"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yürek okuyanlar

Muallim Ayhan BİNGÖL
07 Şubat 2016, Pazar
Efendibaba efendibaba!

Ne oğulcağızım ne diyorsun…

-Çok sıcak, çok yoruldum… Canım çıkacak gibiyim. Odun taşımaktan sırtıma ağrılar girer oldu. Dayanamaz oldum. Aklımdan şöyle geçiyor; gidelim şu Vali Efendi’den yardım isteyelim. Halimizi arz edelim bize birazcık yardım elini uzatsın. Bir yük taşıyacak hayvan alalım. Hem daha çok odun taşırız. Hem de pazarda odun satarız geçimimiz düzelir. Hem de mahalledeki yaşlı fakirlere yardım ederiz.

“Eh oğul gitmesine gidelim de nasıl isteyeceğiz, oğul utanırım ben.”

“Efendibaba ben söyleyeceğim.”

“Ah be oğulcağızım ah!”

“Gel etme, gitmeyelim.”

“Gidelim efendibaba gidelim, yarın sabah erkenden gidelim, ben söyleyeceğim isteklerimizi.”

Dede torun el ele tutuşup yola koyulurlar.

“Tamam, oğulcağızım tamam.”

“İşte bura Vali Efendi’nin köşkü, şu oturan da Vali Efendi.”

Çocuk:

“Hangisi Vali Efendi, efendibaba? Orada beş on adam var.”

Üstü birkaç çalı dallarıyla örtülmüş biraz toprak atılmış çardak gibi bir yer, yerde bir iki hasır serili, hasırların üzerine adamlar oturmuş sohbet ediyorlardı.

“Vuu… ne köşk be!”

“Ne köşkü Efendibaba, burası bahçe duvarının dibi.”

Çocuk, şöyle kaşlarını kaldırdı, Vali Efendi ile göz göze geldi.

Vali gülümsedi, çocuk valinin fakirliğini görünce, kendinin çok aç gözlü olduğunu düşünerek, yüzünde tomur tomur kızarıklar belirdi, bulgur bulgur ter dökülmeye başladı alnından, burnunun ucundan.

Dede:

“Hadi oğulcağızım arz et dileğini.”

Çocuk:

“Efendibaba, Vali Efendi bizden fakir.

“Bizim hiç olmazsa üstü örtülü damımız var. Vali efendi bir duvar dibinde yaşıyor.

“Ne isteyeyim bu fakir adamcağızdan?” 

Çocuk boynunu büküp dedesinin elinden tuttuğu gibi gerisin geriye evin yolunu tuttular.

Akşam üstü kapı tak tak etti.

Çocuk bir çırpıda kapıyı açmıştı.

Karşısında bir kırmızı at üstünde bir adam.

Adam:

“Bu at senin artık, Vali Efendinin sana hediyesi” diyerek atın gemini çocuğa uzattı.

Çocuk hayretler içinde kaldı.

“Efendibaba, Efendibaba!” diye haykırdı, gırtlağı yırtılırcasına.

Efendibabası gülümseye gülümseye baktı çocuğun yüzüne, “Biliyordum onlar kapısından boş çevirmezler insanı” diye söylendi.

Çocuk:

“Biz Vali Efendiye bir şey söylemedik ki Efendibaba, nasıl anladı halimizi, hem de çok fakirdi.”

“Oğulcağızım onlar kendi nefislerine, bedenlerine fakir. Dünyalık yaşamadıkları için dünya zengini değil, yoksa köşk saray yaptırmaya güçleri yeter. Bu mübarek adamlar köşkü sarayı ebedî âlemde isterler. Hem de onlar insanın yüreğinin içini okur yüreğinin içini oğulcağızım.”

Okunma Sayısı: 1374
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı