"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayal kırıklığına uğratan hakikat kahramanları

Mustafa Göknur
26 Şubat 2019, Salı 00:18
Ümit yaşama sevincidir.

Hizmet aşkıdır. Verilen nimetlere gönüller dolusu bir teşekkürdür. Hayal kırıklığı ise; beklentinin boşa çıkması ve umduğunu bulamamaktır. Her iyiliği ve güzelliği engelleyen ümitsizliğin küçük kardeşidir.

***

Hayal kırıklığı farklı şekillerde olabilir. Yapılan muazzam işleri, başarılan fevkalâde hizmetleri takdir eden birisi; bu zorlu hizmetin tevazu ve mahviyet içindeki hadimlerini görünce hayal kırıklığına uğrayabilir. Kitaplarını beğenerek okuduğu bir yazarla veya beğenerek dinlediği bir sanatçıyla karşılaştığında; onlarla ilgili hayalinde oluşturduğu profile uymayınca hayal kırıklığı yaşayan insanlar vardır.

***

Bediüzzaman Hazretleri meseleye gerçekçi bir şekilde yaklaşmamızı vurgular. ‘Hayali Ziyaeddin yerine, hakikî Ziyaeddin’i nazara almamızı söyler.

Hayal kırıklığının bir türünü şöyle ifade eder: “Hüsn-ü zannın verdiği parlak makamları nazara alan zatlar, sizlere bakıp içinizde mahviyet ve tevazu ve hizmetkârlık kisvesiyle görünen şakirtleri âdi, âmi adamlar görür ve der: “Bunlar mı hakikat kahramanları ve dünyaya karşı meydan okuyan? Heyhât! Bunlar nerede, evliyaları bu zamanda âciz bırakan bu kudsî hizmet mücahidleri nerede?” diyerek, dost ise inkisâr-ı hayâle uğrar, muarız ise kendi muhalefetini haklı bulur.” (Şuâlar-281)

Kişinin şahsî kusurlarından ziyade, yaptığı hizmetlerin daha önemli olduğunu bildirir. Fırtınalarda sarsılmamayı, inkisâr-ı hayâle ve ümitsizliğe düşmeden gayret ve ciddiyetle hizmette ileri atılmayı teşvik eder.

“Evet, gerçi inkisâr-ı hayâl, ehl-i dünyada kuvve-i mânevîyelerini ve şevklerini kırar; fakat meşakkat ve mücâhede ve sıkıntıların altında inâyet ve rahmetin iltifâtlarını gören Risâle-i Nûr şakirtlerine inkisâr-ı hayâl, gayretlerini ve ileri atılmasını ve ciddiyetlerini takviye etmek lâzım geliyor. Elbette bize lâzım: Kemâl-i teslimiyetle sabır ve temkinde bulunmak ve bilhassa inkisâr-ı hayâle düşmemek ve bazen ümîdin hilâf-ı zuhuruyla me’yûs olmamak ve muvakkat fırtınalarla sarsılmamak.” (Şuâlar-543)

***

Hayal kırıklığının başka bir çeşidi ise; bu kudsî hakikatleri okuyup kabul ettikten sonra mu’cibince amel etmeyen, olaylara ve gidişata tatbik etmeyen, fikri taraftarlık veya menfaat gibi basit bir sebeple farklı tevillere giren hakikat kahramanlarını hayret ve esefle görmektir. Yıllarca bu hakikatleri canı pahasına okuyup yaşayan bu kahramanlara ne oluyor ki; basit dünya menfaati veya dünyevî bir makam veya hafif bir korku ile bir akıl tutulması yaşayarak farklı yollara süluk ediyorlar!

***

Elbette ki çok önemli bir asırdan ve zamandan geçiyoruz. Belki de bu asrın, bütün zamanların en şiddetlisi ve dehşetlisi olduğuna kaniyiz. Risâle-i Nur’daki ifâdesi ile bu asır enâniyet asrı, fitne ve fesat asrı, helâket ve felâket asrıdır. Bu dehşetli cereyanların hüküm sürdüğü bir zamanda maddî ve mânevî fırtınalar her şeyi kendi hesâbına alır ve âlet eder.

Herkes bir imtihandan geçiyor. Nasıl ki bütün peygamberler, evliyalar, büyük zatlar çeşitli olaylarla, musîbetlerle, saltanatla imtihan olmuş; elekten kalburdan geçirilmişler. Elbette hepimiz her an imtihan oluyoruz, imbiklerden süzülüyoruz. Cennet ucuz değil ve adam istiyor, Cehennem de lüzumsuz değil; o da dolacak. Allah’ın (cc) âyetleri olan kudsî hakikatler, az bir fiyatla satılmaz, vazgeçilmez, kenara atılmaz.

“Evet, dünyanın mâhiyeti anlaşıldıktan sonra, elbette hayat-ı ebediyeden başka beşeriyetin o inkisâr-ı hayâl yarasını tedâvi edecek Kur’ân’dan başka yoktur.”

***

Üstadımız “Madem âhiret için, hayır için, ibâdet ve sevap için, îmân ve âhiret için Risâle-i Nûr ile bağlanmışsınız; elbette bu ağır şerait altında her bir saati yirmi saat ibâdet hükmünde ve o yirmi saat ise Kur’ân ve îmân hizmetindeki mücâhede-i mânevîye haysiyetiyle yüz saat kadar kıymettar ve yüz saat ise böyle her biri yüz adam kadar ehemmiyetli olan hakîkî mücâhid kardeşlerle görüşmek ve akd-i uhuvvet etmek, kuvvet vermek ve almak ve teselli etmek ve müteselli olmak ve hakîkî bir tesânüdle kudsî hizmete sebatkârâne devam etmek ve güzel seciyelerinden istifâde etmek” (Şuâlar-492) için bütün sıkıntılara karşı mezkûr faydaları düşünüp sabır içinde şükretmemizi öğütler.

“Bu zamanda hizmet-i imaniye de hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir hâlis kardeşimiz, bir velîden ziyade mevki alıyor diye kanaatim gelmiş ve siz daima bu kanaatımı takviye ediyorsunuz. Cenâb-ı Hak sizlerden ebediyen razı olsun. Âmin.”

Okunma Sayısı: 2077
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali R. Yardimoglu

    26.2.2019 19:51:14

    ....mukemmel 1 anahtar son paragrafla makale-i şahane, barekAllah..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı