"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur ve antifriz

Misbah ERATİLLA
24 Aralık 2017, Pazar
Geçenlerde ilgimi çeken bir yazıda Kuzey Amerika’nın Kuzey Kutbu’na yakın bölgelerinde Alaska Ağaç Kurbağaları (Rana sylvatica) adında bir kurbağa çeşidinin yaşadığı yazıyordu.

Kurbağalar kış mevsimi süresince bir kaç defa donma- erime içerisine girip çıkarlarmış. Bu kurbağalar, kış aylarının en soğuk zamanı olan -45 derecede yaprakların altına girer ve her şeyle birlikte donarmış. Dondurucu soğukla karşılaşan kurbağaların vücutlarındaki suyun büyük bir kısmı donarmış ve yaklaşık dört hafta kadar donmuş vaziyette kaskatı kesilen bu kurbağalar sıcaklığın yükselmesi ile bedenlerinin buzları çözülür, nefes alır ve kalpleri tekrar atmaya başlarmış. Böylece sıcakların başlamasıyla kurbağalar tekrar yaşama döner ve bir gün içinde hareketlenerek hayatlarına kaldıkları yerden devam ederlermiş. Kurbağaların donup çözülmesi kanlarındaki  “antifriz” sayesinde gerçekleşirmiş.

Bediüzzaman Hazretleri’nin: “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Siz inşallah cennet-âsa bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar” sözünün üstünden yüz yıldan fazla bir zaman geçti.

1900’lü yılların başından itibaren dünya genelinde devletler eliyle yapılan baskı ve zulümler zirve noktasına ulaşır. Dinden uzaklaştırmaların ise ideolojik sistemlerle hızlandırılarak devam eder. Yüzyılın başındaki bu acımasızlık, dozunu artırarak dini hayatlardan çıkarıp onu öldürmeye çalışıyordu. İdeolojik sistemler bu ölüm fermanını Kanun adı altında gerçekleştiriyordu. Böylece dünya genelinde din kamusal alandan çıkarılarak yerine dinsizlik, din olarak yerleştirildi. Dinin yaşayabileceği tüm yaşam alanları, kanun maskesiyle din karşıtlığına devredildi. Toplumun her noktasında dini vecibelerini yerine getirmek isteyenler ise zehirli bir yılan gibi tehlikeli gösterildi. Böylece dini yaşamak isteyenler, ateşten gömlek giyip korku içinde ya merdiven altlarında ya da karanlık dehlizlerde dini öğrendiler. 1930’lu yıllara doğru bu baskı kendini Türkiye’de de gösterdi. Kur’ân öğrenme- öğretme girişimi ya da Risale-i Nur okuma ve bulundurma vatan hainliğiyle eş tutuldu. Kanunlara uymayanlar ise zindanlarda kendine yer buldu. Artık toprak altında saklanan hazineler değil, kitaplar oldu. Böylece baskı ve zulüm, vicdanla komşu olan imanın en mahrem odasını işgal etti. Saf ve temiz kalplere şüpheli sorularla müdahaleler edildi. 

Bediüzzaman, Alaska Ağaç Kurbağaları’nın yaşadığı ölüm sessizliğini, bir avuç talebesiyle Eskişehir, Denizli ve Afyon hapishanelerinde yaşadı. Din düşmanlığıyla inananları, dinsizlik potası içinde dondurarak yok etmemeye çalıştılar. Bediüzzaman, o baskı ve zülüm zamanını “Ne yapayım, kışta geldim!” sözü ile veciz bir şekilde ifade eder. İnançların karakış yaşadığı o zaman diliminde Bediüzzaman Risale-i Nur’ları yazar.  Sistem kalplerdeki İmanı öldürmek için tüm gücüyle inançlara yükleniyordu. Tüm baskı ve zulümlere rağmen Risale-i Nur’ların akılara ve kalplere estirdiği ihya rüzgârı, kerametvari başarılara imza atttı. Dini öldürmek maksadıyla kanun adı altında yapılan yasaklar, tecritler, sürgünler, zehirlemeler ara vermeden devam ediyordu. Risale-i Nurlar ise Alaska Kurbağası gibi öldü denilen din için bir nevi antifriz oldu. Böylece Risale-i Nurlar imkânsızlıklar içinde binlerce kalemiyle donmuş kalplerin yardımına yetişti ve imanlarını korunaklı bir kaleye çevirdi. Bediüzzaman Hazretleri, yaralı kalplere iman hakikatlerinin erken yetişebilmesi için posta sistemini kurdu ve imanın gönüllerde, akıllarda yaşayabilmesi için de dünyevi tüm zevklerden vazgeçti.

Bediüzzaman’ın “Kışta geldim ama siz cennet-âsa bir baharda geleceksiniz” sözünün o antifriz gücü, imanların canlı kalmasını sağlandı. Alaska Kurbağaları, yaşadığı ortama uyum sağlayıp hayatta nasıl kalmışsa Risale-i Nur da özel destek ve yardımlarıyla inananların iman kalelerine destek gönderdi. Böylece Risale-i Nur inanların yaşadığı maddi ve manevi problemleri ilham ve kerametler desteğiyle olağanüstü bir şekilde çözerek cennet-âsa bir baharın müjdesini veriyor.

Okunma Sayısı: 2002
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ihsan pilatin

    25.12.2017 10:15:40

    Allah razı olsun Rabbim kalemine güç kuvvet versin.

  • İ. Seyda

    24.12.2017 21:09:04

    Tebrik ederim,. Ufuk açıcı bir yazıydı. Ayrıca hikayelerinizi kitap olarak görmek isteriz.

  • Abdullah TUNÇ

    24.12.2017 16:25:03

    En ağır hayat şartlarında,manevi yönden dondurucu soğuklar altında çeyrek asır verilen iman Kur'an hizmetinin ilginç bir Kurbağa örneği ile anlatan güzel bir yazı.Farklı bir bakış açısıyla,edibane bir tarzda bir devrin zalimane tahakkümleriye,bu tahakküm altına verilen kusdi iman hareketinin hazin hikayesi. Kalem edebi gücünü burada da göstermiş.Tebrikler sevgili hocam..

  • emin bozkus

    24.12.2017 11:51:46

    Misbah Hocamın yazılarını özlemiştik. İnşallah artık bu özlem sona erer. Harika bir tespit. Tebrik ederim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı