"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Okula gelen misafir

Misbah ERATİLLA
27 Ağustos 2017, Pazar
Okulumuz köyün en yüksek tepesine kurulmuş büyük bir salondan ibarettir.

Birleştirilmiş sınıflar olarak beş sınıf birlikte ders görüyorduk. Toplam yirmi yedi öğrenciydik. Öğretmenimiz köyde kalacak yer bulamadığından, tek sınıfın girişindeki sağ köşeye perde çekerek küçük bir oda yapmıştı. Yatağı, mutfak eşyaları ve çalışma masası o perdeli yerdeydi.

 Kasım Ayı sonlarına doğruydu. Her sabah olduğu gibi erkenden nöbetçi arkadaşımla okulun kapısını açtık. Bir gün önce son derste sobanın yan tarafına bıraktığımız odunları sobaya yerleştirdik. Kâğıtlarla odunları tutuşturarak sınıfı ısıtmaya başladık. Çaydanlığı köy çeşmesinden doldurduğumuz bidondan su ile doldurup sobanın üzerine koyduk. Üşüyen ellerimi ısıtmaya çalıştım. Sınıfı ısıtmaya başladıktan sonra rahatlamıştım. “Sınıf başkanlığı amma da zor bir işmiş!” dedim.

 Öğrenciler sınıfa doluşmaya başladılar. Ders saati başlayınca yoklamayı yaptım, üç öğrenci gelmemişti derse. Bir ara gözüm pencerede bir karartıya takıldı, birini görür gibi oldum. Pencereye doğru hızlı adımlarla yaklaştım. Evet, elinde çanta bulunan hafif dolgun bir adam okula doğru geliyordu. Hemen ‘öğretmenimin evi’ dediğimiz perdeyi kaldırdım. “Öğretmenim! Öğretmenim!” dedim. Gözlerini zoraki açtı. “Ne var?” der gibi gözlerimin içine şaşırmış bir vaziyette baktı. “Öğretmenim, elinde çantasıyla hafif dolgun bir adam okula doğru geliyor.” dedim. Öğretmenim yataktan doğrulup ayağına terliğini giyinceye kadar ‘eli çantalı hafif dolgun adam’ sınıf kapısını çalıp ahşap kapının gıcırtısı eşliğinde içeri girmişti bile.

 Manzara tam bir komedi sahnesini andırıyordu. Öğretmenimin ne diyeceğini merakla beklerken, öğretmenim ayağa kalkıp çizgili pijamalarıyla sınıfın karşısına geçip, eli çantalı hafif dolgun adama hiç bakmadan bize gülümseyerek: “Eveeet! Çocuklar bu günkü dersimiz: ‘Yataktan nasıl kalkılır?’ Bunu uygulamalı olarak işleyeceğiz.” dedi. Öğretmenim bana hitaben: “Mirza, şu leğenle ibriği getir. Elimizi ve yüzümüzü sabunla nasıl yıkarız, görelim.” dedi. Hemen koşarak leğenle ibriği getirdim. Biraz çaydanlıktaki sıcak suyu ibriğe ilâve ettim. Öğretmen elini yüzünü yıkadı, yatağının kenarındaki havluyla kurulandı. Saçlarını elleriyle taradı. Yatağının olduğu bölüme gitti; pantolonunu, gömleğini giydi; kravatını takarak ceketini giydi. Eli çantalı hafif dolgun adam öğretmenimizi ayakta dikkatle izliyordu. Öğretmenim sanki kimse yokmuşçasına bizlere hayatının en iyi dersini anlatıyor, neşeyle konuşuyordu. Sonra dağınık yatağına yönelerek: “Yatak nasıl düzeltilir?” dedi ve anlatmayı sürdürdü. 

Biz de ayağa kalkıp yatağı nasıl düzelttiğine bakıyorduk. Ses tonunu değiştirerek: “Öncelikle çarşaf güzel bir biçimde gerilir, battaniye katlanır. Yastık da bu şekilde düzeltilir.” dedi ve yatağın üzerine oturdu. Çorabın nasıl giyileceğini anlatarak çorabını giydi. Ayakkabılarını giyip bağlarını bağladıktan sonra fırçayla tozunu aldı. Ayağa kalkarak zafer kazanan bir komutan edasıyla: “Çocuklar, gerçek hayat bilgisi, yaşanan hayatın ta kendisidir. Bunları bir ömür boyu unutmazsınız.” dedi. Ani bir hareketle çantalı hafif dolgun adama dönerek: “Çocuklar, misafirimiz var!” dedi. Eli çantalı hafif dolgun adama doğru elini uzatarak tokalaştı. “İsmim Mehmet Doğru.” dedi. Sınıfa dönerek: “Haydi çocuklar, hep beraber sayın hocama ‘Hoş geldiniz!’ diyelim. Hepimiz bir ağızdan misafirimize saygılarımızı ifade ettik.

 Eli çantalı adam öğretmenimize kendisinin ilköğretim müfettişi olduğunu söyledikten sonra: “Sizin uykuda kaldığınızı biliyorum; ama öyle güzel bir hayat dersi verdiniz ki çok etkilendim. Hayat boyu unutamayacağım bir derse şahitlik ettim. Sizi tebrik ediyorum. Hayatın bütün zorluklarına rağmen makul bir çözüm bulup krizi çok güzel yönettiniz. Size maaşla ödüllendirme teklif edeceğim ve bu ödülü almanız için üzerinde duracağım.” dedi. 

Öğretmenim müfettişe: “Buyurun sayın hocam, çocuklara bir şeyler sorun. Sınıfı size bırakıyorum.” deyip kenara çekileceği sırada “Hayır, değerli öğretmenim.” dedi müfettiş. “Ben göreceğimi gördüm. Sevgili çocuklar! Hepimizi sevgiyle selâmlıyorum. Hoşça kalın.” dedi ve okuldan ayrıldı.

O günden sonra öğretmenim gözümde devleşti ve hayatım boyunca kahramanım oldu.

Okunma Sayısı: 2788
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat

    27.8.2017 23:09:20

    Çok hoş.Müfettişler,denetmenler ya da yeni ismiyle maarif müfettişleri tüm siyasi baskılara karşın çizgilerini;devlet adamı kalma vasıflarını genel olarak bozmadılar.Ancak diğerleri...

  • emin bozkus

    27.8.2017 13:46:14

    Çok güzel. Hayatın ta kendisi. Bende 34 yıllık bir öğretmen olarak sizi tebrik ediyorum Misbah Hocam.

  • Abdullah TUNÇ

    27.8.2017 10:14:55

    Fedakâr ve şefkatli bir öğretmenin itina ile öğrencileriyle ilgilenmesi,hayatın her gün tekrarlanan bir kesiti olan yatak nasıl hazırlanır bunu öğrencilerine tatbiki olarak gösteren kahraman bir hocanın yokluklar içindeki hayat hikayesi ve hakperest bir müffettişin asilane davranışı...Ve usta bir kalemin ucundan dökülen edebi bir akış...Tebrikler hocam

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı