah ERATİLLA
19 Mart 2017, Pazar
Adilcevaz’ın Erikbağı (Koçeri) Köyü’nden Nevruz Çakan, Bekir Ağa namı diğer Abdulceliloğullarından Adilcevazlı Emrullah oğlu Bekir ile çarşıda karşılaşır.

Nevruz Çakan, Bekir Ağa’ya: “Bekir Ağabey, ben bir tarikata girmek istiyorum. Bu konuda bana ne tavsiye edersiniz?” diye sorar. Bekir Ağa Bediüzzaman’ın Barla’daki ilk talebelerinden olup sürgünden sonra Adilcevaza gelip yerleşmiştir. Bekir Ağa: “Nevruz kardeş, ne tarikatı? Bediüzzaman diye biri çıkmış. Risale-i Nur adında eserleri de var.  Sen ona bağlan!” diye cevap verir. Bekir Ağa ceketinin cebinden çıkardığı Risaleyi okuması için ona verir. Nevruz Çakan, Bekir Ağa’nın verdiği Risaleyi alır. Eve kapanır ve okumaya başlar. Okuduğunda sanki yıllardır tanıdığı birine kavuşmuş gibi kendini çok farklı bir dünyada hisseder. Birkaç gün sonra okumak için başka Risaleler de bulur. Gece gündüz demeden Risale okumayı sürdürür. Kırk yılda alınacak mesafeyi kırk günde almış gibi Risalelerle hem hal olur. 

Nevruz Çakan, yoksul biri olmasına rağmen evinde her gece kalabalık dersler yapmaya başlar. Gelen misafirlerine zahmetlerle kazandığı parayla aldıklarıyla ikramda bulunur. Nevruz Çakan, artık yolunu da mürşidini de bulmuştur. Risaleleri okurken öyle bir ruh haline bürünürdü ki her okuduğu satırı sanki damarlarında dolaşıyormuş gibi hissederek anlardı. Bir annenin uzun yıllar önce kaybettiği evlâdına kavuşması gibi o da Risaleleri o hasretle ve büyük bir aşkla kucakladı. Risale-i Nur’dan okunan derslerde ağlar ve kendinden geçerek baygınlık geçirirdi. Nevruz Çakan’ın Risalelerle içi dışı Nurlanır ve Nurunu etrafa yayar.

 Bir süre sonra yüreği Üstadı görme hasretiyle öyle bir yanar ki bu ateş onu dayanılmaz bir acıya gark eder. Bu hasretin acısını gidermek için bütün imkânsızlıklarına rağmen borç-harç edip Adilcevaz’dan Emirdağ’a Bediüzzaman’ı ziyaret etmek üzere yollara düşer. Bin bir zahmet içinde Emirdağ’a varır. 

Yola çıktığında yakın dostları ona: “Nevruz kardeş, Bediüzzaman’ı ziyarete gittiğinde seni kabul etmeme ihtimalini de hesaba katmalısın. Buradan ta Emirdağ’a kadar gidip de Bediüzzaman’ı göremeden dönenlerin olduğunu biliyoruz.” der. Nevruz Çakan, zahmetli bir yolculuktan sonra gönlü gül gülistanlık içinde Emirdağ’a varır. Bediüzzaman’ın evinin yakınındaki bir kahveye geçer, oturur. Kısa bir süre sonra kahveye biri girer. Kahvedekilere yüksek sesle: “Adilcevaz’dan gelen kim?” diye sorar. Nevruz Çakan, şaşkınlık içinde adama bakar ve donmuş bir palto gibi yavaş yavaş ayağa kalkar. Zoraki bir sesle: “Adilcevaz’dan gelen benim!” deyip yutkunur. Bediüzzaman’ın talebesi olan o kişi; Nevruz Çakan’a: “Benimle gel, Bediüzzaman Hazretleri seni çağırıyor” der. 

Nevruz Çakan, bir bulut kümesinin üstünde yürüyormuşçasına şaşkın ve mutlu bir ruh haliyle gelen talebenin peşine takılır. Bediüzzaman’ın evinin önüne gelirler. Tahta merdivenlerden yukarı çıkarken kalbi heyecandan duracak gibi olur. Odaya geçtiğinde Bediüzzaman’ın huzurunda hayal ve gerçek arasında bir müddet gidip geldikten sonra onun huzurunda olduğunu anlar. Kalbindeki o hasreti dindirmek için önce doyarak Bediüzzaman’a bakar. Bediüzzaman’ın elini öper. Bir müddet sohbet ettikten sonra yola çıkmak için tekrar Bediüzzaman’ın elini öper. Bediüzzaman bu esnada ona yol parası, bisküvi ve bir torba da kitap verip onu yolcu eder. Nevruz Çakan, maddî ve manevî doyumdan sonra gönül rahatlığıyla yola çıkar. Bir ara ne kadar parası kalmış diye elini cebine atıp baktığında cebindeki paranın hiç eksilmediğini görür. Bu durum karşısında gözyaşlarını tutamayarak “Üstadım Üstadım” diye uzun süre sevinçten ağlar. Nevruz Çakan, uzun bir yolculuğunun ardından gece geç vakitlerde Tatvan’a varır. Tatvan’da yaşayan yaşlı bir kadın o gece rüyasında Bediüzzaman’ı görür. Bediüzzaman, rüyasında ona üç defa Nevruz adında bir talebesinin Tatvan’a geleceğini ve onu evinde misafir etmesini söyler. Kadın hemen uyanır, rüyasını oğluna anlatır ve oğlunu o gece yolcuların indirilip bindirildiği yere gönderir. Yaşlı kadının oğlu; oraya varınca yolcuların olduğu tarafa doğru “Nevruz abi” diye rast gele bağırır. Nevruz Çakan, ismini bağıran gencin yanına gider. Genç ona annesinin rüyasını anlatır ve onu o gece evlerinde misafir ederler. Nevruz Çakan, o gece sırtındaki kitap çuvalıyla yola devam etseydi yol kontrolü yapan jandarmalara yakalanacaktı. Kitaplarla yakalanması durumunda hapsedilecekti. Nevruz Çakan sabah ev sahibine teşekkür ederek takibe uğramamak için farklı bir yoldan sırtına aldığı kitap torbasıyla köyüne gider. 

Nevruz Çakan Bediüzzaman’ı ziyaretinden sonra yenilenmiş bir yürekle Adilcevaz’da Risale-i Nur hizmetinin yayılmasına büyük hizmetler eder. Öyle bir hizmet aşkı ile çalışır ki Risale dersleri birçok köye yayılır ve buralarda sohbetler düzenlenir. Nevruz Çakan’ın bu hizmetlerinden haz etmeyen kişilerde vardı. Hâlbuki Risale-i Nur’lara en çok hocaların hizmet etmesi gerekirken Hocaoğlu Ahmet adındaki hoca bu çalışmaları bir türlü içine sindiremez. Hocalığın verdiği enaniyetle Risale-i Nur’lardan uzak kalır. Köyde ve çevrede yediden yetmişe herkes Nura koşarken, o bu hizmeti kabullenmez. Köyde bütün sohbetlerin köşe başında Nevruz Çakan olunca hoca bu duruma içerler ve itibar sarsıntısı geçirdiğini düşünür. Nevruz Çakan’ın köyde yaptığı Risale-i Nur hizmetleri Hocaoğlu Ahmet denilen hocanın aklını başından alır. İçindeki öfke, kin ve nefret giderek büyür ve başka bir köyden kiralık iki katil tutar. Katiller köye gelerek Nevruz Çakan’ın evinin etrafında günlerce keşif yapar. Nevruz Çakan’ın yakınları ona bu hocadan sakınmasını söylemesine rağmen, o tam bir tevekkülle kadere teslim olur. Risale-i Nur hizmetine fütur getirmemek için çalışmalarını devam ettirir. 

Nevruz Çakan, bir Ramazan ayında iki oğluyla bağa çalışmaya gider ve geceyi de orada geçirirler. Gece yarısından sonra iki kiralık katil, kararmış kalplerinden onun Nurdan yüreğine kurşun yağdırırlar. Nevruz Çakan vurularak yere düşer ve elleri duâya kalkmış, yüzü kıbleye doğru uzanmış bir vaziyette son nefesini vererek Rabbine kavuşur. Nevruz Çakan’ın cenazesi, savcının başka bir işinin çıkmasından dolayı üç gün ortada kalır. Savcı bağa gelir, köylülere şaşkınlık içinde bu cenazenin kaç gündür burada olduğunu sorar. 

Köylülerden üç gün cevabını alınca: “Normalde bunun şimdiye kadar kokması gerekirdi; ancak cenazeden mis gibi bir koku geliyor!” der. 

Nevruz Çakan şehit edildiğinde küçük bir çocuk olan bir köylüsü şunu anlatıyordu: “Nevruz Çakan’ın elbiselerini bana verdiler ve benden bir yere gömmemi istediler. Ben de götürüp gömdüm. Aradan yıllar geçmişti. Bir gün köyde hayvanları otlatırken aklıma Nevruz Çakan’ın elbiselerini gömdüğüm yer geldi. Merak ettim, gidip elbiseleri gömdüğüm yeri kazdım ve elbiseleri çıkardım. Hayretler içinde kalmıştım. Elbiseler hem çürümemiş hem de o gün ki gibi hâlâ misk kokuyordu. 

Köyde herkes Nevruz Çakan’ın katillerinin kim olduğunu biliyordu; ancak kimse bunu ispat edilemiyordu. O kiralık katilleri tutan Hocaoğlu Ahmet Hoca ile o kiralık katiller öyle bir hastalığa yakalanır ki vücutları lime lime olup dağılır. Adeta bedenleri kurşunlanmış gibi delik deşik olur. Sabahlara kadar acıdan bağıra çağıra ölürler. Bu olaydan sonra Nevruz Çakan’ın Risale-i Nur hizmetinden rahatsız olan Adilcevaz Müftüsü ise yanına gelenlere günahını itiraf eder ve af dileyerek onlardan duâ ister. Risale-i Nur’ların yasaklı olduğu o karanlık dönemlerde bile her gün hakkında jandarmaya yapılan şikâyetlere rağmen Nevruz Çakan yılmadı. Ölüm tehditleri onu korkutmadı. İnandığı yolda canını şehadet rütbesiyle taçlandırarak 30 Ağustos 1961 tarihinde masum ve mazlûm olarak bu dünyadan göçüp gitti. Köylüleri ve sevenleri tarafından Adilcevaz’ın Erikbağı (Koçerli) Köyü’ne defnedildi.

Okunma Sayısı: 5615
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • GAZİ

    20.3.2017 11:29:57

    Allah razı olsun. Bizi böyle farklı alemlere gönderdiğiniz için. Rabbim üstad ve talebelerine rahmet eylesin. Allah bizlere de onların hizmetteki aşk şevk heyecan ve cesaretlerini nasip etsin.

  • elcevazlı

    19.3.2017 13:03:45

    Allah razı olsun Misbah bey. Rabbim üstada ve talebelerine rahmet eylesin inşallah. Nevruz abinin adını duymuştuk ama bu ayrıntıları bilmiyorduk.

  • ihsan pilatin

    19.3.2017 08:03:39

    Bize şevk ve heycan verdi. Allah sizden ebeden razı olsun.

  • emin bozkus

    19.3.2017 00:26:26

    Maşallah: Allah bizleri o şanlı şehidin bereketinden mahrum eylemesin. Amin

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı