"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aşk Zindandır, Şefkat (Risale-i) Nur'dur

Mustafa ORAL
07 Haziran 2015, Pazar
Kelimeler, içlerindeki anlamların elbiseleri. Elbise ferah, narin, nazik, biçimli, estetik olabileceği gibi, bedeni zorlayacak kadar dar, içindekini çirkin gösterecek kadar biçimsiz de olabilir.

Nitekim hemen çoğu kere kelimeler kastettikleri manayı anlatmaktan çok uzaktırlar. Bu durum insanın insanla ve kâinatla olan münasebetinde kopukluklara neden olur. 

Söz anlamı taşıyamaz hale geldiğinde insan, insanı ve kâinatı kaldıramaz hale gelir. Bu durum dağılmanın, bozulmanın, yozlaşmanın, iletişim kopukluğunun başlangıcıdır.  Bunu fark eden Tsu, Konfüçyüs’ün ‘iktidar olduğunda ilk iş olarak ne yapacaksın?’, şeklindeki sorusuna “önce bir lügat yazacağım” şeklinde cevap verir.

Kelimeler çağlar boyunca ulamalara uğrayarak şekil ve mânâ olarak çeşitli merhaleler geçirirler. Sosyo-kültürel değişim, kelimelerin anlamını da değiştirir. Bundan dolayı bizim için kelimelerin bu günkü anlamından ziyade doğduğu zamanki mânâları daha önemlidir. Söz konusu değişim süreci kelimelerin mânâsını yatay ve dikey yönde değiştirdiği gibi, yapılardaki klik, otorite, ekol, sınıf, cemaat vb. bileşkelerde de farklı anlamları vardır. 

Aşk, her devrin devrimidir.

Aşk ve şefkat kelimeleri bu anlamda çağlar içinde anlam ulamalarına uğrayarak değişik şekillerde hayatımıza girmiştir. Her devrin aşk ve şefkat anlayışı farklı olduğu gibi, aynı devirde farklı çevrelerde, farklı insanlar için de farklı anlamlar kazanmıştır.

En klasik anlamıyla aşk zayıfın güçlüye duyduğu ilgidir. Şefkat ise güçlünün zayıfa duyduğu alâkadır. Güçlüleri ve büyükleri bizden bir şeyler söylediği için aşkla severiz. Sevdiğimiz büyükler değil, büyük olarak algıladığımız kendimizdeki “büyük” güzelliklerdir. Ama biz bir aşamadan sonra o büyükten hep büyük, bizde olmayan şeyler olduğunu sanarak daha da bağlanırız. 

Medeniyetimiz bir aşk medeniyeti idi.  Zamanla dünya ihtiyarladı. İnsan merkezinden uzaklaştı. O günlerde aşk ile şefkat arasında tenteneli bir perde vardı. Şefkatle bakan aşkla görüyor; aşkla bakan şefkatle görüyor ve görünüyordu. 

O günlerde aşk cinayetleri yoktu. O günlerde şefkat yangınları da yoktu. Bu gün durum çok farklı. 

Bu günlerde erkekler kadınlara âşık oluyor. Karşılık görmezse cinayet işliyor. Dünyasına da, ahiretine de yazık ediyor. 

Bu günlerde kadınlar erkeklere âşık oluyor; fakat defalarca aldatılıyor. Merhametsiz azap çekiyor; çektiriyor.

Bu günlerde anneler çocuklarına haddinden fazla şefkat gösteriyor. Oğlum paşa olsun, diyerek Risalenin rahlesinden kaldırıyor. 

Bu günlerde babalar kızlarına haddinden fazla şefkat gösteriyor. Sabah namazına kaldırmıyor. Evladının ahiretine kastederek cinayet işliyor. 

O halde böyle bir zamanda aşk ve şefkat ne anlam ifade ediyor? 

Şefkat ezelden gelip ebede giden inkılaptır

Aslında şefkat ve aşk birbirine yakın hisler. Bazen birçok şefkat durumu “aşk” olarak ifade ediliyor. Bazen de tersi oluyor. Birçok aşk hali “şefkat” olarak tanımlanıyor. 

On sekiz bin âlemin ışığı ve nuru bir Esma-i Hüsna’ya dayanır. İnsanın âlemindeki her hissiyat da Allah’ın bir ismine dayanır. Şu halde aşk ve şefkatin taşıdığı mânâyı anlamak için bunların hangi ilahi ismin yansıması, tezahürü, tecellisi veya cilvesi olduğunu bilmek gerekir. 

Üstadın ifadesiyle aşkta hâkim olan “Vedud” ismi, “sevgili, en yüce sevgili” anlamında kullanılmıştır. Şefkatte ise en güzel tecellilerini ancak cennette görebileceğimiz “Rahim” ismi hâkimdir.

Şefkatte acımaktan doğan merhamete dayalı bir sevgi varken, aşkta sevmekten doğan beklentiye dayalı bir acı vardır. Şefkatte şefkatin anlaşılamaması nedeniyle ancak marifetullahın, (Allah’ı bilip, tanımanın) söndürebileceği şefkat yangınları varken, aşkta gayri meşru bir muhabbetin neticesi olarak merhametsiz azap çekmekten kaynaklanan beşeri alevler vardır. Şefkat merhametin alanını cennete girebilecek varlık sayısınca artırırken, aşk sevdiklerini kendini onurlandıracak sayıda azaltır. 

Günümüzde aşk isyandır. Şefkat imandır, İslam’dır, teslimdir. 

Şefkatte iman ağrısı vardır. Bu ağrı Tolstoy’daki iman ağrısının çok ötesinde ezelden gelip ebede uzanan bir sızıdır. “Ümmetimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Orası da bana güllük gülistanlık olur. Kur’an’ımız yeryüzünde ümmetsiz kalırsa cenneti de istemem. Orası da bana zindan olur”  şeklinde fedakârlığa ve feragate dayalı kendinden geçme hali vardır. 

Aşk yerinde değilse zindandır. Şefkat (Risale-i) Nur’dur; zindanı aydınlatmaktır. 

Okunma Sayısı: 5169
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı