"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tabiat Risalesi bize ne söyler?

Mustafa Eren BOZOKLU
26 Mayıs 2018, Cumartesi
Celâlettin-i Suyuti’nin Ed-Dürerü’l-Müntesire’si gibi pek çok kitapta geçen meşhur bir Hadis-i Kudsi vardır: “Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlûkatı yarattım”. Bu bilinmekliği isteme iradesi, İlm-i İlâhîde bulunan bir nurun bir kader programı haline gelmesi, semavatın açılması, serilmesi, düzülmesi; ardında maddî âlemlerin tezahürünü netice vermiştir.

Tabiat iki düzlemi de ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Tabiat denilince öncelikle genel anlamda kâinat, sonra daha dar anlamıyla atmosferle sınırlanan, biyolojik hayatın ortaya çıktığı dünya anlaşılmaktadır.  

Bütün dinlerin, inançların ve ideolojilerin esin kaynağı, delili ve temeli bu tabiat denilen muammadır. En eski mitolojik inançlardan tevhid dinlerinin temeli olan İbrahimî (as) geleneğe kadar; Yunan Felsefesi’nden modern ideolojilere kadar bütün tartışmaların temelinde “tabiat” vardır. 

Mitoloji, her bir tabiat unsuruna ayrı bir güç atfederek her birisini bir karaktere büründürerek âliheler (mitolojik tanrı ve tanrıçalar) ortaya koymuştur. Zeus’tan Hadese, Gaia’dan Ate’ye, Bona Dea’dan Demeter’e kadar her birisi tabiatın bir unsuruna tekabül eder.

İbrahim Aleyhisselâmla başlayan Tevhid dinlerinin en önemli gözlemleri tabiat üzerinde gerçekleşir; İbrahim Aleyhisselâm tabiat unsurlarını sorgulayarak Allah’ı bulur ve vahye liyakat kazanır. Zebur, İncil ve Kur’ân’da bol miktarda tabiatın Esma-i İlâhiye’nin tecellisi (yansıması, tezahürü) olduğuna atıflar vardır. Kur’ân inananları Rum Sûresinde olduğu gibi yüzlerce âyetinde “Şimdi bir bak Allah’ın rahmetinin eserlerine! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” diyerek Allah’ın rahmet eserlerini (ve tabiatı) dikkatle incelemeye çağırır. Zira Tabiat; yaratılma, dirilme, hayat ve ölüm sahnelerinin bir serencamıdır.

Felsefe, tamamen “tabiat” üzerine müessestir. Her konusu, tabiatın bir özelliğinin açılımıdır. Felsefenin günümüzdeki şekilleri olan Materyalizm, Pozitivizm, Determinizm, Nasyonalizm, Evrimcilik, Deizm ve Agnostisizm gibi bütün Modern İdeolojiler “tabiat” kavramı üzerinde ortaya çıkmışlardır.

Bediüzzaman 1920’lerde Yunan ordusuna galip gelindiği bir ortamda Ankara’da başka bir havanın da oluştuğunu, zındıklık (dinsizlik ve inkâr) fikrinin yaygınlaşmaya başladığını hisseder; buna karşı Tabiat Risalesi’ni Arapça olarak yayınlar. Savaştan çıkmış olmak ve Arapça bilenin çok az olması kitabın tesirini azaltır. Yazdığı o kitabı 15 sene sonra, Türkçe olarak tekrar kaleme alır. Yeni adıyla bu kitap 23. Lema olan Tabiat Risalesi’dir. Risale, İbrahim Sûresindeki “Peygamberleri onlara dedi ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah hakkında şüphe olur mu?” sorusuna verilen müsbet bir cevap gibidir: ‘Allah hakkında şüphe olmaz ve olmamalı’.

Nursî, bu Risaleyi niye yazdığını şöyle ifade eder: “Bu risalenin sebeb-i telifi, gayet mütecavizâne (saldırgan) ve gayet çirkin bir tarzla, hakaik-i imaniyeyi tezyif edip (aşağılayıp), bozulmuş aklı yetişmediği şeye hurafe deyip, dinsizliği tabiata bağlayarak, Kur’ân’a hücum edilmesidir.”

Tek başına Tabiat Risalesi imanın isbatı ve imansızlığın, şüphenin, ortada bitarafane kalmanın imkânsızlığını gösterir. Risale-i Nurlar’ın ekser metinleri adeta bu Risalenin şerh ve izahlarından ibarettir. Bediüzzaman, Risaleleri’nde ne mitolojileri ne ideolojileri ne de diğer inanç ve dinleri anmaz; çünkü mesele sadece İmanın Rükünlerini isbat etmektir. Onlar isbat edilirse, diğerlerinin iddiaları batıl olacaktır; dolayısıyla isimlerinin anılmasına bile gerek yoktur. Bediüzzaman imanın atmosferine şüphe ve inançsızlığın ismini dahi sokmak istemez; muhatabının sadece isbat meselesine ve iman fikrine odaklanmasını ister. Bütün insanlık tarihinde ortaya çıkan ve İman-İnanç-Din meselelerinin temel unsurlarını dört şık ile özetler: 

“Ey insan! Bil ki insanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var. Ehl-i iman, bilmeyerek istimal ediyorlar. Mühimlerinden üç tanesini beyan edeceğiz:

Birincisi: Evcedethu’l-esbab, yani, esbab bu şeyi icad ediyor.

İkincisi: Teşekkele binefsihî, yani, kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.

Üçüncüsü: İktezathu’t-tabiat, yani, tabiîdir, tabiat iktiza edip icad ediyor.”

Evet, madem mevcudat var ve inkâr edilmez. Hem her mevcud, san’atlı ve hikmetli vücuda geliyor. Hem madem kadîm değil, yeniden oluyor. Her halde ey mülhid! Bu mevcudu meselâ, bu hayvanı ya diyeceksin ki esbab-ı âlem onu icad ediyor; yani esbabın içtimaında o mevcud vücud buluyor veyahut o kendi kendine teşekkül ediyor veyahut tabiat muktezası olarak, tabiatın tesiriyle vücuda geliyor veyahut bir Kadîr-i Zülcelâl’in kudretiyle icad edilir.

Madem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur, evvelki üç yol muhal, battal, mümteni, gayr-ı kabil oldukları kat’î ispat edilse; bizzarure ve bilbedahe dördüncü yol olan tarîk-i vahdaniyet (Allah’ın, ilâhın, yaratıcının tek ve bir oluşu), şeksiz şüphesiz sabit olur.”

Bütün bir düşünce, felsefe, inanç ve ideoloji tarihini Bediüzzaman dört şıkta özetler. Tabiat Risalesi’nde bunlar son derece açıklayıcı delillerle ele alınır. Mesele bakmakla görmek arasındaki ilişkide gizlidir. Tabiata nasıl bakarsanız öyle bir görüye sahip olabilirsiniz. Fakat iş akla, mantığa, delil ve isbat sadedine geldiğinde iman ve küfürden başka bir alternatif bulamazsınız. Alfred North Whitehead, “Bütün Batı felsefe tarihi Platon’a düşülen dipnotlardan ibarettir” der. Dinler, inançlar ve felsefeler de tabiat meselesine düşülmüş notlardan ibarettir. İdeolojileri, felsefeleri çoğaltmakla insanların belki dikkatlerini dağıtırsınız; fakat Tabiat Risalesinde olduğu gibi işi derleyip toparlayan ve sadede gelen birisi bütün bir çabanızı dört cümle ile tarumar eder. Tabiat Risalesi defalarca bunu yapabilmiş iman Cereyanının gerdanlığında parıldayan bir inci gibidir.

Okunma Sayısı: 9709
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı