"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öğretmenim, annemi görebilecek miyim?

Misbah ERATİLLA
09 Ekim 2016, Pazar
4. sınıfı okuduğum yılın son aylarıydı. Eğitim fakültesi öğrencileri, staj yapmak için derslerimize giriyordu.

Öğretmenimiz dersin anlatımını stajyer öğrenciye bırakıp arka sıralardan birine oturur bizimle birlikte dersi dinlerdi. Son on gündür farklı stajyer öğrenciler derslerimize giriyordu. Bizler de stajyer öğrencileri sınıfımızda gördüğümüz için seviniyorduk. Dersimize gelip saz çalan, güzel şarkı söyleyen stajyer öğrenciler olduğu gibi, çok güzel resim yapan stajyer öğrenciler de vardı.

Bugün ise çok genç, nazik, beyefendi görünümlü bir stajyer öğrenci dersimize girdi. Bizlere: “Nasılsınız çocuklar?” dedi. Hep bir ağızdan: “Sağ ol öğretmenim!” dedik. Stajyer öğrenci, dersin ilk dakikalarında ne anlatacağını düşünür bir şekilde sınıfı bir baştan öbür başa adımladı. Sonra öğretmen masasının başındaki sandalyeye oturdu. Masa üstündeki kitabı karıştırdı: “Çocuklar dersimiz din kültürü mü?” diye sordu. Hep bir ağızdan “evet öğretmenim” dedik. Stajyer öğrenci başını kaldırarak bizleri teker teker süzmeye başladı. Stajyer öğrenci çevik ve ani bir hareketle ayağa kalktı. Konuyu çok iyi biliyormuş gibi: “Çocuklar, bu gün ahirete iman konusunu birlikte işleyeceğiz” dedi ve diğer öğretmenlerin anlattıklarına benzemeyen şeylerden söz etmeye başladı. Anlattıkları dikkatimi çekmişti. Stajyer öğrenci: “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz. Bir harf kâtipsiz olamaz.” diyordu. Konuşmasına sıcak ve sevimli bir sesle: “Her gün bir grup insan dünyaya gelir, başka bir grup insanda da ölür, gider. Bu dünya daima dolup boşanan bir okul gibidir. Bir zaman sonra bu okul gibi olan dünya da bizim gibi yaşlanıp ölecek. Bu dünyanın içinde yaşayanlar, devamlı var olan başka bir memlekete nakledilecek. Orada herkes yaptıklarının karşılığı olarak ya ceza, ya mükâfat görecek.” dedi. “İnsan, ipi boğazına sarılıp, istediği yerde otlamak için başıboş bırakılan bir hayvan değildir” diye ekledi.

“Allah bizi bu dünyaya gönderdi ve bütün ihtiyacımızı da eksiksiz olarak karşılıyor. Annemiz, babamız bizi ne kadar çok seviyorsa, Allah bizi onlardan katbekat daha çok seviyor ve onlardan daha çok düşünüyor. Allah isteklerimize ya anında veya vakti geldiğinde en iyi şekilde cevap veriyor. Bu dünyada herkesin gerçekleşmeyen yüzlerce isteği ve hayalleri vardır. İnsanlar isteklerini hayallerini gerçekleştiremeden ölüp gidiyorlar. Madem Allah bizi çok seviyor, öyleyse gerçekleşmeyen isteklerimize de bir şekilde cevap verecek. Çünkü kullarını en iyi bilen, tanıyan, ihtiyaçlarını karşılayan ve ihtiyacını cömertçe yerine getiren de O’dur.” Dedi. “Allah öbür dünyada bütün isteklerimizi bir anne baba şefkatinden daha fazla yerine getirecek.” İnsanın içindeki sınırsız duygular haykırarak diyor ki: “İyi ki Allah var! İyi ki öbür dünya ve ahiret var! diyor. Yoksa bu dünyadaki ömrümüz süresince yüzlerce gerçekleşmeyen isteklerimiz ve hayallerimiz bizimle birlikte toprak olup yok oluyor. Halbuki bir insanın bu dünyada isteklerinin, ancak birkaç tanesi gerçekleşebiliyor. Öbür dünyada ise Allah istediğimiz her şeyi çok kolay ve en güzel şekilde yerine getirecek.” dedi.

Stajyer öğrencinin söylediklerini bütün hücrelerimle dinliyordum. Her sözünü dermanım gibi yaralarıma sürüyordum. Anlattıklarını bir hayal âleminde, bulutların üstünde uçuyormuş gibi hissederek dinliyordum. Ağzından dökülen sözleri bal damlıyormuş gibi gönül tabağımda topluyordum. Kaç yıldır ilk defa yüreğime oksijen gelmiş gibi acı hissetmiyordum. Bedenime yeni bir hayat gelmiş gibi kendimi mutlu hissediyordum. Kalbim ve aklımdaki bütün sıkıntılar uçmuş, bedenim ve ruhum kuş kadar hafiflemişti.

Heyecanımı yenememiştim. Ölümsüzlük ilâcını bulmaya yaklaşan hekim gibiydim. Parmağım havada: “Öğretmenim, öldükten sonra dirileceğiz dediniz, peki orada annemi görebilecek miyim?” diye sordum. Buluşunun son anına gelen bir hekim gibi öğretmenin ağzından çıkacak bir kelime bekledim. Üç sene önce annemin ölmesi beraberinde içimdeki sevgiyi, heyecanı ve yaşama sevincini de alıp götürmüştü. Annem ölünce onu derin bir çukura gömmüşlerdi. “Canım annemi nasıl o karanlık toprağın altına gömersiniz?” diye günlerce ağlamıştım. Annemin öldüğü gün sanki ben de toprağın altındaymışım gibi nefes alamıyordum. Stajyer öğrencinin bana: “öbür dünyada annenle görüşeceğin gibi bütün ölmüş akrabalarınla da görüşebileceksin” dediğinde, canım tekrar bedenime gelmiş gibi yeniden dirildiğimi hissettim. Oturduğum sıramda zıplayarak iki elimi havaya yumruk yaparak, zafer kazanmış bir sporcu gibi bağırarak: “Oh be!” dedim ve mutluluk dolu bir torba gibi sırama yığıldım kaldım. Stajyer öğrenci, benim bağırmamdan sonra dersi bırakıp içimdeki mutluluk ve huzurun dışarı yansımasını iki damla gözyaşıyla izliyordu.

Okunma Sayısı: 2998
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nurettin

    16.10.2016 09:26:29

    Mükemmel,İslama ve .muslumsna hizmetten daha güzel neolabilir

  • Abdurrahman Demir

    9.10.2016 11:34:26

    Hocalarin hocasi, tebrik ediyorum. Güzel.....

  • Mirhan

    9.10.2016 08:52:41

    Cok dokunaklı .. Yüreğinize saglik

  • emin bozkus

    9.10.2016 08:33:58

    Maşallah ne kadar harika bir yazı. Allah ebeden senden razı olsun Misbah Hocam

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı