"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asr-ı Saadet’ten aşk-ı saadet’te aşk seçimleri

Mustafa ORAL
14 Haziran 2015, Pazar
Geçen hafta seçimler yapıldı. Seçmenler onlarca alternatif arasından birini tercih ettiler. Bazımız üzüldü, bazımız güldü. Düğünde oynayalım, cenazede ağlayalım. Herkesin acısına saygı duyalım.

Bazı seçmenler sözde evlâd ü iyal, mal-mülk, makam-mansıp, hatta servet-saltanat sahibiydiler. İşleri, güçleri istedikleri gibi olmasa da daha da bozulacağından korkuyorlardı. Kazanımlarını kaybetmek istemiyorlardı. Rahat ehliydiler. Sıkıntıya gelemiyorlardı. İstikrar istiyorlardı. Günübirlik düşünüyorlardı. Bununla beraber henüz insanî duygularını tam kaybetmemişlerdi. Kısmen veya tamamen temiz gördükleri parti veya bağımsız aday alternatif olarak orada bekliyordu. Fakat ülkede seçim barajı vardı. Gönüllerindeki parti baraj altında kalıyordu. Dünya merkezli düşündükleri için ve ilkesel değil işlevsel yaşadıkları için gönüllerindeki parti yerine akıllarındaki partiye oy verdiler. Sonuna ve sonsuza kadar savunabilecekleri parti yerine hataları ve kusurları bile bile, içleri sinmeye sinmeye başka partiyi tercih ettiler.  

Bazı gruplar ve sivil toplum kuruluşları ise oya ve “oyuna” yeni çekilmenin beklentisi ve sarhoşluğu ile sorgusuz, sualsiz bazı partilere oy verdiler. Hz. Ali siyaseti yerine farkında olarak veya olmayarak Hz. Muaviye siyaseti yönünde rey kullandılar. 

Diğer bazıları ise kendilerine göre “çile” ve “derd” ehliydiler. Ebu Zer veya Che Guevera ruhluydular. “Dünya rahat yeri değildir” hakikatine iman ediyorlardı. Günübirlik düşünmek yerine ahiret, insan veya ideoloji merkezli görüşe sahiptiler. Realist değildiler. Duygusaldılar. Başkaları için kendilerini feda edebilirlerdi. Gönüllerinde bir aslan yatıyordu. Bunun için başka aslanlara yem olabilmeyi göze almışlardı. Barajı geçemeyeceğini bile bile akıllarının sesi yerine sağduyularını veya Can Yücel’in ifadesiyle “solduyularını” dinleyerek gönüllerindeki partiye oy vermeye devam ettiler. Sonuç olarak barajın altında kalmaya devam ettiler. 

Aşk seçmektir. Oylamaktır. Oyalanmaktır. Oyuncaktır. Birçok alternatif içinden bir tek şeyi, kendini ‘Bir’e götürecek ve kendine ‘Bir’i getirecek şeyi tercih etmektir. İnsan olan insan bir anda birden fazla şeyi veya kimseyi sevemez. Nasıl birden fazla partiye oy verilemiyorsa, verildiğinde hepsi geçersiz sayılıyorsa, hiç oy vermemiş kabul ediliyorsa, hatta bu durum kendisinin aleyhine, rakip partilerin lehine ise, aşkta da birden fazla adaya oy vermek bütün adayları kaybettirir. Daha da kötüsü insana, aşka, duâlara, rüyalara, ondan daha kötüsü o insana Rabbiyle, kutsal değerlerle bağlanan adayın inancını yıkar, yakar, yok eder. 

Birden fazla insanı kalbinde taşımaya kalkmak, onlara umut vermek basbayağı birden fazla adaya oy vermek demektir. Bu sadece oy vereni değil, oy verilenleri de yıkar. İnsana, insanlığa olan güveni sarsar. Bu kendisi için helâket olduğu gibi tercih ettiği/oy verdiği insanların da helâkına sebep olabilir. 

Bowling oyununda bir topla birden fazla duba yıkıldığı gibi birden fazla adaya göz kırpan sözde sevilen de göz kırptığı, söz verdiği bütün adayların (duba) kafalarını birbirine vura vura, çarpa çarpa yıkılmasına sebep olur. Bu oyun ve oyunun kazananı olamaz. Yıkılan adaylar (dubalar) ayağa kalkamaz. Kalksa da hep “bir gün yıkılma korkusuyla” yaşar. Bu durumda yapılan evlilikler hep güvensizlik, eşsiz kalmayayım psikolojisi ve âdet yerini bulsun yalanı üzerine kurulur. Adet yerini bulsun psikolojisiyle yapılan tercih elbette adalete uygun düşmez. Günümüzdeki boşanmaların ve aldatmaların en önemli sebebi de budur. Bu açıkça felâket ve helâkettir.  

Gerçekte aşk saadettir. Asr-ı Saadet aynı zamanda aşk-ı saadetti. Asr-ı Saadette aşk 25 yaşında hiç evlenmemiş Hz. Muhammed Mustafa (asm) gibi olsan da, 40 yaşında, 2 evlilik yapmış, 3 çocuk annesi Hz. Hatice’ye (ra) aşk oyunu vermektir. O varken de başka bir kadını hayale bile getirmemektir. Onun hatıralarıyla yaşamak ve onu yaşatmaktır. Hz. Hatice (ra) vefat ettikten sonra yapılan seçimlere/evliliklere bile kendi nefsi için değil, insanlığın selameti için oy verebilmektir. Ahiret sandığı açıldığında oy verdiğin kadının cennet kadınlarının Sultanı olacağı umuduyla sandığa gidebilmektir. Bu seçimlerde bazıları Saadet Partisi’ne ihtimal ki bu niyetle oy verdiler. Ama diğer seçmenlerin çoğu partilerine mevcutlar içinde en makulü olduğu için oy verdiler. Çok az insan oy verdiği partiyi sonuna kadar savunabildi.  

Asr-ı Saadette aşk saadet devrini yaşıyordu. Günümüzde ise aşk felâket ve helâket devrini yaşıyor. Birileri başka bir partiye oy vererek belki imandan çıkmıyor ama çok aşklar var ki, insanı imandan ve aşktan ediyor. Felâkatlere, akabinde helâketlere sürüklüyor. Ülkemizde insanlar her seçim döneminde savruldukları gibi günümüzde aşkta da savrula savrula gidiyor. Cana can katmak yerine çok can yakıyor, can alıyor.  

Sandık yalan söylemez. Sandıkta patlama oldu. Boşanmalar, ihanetler, yalanlar, haramlar, iftiralar havada uçtu, uçuyor. Aşklar artıyor, boşanmalar da ona paralel olarak artıyor. Şefkat ise her geçen gün hayatımızdan biraz daha çekiliyor.

Son 50 yıldaki hemen her seçim bu gibi bu seçimlerin de galibi aşk, mağlûbu şefkat. Aşk sandıkta patlama yapmaya, insanlık kazanarak kaybetmeye devam ediyor. Bu gün aşkta da, hayatta da, seçimlerde de şefkatli seçmen kitlesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.

“Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var, fikrini beyan et!” Bu aşk seçimlerindeki mağlûbiyetin neticesi ne olacak, galibiyette ne olurdu? sorusuna, “Musîbet gerçek bir şer olmadığı için bazen saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar.” Yenile yenile yenmeyi öğreneceğiz. Şimdi kaybetsek bile bir gün elbet kazanacağız. Bu gün felâket ve helâket olsa da Asr-ı Saadet ve aşk-ı saadet pek yakında, şeklinde cevap verecek şefkatli sese her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.

Okunma Sayısı: 2697
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı