"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mânevî terakkî ve mânen zulme iştirak

Mustafa Göknur
06 Kasım 2018, Salı 00:17
Musibetler insanların yaptıkları hata ve günahlara karşılık verildiğini konuyla ilgili önceki yazıda işlemiştik.

Peki “her musibet bir hata ve günah karşılığıdır” diyebilir miyiz? Peygamberlere ve büyük zatlara gelen büyük musibetlere nasıl bakacağız ? Peygamberler “ismet” sıfatını haiz olup; Allah tarafından günahlardan korunduğuna göre niçin en çok musibetleri onlar çektiler?

Yakından incelediğimizde burada ince bir farkın olduğunu görürüz. Şu Hadis-i Şerif’in ışığında meseleyi daha iyi kavrayabiliriz. Çünkü musibetlerin geliş sebebi sadece günahlara kefaret olması değildir.

“İnsanlar içinde en ağır imtihana çekilenler peygamberlerdir. Sonra sırasıyla (rütbeleri) onları takib edenler, sonra onları takip edenlerdir. Kişi, ğer dininde salâbetli ise imtihanı (göreceği belâ ve musibet) ağır olur. Eğer dininde gevşek ise o oranda imtihan edilir. Belâ o kimseyi devamlı takib eder. Nihayet onu bırakıncaya kadar. Böylece kul, yeryüzünde hatası olmadığı halde yürür.” 1

TOKADA GİRİFTAR OLANLARA TESELLİ

Yirmi Sekizinci Lem’anın On Yedinci Nüktesi de başka bir ciheti nazara veriyor:

“Kardeşlerim,

Maatteessüf, başımıza gelen bir şefkat tokadını iki üç gündür, kat’î bir kanaatle anladım, hatta ehl-i isyan hakkında gelen bir ayetin çok işaratından bir işareti bize bakıyor gibi fehmettim. o da şudur: Yani, “Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihati unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musibet altına aldık.”2

Evet, en ahirde sırr-ı ihlâsa dair bir risale bize yazdırıldı. Elhak, gayet âlî ve nuranî bir düstur-u uhuvvet idi. Ve on binler kuvvetle ancak mukabele edilir hâdiselere ve musibetlere karşı, o sırr-ı ihlâs ile on adamla mukavemet ettirebilir bir düstur-u kudsî idi. Fakat -maatteessüf-  başta ben, biz o ihtar-ı manevî ile amel edemedik...ayetin aynı tarihiyle tutturulduk.(Hapse girdik) 

Bir kısmımız şefkat tokadına giriftar olduk. Bir kısmımız hakkında tokat değil, belki tokada maruz olan kardeşlerimize medar-ı teselli ve kendilerine medar-ı sevap ve istifade olmak için bu musibetin içine alındı.”3 

Demek ki tokada giriftar olan masum ve mazlumları teselli etmekte bir nevi sevaptır. “Şefkât tokadı yedi !  Mutlaka bir hatası vardır ! Beter olsun, bu az bile oldu !’ demek bir mü’mine yakışmaz. Masum ve mazlumun kimliğine, milliyetine, cinsiyetine bakmadan yanında olmak gerekir. Şefkat veya zecr tokadı olup olmadığını, hangi hatasına binaen musibetin geldiğini; kişinin kendisi sorgulayacak, zaten iç dünyasında gerekli nefis muhasebesini yapacaktır. Ona göre hatalarından ders alıp pişman olacaktır. Olmuyorsa kendisinin bileceği bir iştir.

KADERE RIZA GÜNAHTAN TEVBE ETMEKTİR

İstanbul’un işgali sırasında yazılıp dağıtılarak, işgalcilerin hile ve desiselerini deşifre eden Hutuvat-ı Sitte’nin  birinci hatvesindeki şu satırlar da; bize başka bir bakış açısı verebilir

“Der veya dedirir: “Siz kendiniz de dersiniz ki: Musibete müstahak oldunuz. kader zalim değil, adalet eder. Öyle ise, size karşı muameleme razı olunuz.” 

Şu vesveseye karşı demeliyiz: Kader-i İlâhî isyanımız için musibet verir; ona rızadâde olmak, o günahtan tevbe demektir. Sen ey mel’un, günahımız için değil, İslâmiyet’imiz için zulmettin ve ediyorsun. ona rıza veya ihtiyârla inkıyad etmek, neûzü billâh, İslâmiyet’ten nedamet ve yüz çevirmek demektir. 

Evet, aynı şeyi –hem musibettir– Allah verir, adalet eder; çünkü günahımıza, şerrimize zecren ondan vazgeçirmek için verir. o şeyi aynı zamanda beşer verir, zulmeder; çünkü, başka sebebe binaen ceza verir. Nasıl ki düşman-ı İslâm, aynı şeyi bize icra ediyor; çünkü Müslümanız.”4 Kadere rıza göstermek, zulüm ve zalime karşı; elimizle, dilimizle ve kalben buğzederek mücadele etmemize engel değildir. Her mü’min tevbe ve istiğfarla birlikte mücadeleye devam etmelidir. Çünkü umumi musibet ancak bu şekilde kalkar. 

Aksi halde “ateş dokunacak şekilde  zalimlere meyl’ederek” zalimlerin zulümlerine hasbi olarak manen iştirak eder, bil istihkak cezasını da dünyada, ahirette çeker.5 Evet cennet adam istediği gibi, cehennem de yakacak adam istiyor. Birincisi ucuz, ikincisi de lüzumsuz değil çünkü.

İNSANCA VE MÜSLÜMANCA YAŞAMAK

Musibetlerin, zulüm ve zalimlerin rağmına olarak “insanca ve Müslümanca yaşamak” için; müspet hareket içinde mücadeleye devam etmek, insan olmanın gereğidir.

Hasıl-ı  kelam : ancak iman hakikatlerini, özellikle Lahikaları tetkik, tefekkür ve müzakere ederek aklımızı; tevbe ve istiğfar ederek nefsimizi; Kur’an’ı özellikle Felak ve Nas surelerini okuyarak kalbimizi, vicdanın unsurlarını hakiki gayelerine sevk ederek ruhumuzu muhafaza edebiliriz. “İhlaslı olanlar bile; her an onu kaybedip helak olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.”

Dipnotlar: 

1-Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 71, 983. hadis. Ahmed b. Hanbel, Buharî, Tirmizî, İbn-i Hıbban, Müstedrekten. bk. İbn-i Mâce II, 1321, 1331, 1335 

2-En’am suresi-44

3-Lemalar

4-E.S.D.E. -450

5-Emirdağ L.-5

Okunma Sayısı: 3419
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali R. Yardimoglu

    6.11.2018 19:19:53

    ..size bravo bu yaziya, barekAllah....

  • ALP

    6.11.2018 05:46:33

    Kınanan gelmedikce başa, Ecel gelmez kavim/kardaşa, Temkin gerek S/Er'e ki A'nı aşa, Ş/imdi yaşayabilirsen Hey A Paşa, Buyur dilediğince Paşa Paşa yaşa,...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı