"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ekran orucu

Misbah ERATİLLA
20 Haziran 2021, Pazar
Ali öğretmen, iki oğluyla karşılaştığı en önemli sorunların başında ekran bağımlılığı geliyordu. Bu sorun her geçen gün onu biraz daha zorluyordu. Ali öğretmen, oğullarını ekran bağımlılığından uzak tutmak için bir yol aradı. Birçok deneme sonunda “Birini davranış bağımlılığından kurtarmanın en iyi yolu, ortam değiştirmektir.” sözünden hareketle, işe mekân değişikliğiyle başlamaya karar verdi.

Ali öğretmen, zamane gençlerinin, teknolojinin içinde doğduklarından internet, akıllı telefon, sosyal medya hayatlarının bir parçası haline geldiğini dolayısıyla teknolojisiz bir hayatı hayal bile edemediklerini gözlemlerinden bilmektedir. Ekran bağımlılığından ve ekrana gömülmekten kurtulmanın bir yolu da şok terapisi uygulamaktır. Bunun için ekran orucunu tutmak için şarteli indirmek veya ekranı kapatmakla işe başlanması gerektiğini bir uzmandan duymuştu.

Üç yıl önce idi. Ali öğretmen iki oğlu ve hanımını uzun bir tartışma sonunda Nemrut Dağı Krater Gölü çevresine çadır kurarak tatil yapmaya ikna etti. Gençler bu tatili istemeseler de bu tatile ses çıkarmadılar. Nemrut Dağı, geceleri ve sabahları serin olduğundan herkes valizine uyku tulumu, kazak ve kalın giysilerini doldurdular. Bu yılki tatilleri, şimdiye kadar gittikleri tatillerin hiçbirine benzemeyecekti. Çünkü tatil çadırda olacaktı. Elektrik, internet, bilgisayar olmayacaktı. Âcil durumlar için telefon dışında hiçbir teknolojik ekran olmadan tatil yapılacaktı. Nihayet hazırlıklar tamamlandı ve ailece ne olacağı meçhul bir tatil için yola çıkıldı. İki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra binlerce yıl öncesi yaz mevsiminde yayla olarak kullanılan Nemrut Dağı’na gelindi. Çadır kurmak için uygun bir yer bakıldı. Nihayet ağaçların ve gölün birbirine en yakın olan düz bir yerine çadır kurmaya karar verildi. Aynı zamanda bu yer, içme su kaynağının hemen yanı başındaydı. Aile olarak etrafta ne var ne yok diye ağaçlık bölgenin yanı başındaki tepeye doğru tırmanıldı ve en yüksek noktaya kadar çıkıldı. Aşağıya bakıldığında muhteşem bir manzara göze adeta bir ziyafet veriyordu. İki farklı göl görünüyordu. Büyük göl kesilmiş bir karpuzu biri eliyle içini oymuş gibi görünüyordu. Diğeri üzeri buhar olan bir göldü. Göllerden biri sıcak, diğeri soğuktu. Etraftaki nefis manzaraları tadımlık olarak tattıktan sonra konaklanan yere geri döndüler. Kilimleri arabadan çıkartarak yorgunluklarını gidermek için üzerine oturdular. Gençler dinlenirken bilgisayarlarına el attıklarında internet çekmiyordu. Telefonlarına baktıklarında o da çekmeyince şok olmuşlardı. Hâlbuki yıllardır ekransız tek bir günleri dahi geçmemişti. Bir saatlik ekransız zaman onlara günler kadar uzun gelmişti ve tatil onlar için işkence ile başlamıştı. O gün gençler anladı ki ekran hayatlarının bütün hücrelerine yerleşmiş haberleri olmadan ekranla güçlü bağlar kurmuşlardı. Tıpkı kahve, çay gibi içeceklerden mahrum kalındığında eksikliğini hisseder gibi bir duruma düşmüşlerdi. Gençler sudan çıkmış balık gibi öylece kalakaldılar. Akşam olmadan çadırlar kuruldu. Ortaya bir ateş yaktılar ve bu ateşin etrafına oturdular. O gece ateşin başında yoğun bakım ünitesi kapısında bekleyenler gibi kimse kimseyle tek kelime dahi konuşmadı. Kısa bir süre sonra herkes çadırına geçti ve uyudu. Gün doğmadan herkes ayaktaydı. Hava serin olduğundan üstlerine kalın bir şeyler giydiler. Abdest alıp cemaatle namaz kıldılar. Baba çantasından “Mektubat” isimli kitabı çıkardı ve sesli olarak okumaya başladı. Okuma faslından sonra çevreyi dolaşmaya çıktılar.

Bir süre sonra birlikte kahvaltı hazırlığı başladı ve sofrada ilk kelimeler ağızdan döküldü. Yapılacak bir şeyleri olmayan gençler babalarının bir yıl önce aldığı “Gençlik Rehberi” kitabını çıkararak okumaya başladılar. Bir müddet sonra hava ısınınca Ali öğretmen gençlere “Gölde yüzelim mi? ”deyince gençler isteksiz bir şekilde soğuk göl suyuna daldılar. Bir müddet yüzdükten sonra yorgun düştüler ve gelip serili olan kilime uzandılar. Yarım saat kadar sonra Ali öğretmen oltayı çıkardı ve balık tutmak için göle fırlattı. Gençler ilk defa balık tutacaklardı. Babalarının yanına gelerek heyecanla beklemeye başladılar. Oltanın kıpırdadığını görünce “Baba balık!” diyerek heyecanla bağırdıklarında baba oltayı çekti. O gün çokça balık tuttular. Gençler mangalı yaktı. Ali öğretmen balığı pişirdi. Gençlerin asık yüzleri yavaş yavaş tebessüm etmeye başlamıştı.

İkindi sonrası bu defa dağa doğru tırmandılar. Takip eden günlerde ise uzun yürüyüşler yaparak ve top oynayarak geçirdiler. Akşam yemeğinden sonra namazlarını kıldılar ve yorgunluktan hemen uyudular. Sabah gün doğmadan uyandılar ve namaza durdular. Kitap okumanın ardından yürüyüşe çıktılar. Kahvaltı sonrası ağaçların altında “Gençlik Rehberi” kitabını okudular ve öğle olmadan bitirdiler. Öğle yemeğinde okudukları kitap hakkında babalarına sorular sorarak konuşmalarını sürdürdüler. Birkaç gün sonra o kadar seri kitap okudular ki ellerinde okunacak kitap kalmadı. İhtiyaçlarını karşılamaya Tatvan’a gittiklerinde marketten önce kitapçıya uğradılar. Bir hafta sonunda hayatları boyunca hiç bu kadar zevkle kitap okumamışlardı. Bir araya geldiklerinde hikâyeler, hatıralar, fıkralar anlatıldı. Gece ateşin başında uzun sohbetler yapıldı. Baba ve anne çocuklarıyla yıllardır yapamadıkları derin sohbetleri yaptılar. Birbirlerini yeniden tanımaya çalıştılar. Bir hafta sonunda şunu öğrendiler ki aile olarak yılda bir defada olsa teknolojik bir mola vermek gerekirmiş. İyiyi, doğruyu göstermenin yolu ortam değiştirmeden davranışların değişmeyeceği sonucunu bizatihi yaşayarak öğrendiler.

Bir haftalık ekran orucu sonucunda hayatlarına az da olsa bir renk ve düzen gelmişti. Yıllardır tanıdığını sandığı çocuklarını gerçek yönleriyle tanımıştı. Konuşmakta zorlandığı çocuklarıyla artık konuşabiliyor ve tartışabiliyordu. Çocuklarıyla sadece konuşmakla yetinmedi, onların varlığını daha iyi hissediyordu Ali Öğretmen. Bu hissetme çocukları için de geçerliydi. Hayatın salt kuru ve fizikî bir şekilde beraber olmaktan ibaret olmadığını, hissetmenin harikulâde bir duygu olduğu gerçeğini Tatvan gezisiyle anlamışlardı.

Okunma Sayısı: 2845
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Şükran

    20.6.2021 23:54:52

    Çok güzel gerçekten yaşanmış mı

  • Mehmet Emin Bozkuş

    20.6.2021 11:44:34

    Harika

  • İhsan Erdoğan

    20.6.2021 11:04:22

    Allah razı olsun hocam, Gerçekten meşru dairede yılda bir kez de olsa tatil yapmak lazım.

  • ihsan

    20.6.2021 10:49:19

    Allah razı olsunzamanin gençlerine ilaç olacak bir hikaye.

  • Halil İbrahim Karahan

    20.6.2021 05:51:42

    Allah razı olsun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı