"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ballar balını buldum kovanım yağma olsun: Zühtü İşeri

Mustafa ORAL
03 Mayıs 2017, Çarşamba
Bediüzzaman ile Denizli Hapsinde bulunan Zühtü İşeri 1892 yılında Kastamonu’nun İnebolu İlçesinin Hatipoğlu Mahallesinde dünyaya gelir. Baba adı Abdipaşazade Aziz Hafız, anne adı Şerife’dir. Necibe Hanımla evliliğinden beş kızı dünyaya gelir.

Toptan ve perakende gıda işiyle meşgul olur. Malın da, insanın da hamından, hasından anlar. İnsanı inşa eden gıdadır. Bayat ve zehirli gıda mideyi, bayat ve zehirli dostluklar kalbi bozar. Zühtü kalbine yâr ve yardımcı olacak sağlam dostlar arar. Nazif Çelebi, İbrahim Fakazlı gibi İnebolu Kahramanları tam kalbine layıktır.

İnebolu Kahramanları bambaşkadır. Her daim bahar tadındadır. Üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sakitane Nur’un sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile Üstadı temaşa eden Saidler, Ömerler, Ahmedlerlerdir. Tarih denilen mazi derelerinden yüksek istikballerine uzanan telsiz telgrafla Üstadları ile konuşmuşlardır. Sesine ses vermişlerdir. Başlarını kaldırıp, “Sadakte”, “emret” demişlerdir.

Kış geçmiş, cennet asa baharlar gelmiştir. Ekilen nur tohumları İnebolu’da çiçek vermiştir. Zühtü, İnebolu Kahramanlarının bahçeyi hatırlatan kalplerinde baharın tadına ermiştir. Cennet denilen yer burası olmalıdır. Asr-ı Saadetteki Hz. Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar bunlar olmalıdır.

Yaşayan Risaleler: İnebolu Kahramanları

Asr-ı Saadeti yaşatmaya namzet İnebolu Kahramanların yüzlerinde cüz cüz Risale-i Nurlar okunmaktadır. Kur’an’ı yüzünden okumakla ezberden okumak arasındaki fark neyse İnebolu Kahramanların yüzünde Risaleleri okumakla nihayetinde birer kâğıt cemaati olan kitaplardan okumak arasındaki fark öyle bir şeydir. Onlar “Yaşayan Kur’an Sahabeleri” asrımızda yaşatan “Yaşayan Risaleler”dir. Bunlardan bir de Barla ve Sav’da vardır. 

Zühtü İşeri “iş eridir”. İşten de, işçiden de anlar.  Bu yüzler İnebolu ‘işi’dir. Barla’nın Nur işçileri hüzünlüdür. Ruhları öyle zarif dokunmuştur ki dokunsan ağlayacaklardır. Savlılar derinden akan ırmaklardır. Durduk yerde akmaya, olduk yerde ağlamaya başlarlar.

İnebolu Kahramanları başkadır. Serde Karadenizlilik vardır. Denizler gibi dalgalı, dağlar gibi coşkuludur. Dişe diş, kana kandır. Kafaları bozuk aykırı adamlardır. Silme Ebuzerler (ra), Ömerler’dir (ra). Geri vitesleri yoktur. Frenleri tutmaz. Haksızlığı gördüklerinde susturamazsın.

Mehdi, Deccal ve Süfyan’dan bahseden Beşinci Şua Risalesi’nin adını bile duymadan kılıçları, kamaları, tüfekleri, tabancaları hazırlamışlardır. Menzili hatırlatır bir kahvede pusuda beklemektedirler. Mehdi’nin kös sesini duyar duymaz harekete geçeceklerdir. Gördükleri yerde Süfyan’ın şapkasını indirecekler, Deccal’i tepeleyeceklerdir.

Bir gün şehre Bediüzzaman denilen sarıklı, cübbeli garip bir adam gelir. İşte kafası bozuk bir adam daha. Tam da aradıkları gibisinden. Kıyafetler Osmanlı’dan, haller, hareketler Hz. Osman (ra) zamanından. ‘Ben Mehdi’yim’ demesine gerek yok. Arş!, dese yetecek, yer yerinden oynayacak. O kadar eminler. Kadro tamamdır.

O da ne! O kartal bakışlar altında serçe gözler...  O sert duruşun altında şefkatli sözler: Zaman değişti. Kılıçları kınına koyun. Kalemleri çıkarın. Risale-i Nur’ları yazın…

Oldu mu şimdi koca çınar! Seni Hz. Ömer bildik, Hz. Osman çıktın, iyi mi? Senin gibi kahraman bir hoca gerekti bize. Sen geldin, ilk önce ‘kılıçları kınına koyun’, dedin. İnebolu Kahramanlarının kolunu, kanadını kırdın! Haklısın haklı olmasına da, etmeyecektin. Ha bu uşaklar yolunda ölecekti. ‘Yürüyün! Gidiyoruz!’, diyecektin. Üçyüz senedir beklediğin Saidlerin, Ömerlerin, Ahmedlerin kimler olduğunu âleme gösterecektik.

“Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf Mehdi’ye benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim/ Tanıdık bir söz aradım bakışlarında / Bildik bir söz bekledim eskiden kalma öylesine /Konuştu, bir şeyler söyledi / Beklediğim sözler bunlar değildi” diye türküler yakmanın zamanı değildir.Emir büyük yerdendir. Çok ötelerden gelmiştir. Beklenen Mehdi bu adamın ta kendisidir.

Mehdinin önünde diz kırarlar. Nur’ları yazmaya başlarlar. Başlarında taşırlar, baş ağrıları diner. Muska yapar, silah diye göğüslerinde taşırlar, kalplerindeki sancı gider. Aman ya Rabbi! Aman ya Rabbi!

Günler, geceler boyu Risalelerin başında silah nöbeti tutarlar. Her an içtima, her an yoklama. Nur Dersleri nöbet değişimidir. Gidip gelirken Hz. Ömer (ra) muhafız olarak yanlarındadır. Karadeniz’den sonra Hz. Ömer (ra) rüzgârını da arkalarına almışlardır. Ver mehteri! Kim tutar sizi!

Aşsızlık değil aşksızlık öldürür

Zühtü… Bir zahit adam. Kendi halinde. Kendi kalbinde. Zengin. Kesesinde var da kalbinde hiç yok. Koca dünyayı kalbine sığdırmış da kalbine sığamamış. Yerlere, göklere sığmayan Rabbi gelip kalbinde taht kurmuş. Bu kalp buralara, bu dünyalara, bu zamanlara ait değildir. Bu kalp Asr-ı Saadete layıktır.  Hz. Ebubekir (ra) görünümlü Hz. Ömer’dir (ra) o. Gün gelir, vakit tamama erer. Hz. Ömer (ra) ruhlu Çelebilere, Fakazlılara katılır. İçindeki Hz. Ömer (ra) ortaya çıkar.

Ver mehteri! Çalsın kösler! Yıkılsın sırça köşkler! Zühtü’yü de yazın Mehdi ordusuna…

Zühtü, İnebolu Kahramanları ile Bedir Ashabı gibi soluk soluğa hizmet eder. Ömer’sen (ra) imtihanın ağırdır. Sevdiğinin uğrunda her şeyini feda etmelisin. Açlara ekmek, susuzlara su, imana muhtaç gönüllere nur vermelisin. İnebolu Kahramanları ekmek, su, nur olurlar. Fakat dünya İnebolu’dan ibaret değildir. Dünyanın dört bir yanında açlar, susuzlar, nursuzlar vardır. Dünya manevi bir buhran yaşamaktadır. Anadolu imansızlık ateşiyle kavrulmaktadır. Alevler göklere vurmaktadır. İçinde imanlar, evlatlar yanmaktadır. O yangın en çok Denizli’yi yakmaktadır.

İnebolu Kahramanları seçilmiş insanlardır. Pişecekler, pişireceklerdir. Yanacaklar, yakacaklardır. Değil mi ki yanmayan yakamaz. Olmayan olduramaz. Ölmeyen öldüremez.  Zühtü, ‘Ahmet Nazif Çelebi, İbrahim Fakazlı, Ziya Dilek, Büyük İbrahim, Gülcü Hüseyin, İzzet Durgut, Ahmed Köroğlu, Halil Enercan, Ahmed Şaşmaz’ isimli İnebolu Kahramanlarıyla İnebolu Hapsine konulur.

İnebolu dağlarından yağ, bağlarından bal akmaktadır. İnebolu Kahramanların kalbinden yağ ve bal damlamaktadır. Arılar kovanı kurmuştur. Petekler balla dolacaktır.

İnebolu Hapsi ağırdır. Yandıkça yanarlar. Petekler balla dolar. Gönüller kıvama erer. Kader kelebekten ağlarını örmüştür. Rahmet melekleri “İnebolu aşa, aşka, suya, Nur’a doydu. Şimdi hicret zamanı. Ver elini Denizli” deyip yol vermiştir.

İzzet Durgut… Bir gönül eri. Meleklerle kardeş, evliyalarla arkadaş.

Hayatında yalana yer yoktur. Bakanlar “bu yüzde yalan yok” der. Öyle acayip bir adam. Bir gün “Evliyadan haber var. Yarın Denizli Hapsine gidiyoruz” der.

Zühtü İşeri. Çağın Hz Ebubekir’i (ra). İzzet’in kalbine ve dostluğuna her daim iman eden sıddık: İzzet söylemişse doğrudur. 

Kervan dizilir. Denizli’ye hicret vaktidir. Az sonra jandarmalar gelir. Melekleri ve İzzet’i tasdik eder: Denizli Hapsine gidiyorsunuz…

Aman dayler yol verin a beyler. Ben sılama varayım. Sılam yeşil yaprak açmış. A ben nasıl dayanayım.

Yol verin ağalar. Bu yol Yunus Emre, Mevlana, Bediüzzaman yoludur. “Hamdım, piştim, yandım” diyenler bu yola koyulur. 

Bekle bizi Denizli…

Ey sen ne güzelsin kavgamızın şehri…

*İhsan Atasoy (İnebolu Kahramanları)

Okunma Sayısı: 5712
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    3.5.2017 15:22:56

    Sevgili Mustafa Bey kardeşim, evvela üzerimde emanet olarak bulunan selâm ve duâ haberini ileteyim. Geçen hafta medrese-i Yusufiye'den yeni çıkmış bir kardeşimiz ile görüştüm. Orada sizin yazılarınızla beraber Yeni Asya ve değerli kalemlerinden çok istifade ettiklerini, kuvve -i maneviyeyi takviye ve teselliye medar olmanız sebebiyle size duâ etmekte ve duâ beklemektedirler. Gerçi keyfi ve hukuk dışı tasarrufla bazı cezaevlerine hâlâ Yeni Asya'nın girmesine engel olmaktalar. Fakat hak mağlup olmaz, hakikat sönmez. Muhtaçlar nerede olsa arayıp bulurlar. Tıpkı Yunus'un "Ballar balını" bulması gibi. Selâm ve muhabbetle.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı