"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meyve ağacı

Muallim Ayhan BİNGÖL
26 Temmuz 2015, Pazar
Bir yolculuğum sırasında güzel bir pınar gördüm şuradan bir su içeyim dedim.

Arabamı durdurdum. Pınarın suyu bir meyveliğe doğru akıyordu. Bir ihtiyar elinde kürek ile uğraşıyordu:

-Kolay gelsin emmi! dedim.

 Sağ ol. Yeğenim, diyen ihtiyar şöyle yüzüme tebessümle baktı. Alnından boncuk boncuk terler dökülüyordu. İhtiyara: ”Bahçen güzelmiş, maşaallah! dedim. “Her çeşit meyveyi yetiştirmişsin pek güzel meyveliğin var” deyince:

-Eğleş… Eğleş şöyle gölgeye otur, hele, dedi. Hoş sohbet biriydi hoş sohbet ederken meyveliği niye yaptım anlatayım hele, dedi. Bende ihtiyarı kıramadım eğleştim, oturdum ağacın gölgesine.

İhtiyar anlatmaya başladı:

-Üç beş kafadar kuşluk vakti serinliğinde oyuna doymuşuz, köyün alt başındaki yola doğru ilerleyip derenin sularına girip biraz çimecektik.

Gözümüz yol kenarındaki bahçeye takıldı. Elmalar kızarmaya başlamıştı. Çocuk aklı birkaç arkadaş hemen bahçeye daldı. Bir çırpıda elmalardan yolup kurşun hızıyla kaçmaya başladılar. Ben kaçmadım, çünkü bahçeye girmemiştim. Bahçeye girsem evde yiyeceğim sopayı bilirdim. Bahçenin duvarından hızla biri hemen onların arkasından biri yola atladı. Beni yakaladı. Beni yakalayan ablaya ”Ben girmedim” dedimse de vicdansız bizden yaşça çok büyük bir kızdı benim kulaklarıma koparacak şekilde sarıldı. ”Hırsız seni” diye dövmeye başladı. Elinden kaçamadım bütün elbiselerimi çıkardı, elbiselerimi bahçeye fırlattı elbiselerim elma ağacının dalında asılı kaldı. Beni aldı ısırgan otlarının üstüne bir eski çuval gibi kaldırdı kaldırdı attı. Kaç defa ısırgan otlarının içine attı, bilmem. Yandım anneciğim! diye feryat ediyordum.

Böyle bir olay yaşadım, yeğenim. Elmaları yiyen başkası, sopayı yiyen ben oldum. Eve de gidemedim. Doğru dereye gittim suların içine yattım. Arkadaşlar her tarafıma çamur sürdü. Lâkin kaşıntısı bir türlü gitmiyordu.

Arkadaşın biri bir kaçamakla evinden gidip biraz yoğurt aldı geldi. Onu da vücudumun her yerine sürdüm. Anneme söyledim “baban duymasın şimdi kavga çıkar, onlar çok pis birileri, dedi.” Öyle kötü babası varmış ki elma koparan bir çocuğa ablanın babası yular takmış. Köyün sokaklarında hırsız diye dolaştırmış.

Yıllarca bu acı içimden hiç çıkmadı. Yapacak bir şey yoktu. Büyüdüm çalıştım çabaladım. İki tarla meyve bahçesi yaptım. Tarlaların kenarlarına çit dahi çekmedim. Fidanlar büyüyene kadar tarlaya insanı, kurdu kuşu bile ayak bastırmadım. Suladım, ilâçladım, gübreledim. Olacak gibi olsa çikolata ağacı bile dikilecektim; amma velâkin olmaz be yeğenim, dedi. Benim bu yaşta meyveye bahçeye ihtiyacım yok yeğenim, her şey fâni benim istediğim hayır duâ yani. Çocuklarıma da vasiyetim bu iki meyveliğe bakmaları, kuruyanların yerine yenilerini dikmeli, diktirmeli bakımını yapmalı, burası hazan olmasın, yeğenim. Bu meyvelik yaşasın dedim.

Her iki kenarına da bu bahçe kenarından geçen çocuk” dalda meyve görüp, koparıp yemese ona küserim” diye iki tarafa da tabelâ astım.

Okunma Sayısı: 5026
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • MUAMMER

    7.9.2015 11:47:31

    Harikasin Ayhan hocam. Okuyunca çocukluk anılarim canlandi.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı