Üstad hazretlerinin “Haddinden fazla fevkalâde hüsnüzan ve müfritâne âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadâkat ve sebat ve müfritâne irtibat ve ihlâs lâzımdır. Onda terakkî etmeliyiz.”2 dediği müfritane irtibatın bir tezahürünü İttihad’ın 50.yıl etkinliğinde yakından müşahede ettik. Kocatepe Mevlidini yasaklayanlara bu etkinlik tokat gibi cevabını verdi zannederim. Öyleki salon doldu taştı, diğer salonları da açarak okurlarımızın izlemeleri için naklen yayın yaptık. İşin tuhafı! şu ki, her etkinliğimiz gibi bunda da tek bir olay olmadan kazasız belâsız gerçekleşti. Demek ki sorun güvenlik değil, sorun Haydar Ağa dememek!

Etkinliğe birçok ilden Yeni Asya’yı İttihad gazetesinden beri takip eden okuyucularımız da iştirak etti. İttihad’ın ilk çıktığı günleri, kısıtlı imkânlarla ne zahmetlerle yayına hazırlanıldığı ve dağıtıldığı gibi konuşmacıların hatıralarıyla hayalen o günlere gittik. Zaman tünelinde adeta yolculuğa çıktık. İttihad gazetesinin başyazarı merhum N. Mustafa Polat ağabeyi gülümseyerek köşe yazılarını yazarken, merhum Vehip Sinan ağabeyi gülümseten karikatürlerini çizerken bulduk. Gelecekten geçmişe çıktığımız bu yolculukta tarihin İttihad sokaklarında dolaştık. Çıktığı tarihte Risale-i Nur’un matbuat âleminin tek temsilcisi olan İttihad gazetesi o zamanın basılı medyası içinde büyük bir boşluğu dolduruyordu. Günümüzün Yeni Asya’sı gibi manşetinden Risale-i Nuru âlem-i cihana duyuruyordu. Sizler de merak ettiyseniz ve tarihin İttihad sokaklarında dolaşmak istiyorsanız 50.yıla özel hazırlanmış İttihad ekimizi mutlaka edinmenizi tavsiye ediyorum. 

Her sayısı çıktığı tarihe şahit olmuş birer tanık hükmünde. İttihad gazetesi ismen şu an yayın hayatında olmamasına rağmen ülkemizin dört bir yanından gelen okuyucularımızla ittihad etmemize vesile olarak 50 yıl sonra bile vazifesini bihakkın yerine getirdi. İsmen dedim çünkü ağabeyi İttihad’dan bayrağı devralan Yeni Asya gazetesi Allah’ın izniyle aynı misyon ile 48 yıldır dimdik ayakta yayın hayatına devam etmekte ve kıyamete kadar da devam edecektir. İttihad gazetesi etkinliğinden ayrılırken okurlarımız bir kez daha anladı ki biz böyle şanlı ve kutlu bir davanın neferleriyiz. Geçmişimize baktığımızda gururla yâd edeceğimiz bir mazimiz var. Sadece övünmekle de olmaz, aynı zamanda bu davaya layık olmak gerekir. Zübeyir Gündüzalp ağabeyimizin de Galata Köprüsünde bizzat İttihad gazetesini sattığını Üstad’ın talebelerinden Bayram Yüksel’in hatıralarından öğreniyoruz.3 Zübeyir Ağabey bile İttihad gazetesini eline alıp vazifesi olmadığı halde satmaya gidiyorsa bizim bugün gazetemiz için bundan fazlasını yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Dava adamı olmak ya da olamamak işte bütün mesele bu.

Allah, başta Üstad Bediüzzaman Hazretleri ve bu davada emeği geçenlerden ebeden razı olsun, rahmetiyle muamele eylesin. Bizleri de bu davaya layık birer kul eylesin. Âmin.

DİPNOTLAR:

1.Emirdağ Lâhikası, 62. mektup, s.133

2.Kastamonu Lâhikası, Mektup No: 51, s.111

3. Necmettin Şahiner, Son Şahitler.