Risale-i Nur'dan yansımalar...
Cebel-i Nûr ve onun üzerinde bulunan Hıra Mağarası Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (asm) inen, insanlara ilim ve medeniyet yolunu gösteren ilk vahye beşiklik yapmıştır: "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alâkdan (kan pıhtısından) yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, (insana) kalemle (yazmayı) öğretti. İnsana bilmediğini öğretti." (el-Alâk, 96/1-5) âyetleri burada inmiştir. Efendimiz (asm) kendisine peygamberlik gelmeden önce de putperestlikten nefret ederdi. Ramazan ayı gelince erzakını alır, Cebel-i Nûr’daki Hıra Mağarasına çekilir, orada günlerce kalarak tefekküre dalardı.
Bundan büyük bir zevk alır ve manevî teselli bulurdu. Cebel-i Nûr üzerinde bulunan Hıra Mağarası ancak bir insanın ayakta durabileceği kadar yükseklikte ve yatabileceği kadar uzunluktadır. Resûlü Ekrem (asm), peygamberliğinden sonra da bazen Hirâ Dağı'na gitmiştir. Meselâ bir defasında ashâbından bir grupla Hirâ'nın zirvesine çıkmış, bu sırada dağ sarsılıp sallanmaya başlamıştı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm); "Sâkin ol, ey Hirâ! Şu anda senin üzerinde bulunanlar ya bir peygamber, ya bir sıddîk, ya bir şehittir" buyurmuştu (Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, 50). Hirâ Dağı'nda susuzluk sebebiyle hemen hemen hiç nebat ve ağaç mevcut değildir. Sadece çok az miktarda dikenli çalılar görülür.
Hirâ Mağarası bugün dahi mevcûdiyetini korumakta olup hacca ve umreye gidenlerin ziyaret ettiği bir yerdir.
Nur Dağı’na inen nur bütün kâinatı, dünyayı, insanları ve kalplerini aydınlatmaya devam etmektedir.