"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir İzzet Durgut vardı (2)

Mustafa ORAL
19 Nisan 2017, Çarşamba
HAPİSTE OLGUNLAŞAN ELMA

Üstad ile Denizli’de dokuz ay on gün yatar. Hapsin ilk günlerinde Hasan Atıf Egemen bir rüya görür. “Hapiste dokuz ay on gün yatacağız. Anamızın karnında durduğumuz müddet kadar da burada kalacağız. Sonra hapisten günahsız olarak çıkacaksınız” diye müjde verir. İzzet Durgut da dokuz ay on gün hapiste kaldıktan sonra beraat edeceklerini müjdeler. Tahliyeden yirmi gün önce Üstad, talebelerine mektup yazar. “Yakında hepiniz birbirinizden ayrılacaksınız. Hasbelkader birbirinizi gücendirmişsiniz. Onun için helâlleşin” der. Son mahkemeden önce Gönenli Mehmet de rüyasında beraat edeceklerini görür.  

İzzet bilâhare bir rüya görür. “Yarın dokuz buçukta tahliye olacaksınız” denilmiştir. Arkadaşlarına anlatır. Haber kısa zamanda yayılır. Hapishane Müdürünün kulağına kadar varır. Meğer o saatlerde Ankara’dan tahliye emri gelmiş, fakat kimseye duyurmamıştır. Haberin kaynağını araştırır. İzzet’i bulur. Sorguya çeker. İzzet, ‘rüyada gördüm’, dese de ikna olmaz. İşkence ederler. Bayılıncaya kadar döverler. Öldü zannederek bırakırlar. Bitkin halde koğuşa gelir. Ben yine dilimin cezasını çektim, diye kendine kızar. 

Müjdeler gerçekleşir. 15 Haziran 1944 tarihinde 12. kez hâkim karşısına çıkarlar. Olayda suç unsuru olmadığı belirtilerek başta Üstad olmak üzere bütün Nur Talebelerinin oy birliğiyle beraatına karar verilir. Kararda İzzet Durgut “İnebolu, Telye Köyü’nden, Ahmed oğlu, 318 doğumlu, 27.9.1943’den beri mevkuf, sabıkasız” şeklinde takdim edilir.  

BİR EVLİYANIN MENKIBESİ DEĞİLDİR   

İzzet paradan puldan anlamaz, kimseden bir şey istemez, fakir, garip biridir. İbrahim Fakazlı onunla ilgilenmektedir. Memlekete götürmek ister. O akşam trene binmeleri gerekmektedir. Fakat İzzet için bilet parası bulamamıştır. Bunun için bazı kardeşlere müracaat eder. Sağa sola koşuştururken bir arkadaşı “Seni Âtıf Ağabey arıyor, Ahmed Çavuş’un kahvesinde” der. İbrahim zaten Âtıf Ağabeye “Allah’a ısmarladık” demek için uğrayacaktır. 

Kahvede varır. Âtıf, Mustafa Kocayaka ile oturmaktadır. İbrahim’e döner. “Bak, bu ağabey fakir Nur şakirdlerine yardım ediyor. Senin de tanıdığın böyle kimse varsa söyle” der. O da “Ben de bizim İzzet Efendi için koşuyorum, çok iyi oldu” deyince Kocayaka masanın üzerindeki kocaman bir mendili çözer. Demet demet parayla doludur. 100 liralık bir demeti İbrahim’e uzatır.  O günlerde yüz kuruşa 15 somun ekmeği alınmaktadır. İbrahim 36 lirasını alır,  gerisini iade eder. Kocayaka kabul etmez. Alması için rica eder, yalvarır. “Bu parayı ben de emaneten alıyorum. Bakın, benim cebimde 36 liram var. Bana İnebolu’ya kadar yol parası ve harçlık olarak kâfidir. Sizden ancak İzzet kardeşimiz için 36 lira alabilirim, yoksa hiçbirisini almam.” der. Kocayaka çok üzülür. Fakat yapacak bir şey yoktur. 

Fakazlı’nın da dediği gibi bu bir evliya menkıbesi değildir. Bizzat kendisinin içinde bulunduğu Nur şakirtleri arasında cereyan eden bir gınay-ı kalbî hadisesi ve onların ihlâslarının son derece dikkate değer bir nümûnesidir. Zira hepsi fakirlik içindedir. Yol parası olmayanlar o uzak yerlere yürüyerek gitmişlerdir, ama kimseye minnet etmemişlerdir.

Üstadın kalbinden Risale sayfalarına İzzet Köyü’ne döner. Elmalar dalında, Havva’ları hizmet başındadır. Bir ellerinde elma, diğerinde Risale vardır. İzzet sevincinden uçuverecek, heyecandan ölüverecek gibidir. 

Hizmetin başına geçer. 2-3 ayda bir İnebolu’ya gelir. Can dostu Fakazlı’nın evinde kalır, ertesi gün döner. İbrahimlerle, Naziflerle İnebolu’yu Küçük Isparta’ya çevirirler. Üstad çok memnun kalır. Bir mektupla teşekkür eder, hizmetlerini tebrik eder. 

Nazif kardeşimizin hem İstanbul, hem İnebolu Nurcularının namına bayram ve yeni sene teberrükü hesabına gönderdiği maddî üç nevi teberrükü aldım… Cenâb-ı Hak, Zülfikar’ın ve  o iki mecmuanın harfleri adedince onların, İbrahim ve Mustafa ve İzzet ve refiklerinin ve yardımcılarının defter-i a’mâline hasenatlar yazsın ve her harfine mukabil yüz rahmet eylesin. Âmin… 

Küçük İbrahim, Nazif’e ikinci bir Salâhaddin hükmüne geçip çoluk çocuğu ile kardeşiyle ve refikasıyla Nura ve makineye pek ciddî çalışması, mektubunda namları bulunan Salih ve Gülcü Hüseyin ve Osman ve Zühtü ve İzzet ve Ömer ve sair oradaki Nurcuların sebatkârane, sarsılmadan Nur hizmetinde terakki etmeleri bizleri çok mesrûr ettikleri gibi; bu memleketi de ileride çok minnettar edecekler. Mâşaallah, İnebolu, küçük bir Isparta ve tam bir medrese-i Nuriye olduğunu ispat ettiler. (Emirdağ Lâhikası, 244)

FERİKÖY KABRİSTANINDA BİR GARİP YATAR  

Yıllar geçer. İzzet ilerlemiş yaşına rağmen hizmete devam eder. Takvimler 1967 yılını göstermektedir. Uzun süre Risale yazmaktan ayakları kangren olur. Elma nemden, insan çileden çürür. Birkaç gün Gülcü Hüseyin’in otelinde kaldıktan sonra İstanbul’a götürülür. Fakat artık çok geçtir. Olgunlaşınca elma dalından, insan dünya ağacından düşer. Gökten dünyalar yakışıklısı bir elma düşer. İzzet vefat eder. İstanbul, Feriköy Kabristanı’na defnedilir. Bahtına yine gariplik düşmüştür. İnebolu kahramanlarından ayrı düşmüştür. Bedenini Feriköy Kabristanı’na emanet etse de ruhu hâlâ İnebolu Kahramanlarıyladır. Serviler altında duâ beklemektedir. 

Ruhuna Fatiha…

Okunma Sayısı: 3177
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı