"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zübeyir Gündüzalp’ın gözyaşları

Misbah ERATİLLA
02 Nisan 2018, Pazartesi
Zübeyir Gündüzalp, arkadaşı Mehdi Halıcı’ya Emirdağ’da ikamet eden Bediüzzaman Hazretleri’ni birlikte ziyaret etmek için teklifte bulunur.

Mehdi Halıcı teklifi memnuniyetle kabul ederek babası Sabri Halıcı’dan Bediüzzaman Hazretleri’nin Emirdağ’daki adresini alarak yola çıkarlar. Konya’dan Akşehir’e oradan da Afyona gelirler. Burada hava çok soğuk ve yağmurluydu. Afyon’dan Emirdağ’a ise bir fayton kiralayarak giderler. Bediüzzaman’ın evine vardıklarında kapısının önünde bekleyen renkli elbiseli bir mahalle bekçisi ile karşılaşırlar. Bekçiye Bediüzzaman Hazretleri’ni ziyaret etmek istediklerini söyleyerek içeri geçerler. İçerde karşılarına gençten bir çocuk çıkar. Bu çocuğun Ceylan Çalışkan olduğunu sonradan öğrenirler. Zübeyir Gündüzalp ve Mehdi Halıcı, Ceylan Çalışkan’a Konya’dan geldiklerini, Bediüzzaman Hazretleri’ni ziyaret etmek istediklerini söylerler. Ceylan Çalışkan hemen Bediüzzaman Hazretleri’nin odasına girer ve kısa bir aradan sonra onları içeriye buyur eder.

Zübeyir Gündüzalp, Bediüzzaman Hazretleri’nin ismini ilk defa 1944 yılında bakanlar kurulu kararıyla Emirdağ’a sürgün edildiğinde duyar. Zübeyir Gündüzalp’in Konya PTT’de memur olarak işe başlamadan çok önce büyük hayalleri ve projeleri vardı. Hedef ve hayallerinin çıtasını çok yüksek tutmuş biriydi. Gelecekteki hedefleri Türkiye’nin en zengini olmak ve en güzel kızıyla evlenmek diye iki başlık altında toplamıştı. Daha memuriyetinin başında altı ayrı ortakla altı farklı iş kurmuştu ve Konya mahalli Babalık Gazetesi’nde çocuk terbiyesi konularında yazılar yazıyordu. Aynı zamanda Batı klâsikleri, edebiyat, hikâye, roman, felsefe, psikoloji ve sosyoloji kitapları okuyarak kendini geliştiriyordu.

Zübeyir Gündüzalp, bir namaz sonrası camiden çıkarken Ermenek’ten hemşerisi Hacı Hafız Efendi onu Erzurum muhacirlerinden Sabri Halıcı’yla tanıştırır. İlk defa burada Bediüzzaman ve Risale-i Nurlar hakkında olumlu şeyler duyar. Bu tanışma sonrası sohbetleri altı ay kadar devam eder. Bu arada Zübeyir Gündüzalp’ın genç arkadaşı Rıfat Filizer, ona birkaç tane Risale-i Nur eseri verir. Zübeyir Gündüzalp, ona elimde üç yüze yakın kitap var onları okuduktan sonra ancak Risale-i Nurlar’ı okuyabileceğini söyler. Altı ay boyunca Zübeyir Gündüzalp dışarıdan gelen telkinlere rağmen Risale-i Nur ve Bediüzzaman hakkında hiç konuşmaz. Ta ki Gençlik Rehberi kitabından okunan bir konuyu dinlemeye başladığı ana kadar. Gençlik rehberinden okunan yazı ona öyle bir etki yapar ki tıpkı koluna serum takılan bir hasta gibi can bulur. Böylece Gençlik Rehberi’ndeki manaları duydukça dünya âleminden ayrılıp ahiret âlemiyle tanışır. Zübeyir Gündüzalp, o güne kadar gazetelerde Bediüzzaman hakkında hep olumsuz şeyler duymuştu. Gençlik Rehberi’nin o neşter gücündeki cümleleri kalbinde ve aklında cerrahi ameliyatlar yapar. Bu dinleme ameliyatı yaklaşık iki saat sürer. Böylece Zübeyir Gündüzalp’ın aklı, fikri ve bütün duyguları bir anda Gençlik Rehberi’nin hakikatleriyle işgale uğrar. Gençlik Rehberi’ndeki derin manalar bir anda ondan izin almadan beyninde ve kalbinde silinmez yazılara dönüşür. Gençlik Rehberi’nin manaları kulağından içeri girdiğinde dünyevî bütün hayallerini ve projelerini barajı yıkan bendin altında kalır. Yıllarca okuyarak biriktirdiği düşünceleri de yerle bir olur. Zübeyir Gündüzalp, böylece içinde devam eden bir savaşın barut kokusu ve kılıç sesleri arasında kalır. Ayağa kalkar Gençlik Rehberi kitabını okumak için bir haftalığına ödünç alır ve kitabı okumaya başlar.

Kitabın çoğu yerlerini tam anlayamaz. Bazı yerlerini anlar. Çoğu yerlerini hem anlar hem anlamaz. Anladıklarını ise ifadede aciz kalır. Zübeyir Gündüzalp’ın içindeki savaş devam ederken Küçük Sözler ve Gençlik Rehberi’nden sonra Asa-yı Musa kitabını sabah namazından sonra okumaya başlar. İçindeki inkılâbı gerçekleşirken uygulamanın ilkini hayata geçirerek hemen ortak olduğu şirketlerdeki payını ortaklarına devreder. Böylece Zübeyir Gündüzalp Risale-i Nur’daki manalar ışığında hayatını dizayn etmeye başlar. Risale-i Nurlar’ı okudukça dünyaya ait kurduğu ne kadar hayal ve projesi varsa hepsini bıçak gibi keserek çöpe atar. Her gün ortalama on dört saat Risale okumaya başlar. Asa-yı Musa’dan bazı sayfaları anlamak için kırk defa okur. Her okuyuşunda kalbinde ve ruhunda farklı farklı pencereler açılır. Kısa zaman sonra kalbinde ve ruhunda olan inkişafları hissetmeye başlar. Zübeyir Gündüzalp doğuştan kalbi delik olarak doğduğundan olacak ki bedeninde sürekli bir ağırlık hisseder ve çabuk yorulurdu. Oturduğu yerde halsizlik onu çabuk uyuturdu. Risale-i Nurları tanıdıktan sonra iradesiyle bu hastalıktan kaynaklanan yorgunluk ve tembelliği hayatından siler atar. Risale–i Nur okuma programı sabah namazından önce başlayarak gündüz saat on bire kadar devam ederdi. Risaleleri okudukça anlamanın haz ve zevkine ulaşarak kutsî duygularla donanmaya başladı. Kısa bir süre sonra imanı, kâinata meydan okuyabilecek noktaya gelir.

Zübeyir Gündüzalp ve Mehdi Halıcı, Bediüzzaman Hazretleri’nin odasına girdiğinde Bediüzzaman yatağın üzerinde oturmuş kitap tashih ediyordu. Bediüzzaman’ın yanına yaklaşıp elini öptüler. Zübeyir Gündüzalp’in yüreği fokurdanmaya başlar ve kontrolünü kaybedecek şekilde ağlar. Bediüzzaman onlara: “Kardeşim, mesleğiniz meşrebimiz meşakkattir. Meşakkat alâmeti makbuliyettir.” der. Mehdi Halıcı kendini tanıtır ve babasının da Nur Talebesi olduğunu söyledikten sonra diz üstüne çökerek oturur. Bediüzzaman Hazretleri onlara Konya’daki Risale-i Nur hizmetlerini sorduğunda Mehdi Halıcı gençlere yönelik yapılan çalışmaları anlatır. Bu görüşme yaklaşık iki saate yakın sürer. Bediüzzaman’la geçen bu zaman zarfında kurak toprakların beklediği yağmur damlaları gibi Zübeyir Gündüzalp’in yüreğine mutluluk gözyaşları akar. Bediüzzaman Hazretleri konuştukça Zübeyir Gündüzalp’in gözyaşları durdurulamaz, akar. Zübeyir Gündüzalp yıllar sonra bu olayı anlatırken normalde ağlamayan biri olduğunu, fakat o gün niye saatlerce ağladığına o da bir anlam veremediğini söyler. İkindi ezanı okununca Bediüzzaman onlara imam olur ve cemaatle namaz kılarlar. Zübeyir Gündüzalp’in ağlaması namazda da bir türlü kesilmez. Öyle bir ağlar ki hıçkırıkları hazin ve derinden gelir. Namazdan sonra duâlar yapılır ve ayağa kalktıklarında Bediüzzaman Zübeyir Gündüzalp’e dönerek: “Keçeli, niye bu kadar ağlıyorsun? Namazın bozulacak!” der. Yine de Zübeyir Gündüzalp’in ağlaması kesilmez. Zübeyir Gündüzalp yorgun düşen bulutlar gibi yavaş yavaş sakinleşir ve ağlaması kesilir. Sonra Bediüzzaman, Mevlânâ Halid’in cübbesini kendi elleriyle onlara giydirir ve duâ eder. Bediüzzaman Zübeyir Gündüzalp’e nereli olduğunu ve nereden geldiğini sorduğunda Zübeyir Gündüzalp ona Ermenekli olduğunu Konya’da memurluk yaptığını söyler. Bediüzzaman, Mevlânâ ve Mesnevîden söz ederek şunları söyler: “Mesnevî-i Şerif gibi eserler Kur’ân güneşinin ancak iki levnini (rengini) aksettirebilmişler. Risale-i Nur ise alaimüssema (gökkuşağı) gibi Kur’ân güneşinin bütün renklerini aksettiriyor.” Bediüzzaman Zübeyir Gündüzalp’e: “Kardeşim ismin ne?” diye sorduğunda “Ziver” diye cevap verir. Bediüzzaman ona: “Kardeşim Zübeyir hoş geldin.” der. Bu isim konusu üç defa tekrar edilir. Böylece Zübeyir Gündüzalp’in Ziver olan ismi o günden sonra Zübeyir olarak anılmaya başlar. İşte o günden sonra Zübeyir Gündüzalp zahmetli ve çetin bir yola baş koyarak zorun en üst basamağına çıkar. Bediüzzaman Hazretleri’nin son yedi yılında hep ona en yakın ve sadık talebesi olarak tarihteki yerini alır. Zübeyir Gündüzalp Emirdağ’dan Konya’ya döndükten sonra öyle bir enerjiye sahip olur ki Risale-i Nur hizmeti on katına çıkar. Bu hizmet aşkı ölümüne kadar kesintisiz sürer.

Kaynak: Zübeyir Gündüzalp - İbrahim Kaygusuz

***

Zübeyir Gündüzalp kimdir?

Zübeyir Gündüzalp, 1920 senesinde, Konya’nın Ermenek kazasında dünyaya gelmiştir.

Kısa bir süre Ermenek Postahanesi’nde çalışan Zübeyir Gündüzalp, 1944 senesinde Konya’daki görevi esnasında Risale-i Nur eserlerini tanıyarak 

1946 yılında Bediüzzaman Said Nursi’yı Emirdağ’da ziyaret eder. 1948 yılında tutuklanarak 

Afyon hapishanesinde, Üstad Bediüzzaman Said Nursi ile birlikte altı ay hapis yatar.

İdam ile yargılandığı mahkemede, “Risale-i Nur’un neşri için, mümkün olsa derimizi kâğıt, kanımızı mürekkep yapacağız” diye haykırır.

Tutuklanma ve hapis hayatı, Zübeyir Gündüzalp’in hayata bakışını değiştirir. 1953 yılında memurluktan istifa ederek ayrılan Zübeyir Gündüzalp, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ölümüne kadar (1960), Üstad’ın bizzat hizmetinde bulunmuştur.

2 Nisan 1971 yılında henüz genç denebilecek bir yaşta Hakk’ın rahmetine kavuşan Gündüzalp, Said Nursi’nin “Ben Zübeyir’imi kâinata değişmem” dediği bir talebesiydi. Mekanını Cennet olsun inşallah.

Genç Yorum dergisi Nisan 2018 sayısında Zübeyir Gündüzalp’i kapak konusu yaptı ve hakkında çeşitli yazılar yayınladı.

Okunma Sayısı: 8856
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ihsan pilatin

    5.4.2018 08:37:23

    Allah razı olsun. Demek kurak çöllerde susamis bir gönül deryayi bulunca durmadan göz yaşı döker. Kaleminize güç ve kuvvet versin Rabbim.

  • emin bozkus

    3.4.2018 12:06:59

    Zübeyir ağabeye Allahtan rahmet ve mağfiret diliyorum .Zübeyir ağabeyle Ilgili enfes bir yazıyı kaleme almissin Misbah Hocam. Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı