Fas’ın kuzeyinde etkili olan Rif Hareketi’nin asıl adı “Rif Bağımsızlık Hareketi”dir. Hareket, ülkenin kuzeyinde 1921-1927 yılları arasında Rif Cumhuriyeti adı ile varlığını sürdüren devletin devamından yanadır.
Rif’in Self-Determinasyon İddiası
Fas’ın kuzeyinde etkili olan Rif Hareketi’nin asıl adı “Rif Bağımsızlık Hareketi”dir. Hareket, ülkenin kuzeyinde 1921-1927 yılları arasında Rif Cumhuriyeti adı ile varlığını sürdüren devletin devamından yanadır. Rif Cumhuriyeti’nin başşehri de Ajdir’di. Bugün ise eski Rif Cumhuriyeti’nin yüzde 95’i Fas kontrolü ve sınırları içerisinde. Yüzde 5’ini oluşturan Ceuta-Melilla bölgesi ise özerk yapısı ile İspanya’nın kolonisi durumunda.
Rif Cumhuriyeti’nin 1927’de tarih sahnesinden çekilmesinden sonra, Rif halkının bağımsızlığı ve özerkliği için Rif Bağımsızlık Hareketi ve Rif için Özerklik Hareketi birçok grubun bir araya gelmesiyle kuruldu.
Aslında Rif bölgesi tarih öncesi çağlardan beri kadim Amazigh yerli halkının vatanıdır. Rif’in kelime anlamı da “ekili toprakların kenarı” gelmekte. Rif, 1997’deki Bölgeselleşme Yasası ile birden çok eyalete ayrıldı. Fas’ın 1956’da bağımsızlığına kavuşana kadar Rif bölgesi, tarihinde Avrupalı güçlerin sömürgesi oldu. Günümüzde Fas’taki tartışmanın merkezinde. Rif toplumunun iddiasına göre Rif bölgesinin ne Fas’a, ne de İspanya’ya ait olduğudur. Dolayısıyla söz konusu bu durum Rif’in, Fas ve İspanya’dan bölgesel, politik, ve tarihî anlamda farklı bir varlık olduğu anlamına geliyor. Diğer bir iddia ise, Rif bölgesinin nüfus yapısının da Fas ve İspanya’dan ayrışması. Rif’teki ana kabileler Berberi’lerin Zenet grubuna bağlı. Masmouda ve Ghoumari (Jebala) kabileleri, Senhadji Berberileri’nden sayılıyor. Buna ek olarak Andalous (Moors), Sahra-Altı Afrikalılar, Yahudiler, Avrupalılar ve etnik gruplar Berberiler’le birlikte yaşıyorlar.
Rifliler konuştukları dil ile de Fas ve İspanya’dan ayrıldıklarını iddia ediyorlar. Rif’in dili Tamazight’tan türetilmiş Tarifit’tir. Ancak Jebalian dialektiğini de kullanıyorlar. Bununla birlikte İspanyolca, Fransızca ile klâsik Arapça okullarda ve dinî amaçlı kullanılmaktadır.
Rifliler çoğunlukla Sünnî Müslüman olup, birde Yahudi ve Katolik Hıristiyanlar dinî yapıyı meydana getiriyor. Diğer taraftan Rif halkı seküler hayat tarzına sahip.
Geçmişten günümüze Rif halkı konfederasyon şeklinde yaşamış. Her kabile kendi topraklarına sahip ve kabileyi ekonomik-siyasî alanda yöneten Amghar adı verilen “Reis”leri mevcut. Dinî yönetimleri ise Fakih ve Haham’lar tarafından sağlanıyor. Fakih ve Haham’ların dinî yönetiminden İbn-i Batuta’nın “Seyahatname”sinde de görmek mümkün. İşte Rif’in kendine özgü dili, etnik yapısı, tarihi, kültürü, coğrafyası vb. özellikleri self-determinasyon (kendi geleceğini belirleme) hakkına sahip olduklarının göstergesi olarak sunuluyor.
Kanser Hastalığı
İngiliz tarihçi Sebestian Balfour’un Londra’da 2002’de yayınlanan “Deadly Emrace” adlı kitabında “Eğer Rifli iseniz, diğer Kuzey Afrikalılar’dan daha fazla kansere maruz kalıyorsunuz” ifadesi yer alıyor. Balfor bu durumu, İspanya’nın Rifliler’e karşı 1921 başlarında kimyasal silâh kullandığını ve 1924’ten itibaren de yoğun bir şekilde Rifliler’i öldürdüğüne bağlıyor. Balfour İspanya, Fas ve Fransa’nın Rif’e yönelik olumsuz uygulamaları için özür dilemesi gerektiğine inanıyor. Rif halkı da 1921’de İspanya tarafından kullanılan kimyasal silâhların halen bölgelerindeki tarım arazilerindeki kuraklığın sebebi sayıyorlar. Ayrıca Rif’in işgali hakkında Martin Windrow’un 2010 yılında İngiltere’de Orion Book yayınlarından çıkan “Our Friends Beneath The Sands” isimli kitabı okunmaya değer nitelikte.
Rifliler, kullanılan kimyasal silâhlar dolayısıyla kanser hastalığının genetik olarak nesilden nesile geçtiğini ve İspanya’nın bugün bile kendilerini öldürdüklerini ileri sürüyorlar. Hatta bu alanda mücadele etmek için Yerel Gaz Kurbanları Derneği (ATGV) kurmuşlar. Derneğin sloganı da “savaş suçları bugün hâlâ yeni kurbanlar üretiyor.” Derneğin aktivistlerinin araştırmaları ve hastanelerin kayıtlarına göre “Kuzey Afrika’nın larenks (gırtlak) ve mide kanseri prevalansının (olgularının) yüzde 70’i Rif’te meydana geldiğini gösteriyor.” Rif’teki kanserin sebeplerinin araştırılması için düzenlenmesi planlanan uluslar arası konferanslar defalarca Fas yönetimince engellenmiş. Birde ismi verilmeyen solcu bir Katalan partisinin, İspanyol hükümeti tarafından Rif dağlarındaki yerli direnişe karşı büyük çapta hardal gazı kullandığı ile ilgili bir raporu olduğu söyleniyor.