"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Makam sevgisi

Muhammed Yusuf Akbaş
16 Ekim 2018, Salı
Şöhret düşkünlüğü, makam sevgisi ve rütbe hırsı insanların fıtratında vardır. Kişinin insanlara kendini göstermek ve beğendirme hislerini inkâr edemeyiz.

İnsanın makam sahibi olmak istemesi, insanlar arasında takdir ve hürmet görmek istemesinden dolayıdır. Makam-mevki, şan-şöhret sevgisi insanların da en zayıf damarıdır, bir insanı yakalamak ve kendine çekmek, onun o hissini okşamakla kendine bağlar, onunla onu mağlûp eder. İnsanın rütbe ve makam hırsı da şöhrete hizmet eden vesilelerdir. Bu yüzden şöhret insanı kötü ahlâka itme riski yüksek ve tehlikeli bir silâhtır.

İnsanın gaye ve hedefinde şöhret olmak varsa her yolu dener, ahlâkî değerleri bir kenara bırakabilir. İnsanlıktan dahi çıkabilir...

“Şeytan-ı ins, şeytan-ı cinnîden aldığı derse binâen, hizbü’l-Kur’ân’ın fedakâr hâdimlerini hubb-u câh vasıtasıyla aldatmak ve o kudsî hizmetten ve o mânevî ulvî cihaddan vazgeçirmek istiyorlar.” 1 Said Nursî bu ehemmiyetli dersle talebelerini böyle ikaz ediyordu.

Nur Talebeleri de hubb-u câh vasıtasıyla aldatılabilir ve aldatılıyorlar. Bunun karşılığında hakperesttik mesleği olan mesleklerinin tersine, hakkı söyleyemiyorlar. Ya da Sükût ediyorlar. Hani Hakk’ın hatırı âli idi; hiçbir hatıra feda edilmezdi. Kimin hatırı kırılırsa kırılsın, yeter ki hak sağ olsun diyorduk. Makam olunca bunlar teoride kalabiliyor.

Yukarıdaki ikaz risalesinin başında olan “Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.” 2 İkazının ne kadar ehemmiyetli olduğunu mevki ve makamlar uğruna gözden kaçırabiliyoruz.

Şeytanlar ve şeytanlaşmış insan suretindeki avaneleri; insanı bu zayıf damarından yakalayıp okşar ve kendilerine çekerler. Sonra, onun uğrunda bir sürü maddî-manevî cinayet işletirler!

Görüldüğü üzere Üstadımızı çok düşündüren ve kardeşlerim hakkında en ziyade korktuğum dediği zayıf damardan ehl-i ilhâdın istifade etmek ihtimalidir. Ne yazık ki bu ihtimal vukuatla neticelenmiş olmalı ki Üstad Hazretleri bazı biçare dostlarının o tuzağa düşürülerek mânen tehlikeye atıldıklarını söylüyor. Hatta “Dostlarımı hubb-u câh, tamah ve havf ile aldatmak ve beni bazı isnâdatla çürütmek istiyorlar.” 3 demiştir.

Makam sevgisi meyil ve arzu bedbahtların bulanık bir havuzudur. İçine düşen o bulanık havuzdaki çamura bulaşmış olur. Çünkü bu asır enâniyet asrıdır. Bu konuda da oldukça başarılı oluyorlar.

Nefis hesabına olan mecazi şöhretten kaçmak gerekir. Çünkü insanın en zayıf damarlarından olan şöhret zehirli bir baldır. Şöhret ikiyüzlülüğün sebebidir. Şöhret, insanın malı olmayanı da insana mâl eder. 4 Şöhret hırsı, insanı insana köle yapar. Şeytan, Kur’ân hizmetkârlarını makam sevgisiyle aldatır.

Yukarıda belirtildiği gibi makam sevgisi Allah tarafından bizlere verilen bir duygudur. Ancak bu duyguyu hem müsbete ve hem de menfiye kullanabiliyoruz. Yani bu duygunun da iki yönü vardır. Dünya yönüyle nefsin istek ve arzuları doğrultusunda makama talip olmak bu duyguyu kötüye kullanmak demektir. Bu duygunun doğru yönü ise Üstad “Birinci suretteki adam, faraza hubbu cahı kalbinden çıkarmazsa, fakat ihlâsı ve rıza-yı İlâhîyi esas tutmak ve hubbu cahı hedef ittihaz etmemek şartıyla, bir nevi meşrû makam-ı mânevî, hem muhteşem bir makam kazanır ki, o hubbu cah damarını kemâliyle tatmin eder.”5 şeklinde izah etmiştir. Bize düşen hubbu cahı da (makam sevgisini) müsbet ciheti ile tatmin etmek olmalıdır.

Şöhretperestlik hastalığından şu noktayı nazara alarak kurtulabiliriz: Hepimizde “şan/şöhret ve makam” sevgisi potansiyel olarak var olduğuna göre; makam sevgisinin yönünü değiştirmek gerekir. Allah’ın rızası, iltifâtı büyük bir makamdır. İnsanlığın en büyük makamı, marifetullahtadır. Allah rızasının, sevgisinin, merhametinin, iltifatının, Allah’ın kabul etmesinin, insanlarınkiyle asla kıyaslanamayacak bir çapta olduğunu düşünmek, anlamak ve kabul etmektir. Bu öyle bir makam, öyle bir anlayış, öyle bir ilim, öyle bir inançtır ki, insanların teveccühü/yönelmesi ve güzel karşılaması6, O’nun teveccühü, sevgisi, alkışı yanında ‘sönük bile kalmaz’, ‘hiç hükmündedir!

Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısında söner, beş para etmez. İhlâsı ve rıza-yı İlâhîyi esas tutmak ve makam sevgisini hedef etmemek şartıyla manevî makamlara yönelerek muhteşem bir makam kazanabiliriz.

Dipnotlar:

1- 29. Mektup 6. Risale Olan Altıncı Kısım. 

2 -Hûd Sûresi, 11:113.

3- Mektubat, 2013, s. 711. 

4- Sözler, s. 657. 

5- 29. Mektup. 

6- Mektubat, s. 401.

Okunma Sayısı: 5161
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı