8 Ekim’de yapılması gereken Bediüzzaman Mevlidi, hiç inandırıcı olmayan sebeplerle engellendi.
Bu engellemenin kasti olduğu çok açık görünüyor. Bir takım güçler, asayişin bekçileri olan Nur Talebelerinin şevklerini bozmaya ve manevî bağlarını zayıflatmaya çalışarak, ülkenin tam huzura ermesini istemiyorlar.
Biz ise, ‘muarızlarımız arttıkça kuvvetimiz çoğalıyor’ sırrınca, daha çok gayret göstermeli, manevî bağlarımızı güçlendirmeli ve buluşmalarımızı engelleyenlere karşı birlikteliğimizi sonuna kadar sürdürmeliyiz. Peki nasıl? Hizmet adına neler yapabiliriz?
Meselâ cemaatimizin gazetesini her gün takip ederek ve yazarlarımızın yazılarından istifade ederek, manevî bağlarımızı güçlendirebiliriz. Belirli konulara çalışıp, gazete ve dergilerimize makaleler göndererek, cemaat arası ilişkilerimizi geliştirebiliriz.
Bununla birlikte, haftada en azından 2-3 Risale-i Nur dersine giderek, hem aynı mahalde bulunduğumuz kardeşlerimizle ilişkilerimizi kuvvetlendirir, hem de müzakereli olarak Risale-i Nur’dan daha çok istifade edebiliriz.
Şahsî olarak yapabileceklerimize gelince; namazları medreselerimizde cemaatle kılmak, namaz sonrası tesbihatlarımız ile bütün Nur Talebelerine duâlar etmek ve zikirler, salâvatlar ile maneviyatımızı arttırmak, hatim programlarına katılmak, şahsî okumalarımız ile günde en azından 20-30 sayfa Risale-i Nur okumak, Cevşenler, evradlar ve daha niceleri..
İşte bunlar bizim uhuvvetimizi, muhabbetimizi arttıracak ve Kocatepe ruhunu, kalben yaşamaya vesile olacaktır.
Kocatepe’deki buluşmamızı engellediler, ama kalben buluşmalarımızı engelleyemeyeceklerdir.
Biz şevkimizi hiç bozmadan, hizmetlerimize devam etmeli ve Zübeyir Ağabey’in Afyon müdafaasında hâkimlere söylediği şu latif cümleleri hatırlamalıyız:
“İftiraları yapan gizli düşmanların maksadlarından birisi de, Risale-i Nur okuyucularının Kur’ân’a hizmet uğrunda Müslümanlık bağları ile birbirlerine görülmemiş bir şekilde sarılmış olarak tezahür eden ve bunlardan başka bir maksada matuf olmayan, sadece hürmet, şefkat ve sevgisinin ifadesi olan tesanüdünü kırmak ise, aldanıyorlar. Beyhude hiç uğraşmasınlar.
Risale-i Nur’u okuyanların en gerisi, en âmîsi olan ben, onlara şöyle cevab veriyorum: Birimiz şarkta, birimiz garbda, birimiz cenubda, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak; biz yine birbirimizle beraberiz. Kâinatın kuvveti toplansa, bizi yüksek Üstad Said Nursî’den ve Risale-i Nur’dan ve bizi bizden ayıramazlar. Zira biz Kur’ân’a hizmet ediyoruz ve edeceğiz. Âhiret hakikatına inandığımız için, manevî olan bu sevgi ve tesanüdümüzü elbette hiçbir kuvvet sökemeyecektir.” (Şuâlar, s. 470)