"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ali Osman Burgaz ve Hastalar Risalesi

Mustafa ORAL
27 Ekim 2017, Cuma
İnebolu Nur Talebelerinden Ali Osman Burgaz 1941 yılında Ulukışla’ya ihtiyat askeri olarak sevk edilir.

Askerde de okumaya, yazmaya devam eder. Namazlarını mahalle camisinde kılar. Mahalleli kendisine hürmet eder. Bir gün mahalledeki gençlerden birinin hastalandığı bildirilir. Duâ okuması istenir. Gariptir ki Hastalar Risalesi’nin yazımını yeni bitirmiştir. Gence Hastalar Risalesi’ni üç gün bölümler halinde okur. Risale bitince hasta neşeyle Osman’a seslenir. “Allah senden razı olsun. Yedi seneden beri tarikattayım. İmanın zevkine hiç bu kadar ermemiştim. Ben dünyayı değil artık ahireti istiyorum. Beni büyük bir felâketten kurtardın.” Osman gözyaşları içinde dinler. Hüzün sağanağı altında vedalaşırlar. Kışlaya döner. Gece haber gelir. Hasta Cennete gitmiştir.

1943 yılının Ramazan ayında gizemli bir rüya görür. Deniz taşmış, sular İnebolu’yu basmıştır. Gariptir ki Osman’ın evine dokunmamıştır. Müthiş bir sıkıntıyla uyanır. Çarşıya çıkar. Biri önünü keser. “Nurcuların evlerini aradılar. Hepsini hapse attılar.” Osman şaşırır. “Hemşerim biz hırsızlık yapmadık. İman, Kur’ân dersi aldık. Bütün bunlar geçicidir.”

Üzgün halde dükkâna varır. Beklemeye başlar. İkindi namazı için Hamidiye Camii’ne gider. Namaza durur. Secdeye kapanır. Birden başucunda İbrahim Fakazlı’nın sesi yükselir. “Kardeşim biz nasıl olsa tevkif olduk, bari sen kitapları sakla!” Birkaç kez aynı cümleler tekrarlandıktan sonra Fakazlı kaybolur. Osman hemen dükkâna döner. Risaleleri saklaması için Kayıkçı Salih’e verir. Az sonra baskın olur. Bir şey bulunamayınca tevkifine gerek görülmez. İnebolu’dan onbir Nur Talebesi Denizli Hapsine konulur. Dokuz ay sonra Fakazlı tahliye olur. Osman hemen ziyaret eder. Hamidiye Camii’nde yaşanan hadiseyi anlatır. “Savcı nasıl izin verdi de o gün camiye gelip bu sözleri bana söyledin?” Şaşırma sırası İbrahim’dedir. Osman’a “Şaşırdın mı kardeşim? Bize tevkifhanede nefes bile aldırmadılar. Nereden izin verecekler.” cevabını verir.

Osman, Denizli Hapsine girmemiştir, ama girmekten beter olmuştur. Bu hallere düşmektense hapse girmeyi bin defa tercih eder. Korku ortamında dükkânına gelen giden olmaz. Bazı akrabaları dahi düşman olur. Küfürler edilir, tehditler alır. Bunlar devleti yıkacaklar, denilerek iftiralar atılır. Bütün bunların üstüne bir de hanımının vefatı eklenir. Üç çocukla baş başa kalır. Gittikçe çaresiz kalır. Tam bir kuşatma içindedir. Toplumdan tecrit edilir. Ama her zahmetin altında rahmet vardır. Bu sıkıntılı günlerde kalbinin kilidi açılır. Kâinattaki güzellikleri okumaya başlar. Bu güzellikler Osman’ı daha da derinden hizmete bağlar. Geceleri bir yandan çocuklarıyla ilgilenir bir yandan da Risale yazar. Gündüzleri ulaşabildiklerine yazdıklarını anlatır. Köylerden tıraşa gelenlere Risale verir. Böylece köylerde Nur tohumları atılır. Evi Nur medresesi, dükkânı Nur merkezi olur. Çocuklarıyla Risale yazar. Her gece Kur’ân, Risale ve ilmihal dersleri yapar.  Gençlere sahip çıkar. Risale dışında müsbet dergi ve mecmuaları alıp dağıtır. Rasim Sürav gibilere Risale yanında Osmanlıca da öğretir. Risalelerin teksirle çoğaltılmasında aktif rol oynar.  

Yıllar sonra Emirdağ’da Üstadı ziyaret ettiğinde Üstad sözü Denizli günlerine ve yaptığı hizmetlere getirir. “Siz açıkta kaldınız. Çok eziyet çektiniz.” Daha sonra iki mektupla teşekkür eder. 

“İnebolu kahramanlarından berber Osman’ın mâsum mahdumunun güzel yazısıyla gönderdiği mektuba baktım, birden hatırıma geldi: Üç mühim Nur merkezinde üç berber tam birbirine benzer bir tarzda Nur’a büyük hizmetleri, hem her birisi çocuklarıyla Nur’a çalışmaları, beni mesrur eyledi. Berber Burhan, Berber Hıfzı, Berber Osman, Nur’un birer kıymetli kahramanlarıdır. Allah onları çoluk ve çocuklarıyla dünyada ve âhirette mes’ut etsin. Âmin. ” (Emirdağ Lâhikası. 208. Mektup.)

“Safranbolu kahramanı Berber Hıfzı, Hüsnü, Yılmaz iki mâsum Nurcu mahdumlarıyla ve İnebolu kahramanlarından Osman ve iki Nurcu mahdumlarının bayram tebriklerine mukabili selâm, hem muvaffakiyetlerine duâ ederiz.” (Emirdağ Lâhikası. 209. Mektup.)

Osman kelle koltukta yaşamayı öğrenmiştir. Altı nüfusu bakar. Çoğu kere eve ekmek bile götüremezken önceliği daima hizmete verir. Fedakâr, cesur, tavizsiz ve hakkaniyetlidir. Baskılar bazen kaldırılamayacak noktaya gelir. Böyle günlerden birinde dünya ve ahiret kardeşi Salih Uğurtan dükkâna gelir. Salih durumun nazikliğini hatırlatır. “Polis peşimizde. Bir-iki ay derslere ara versek nasıl olur?” Sen ne yapıyorsun Salih, Osman’a söylenecek söz mü bu şimdi. Osman fena halde sinirlenir. Kolundan tutup kapı dışarı eder. “Git kafanı düzelt de gel!” 

Bir gün evinde yangın çıktığı haberini alır. “Ah kitaplarım! Vah kitaplarım!” diye diye eve koşar. Yangın söndürülür. Oğlu Beyazıt babasının hallerine şaşırır. “Ah kitaplarım!, diye bağırıp durdun. Hiç evdekiler aklına gelmedi mi?” Osman taşı gediğine, kubbeyi sütuna koyar. “Evlâdım o kitaplar benim ve neslimin ebedî hayatını kurtarıyor. Ebedî ve sonsuz hayatın yanında dünyalıkların ne önemi var!” Osman haklıdır. O Risaleler çok zor şartlarda, ölümle koyun koyuna yaşanan günlerde mürekkeple değil kanla yazılmıştır. Uğrunda yanılsa, ölünse yeridir. Her kitabın bir insanın ebedî hayatını kurtarma potansiyeli vardır. Yazılması günler alan bir kitabın yanması bir kişinin daha ebedî hayatını kaybetmesine sebep olabilir. 

23 Mart 1960 tarihinde eserleriyle çağı yangından kurtaran Bediüzzaman Urfa’da vefat eder. Kastamonu ve Isparta’da Üstadla görüşen Osman vedalaşmak için Urfa’ya gitmek ister. İnebolu Nur Talebeleriyle bir minibüs kiralayarak cenazeye katılır. İçinde bir yangın başlar. Çağı çıra gibi aydınlatan Üstadın hasreti yaktıkça yakar. Yangın yirmi altı yıl sürer. Nihayet 1986 yılında hastalanır. Kalbindeki har söner. Kısa süre içinde vefat eder. Cünürbey Mahallesinde’ki evinin bahçesine defnedilir. Allah Rahmet etsin. 

Kaynak: İhsan Atasoy (İnebolu Kahramanları) Ömer Özcan (Ağabeyler Anlatıyor) 

Okunma Sayısı: 3639
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı