"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çiçek aşısından, kuduz aşısına

Mustafa ORAL
24 Ekim 2018, Çarşamba
Bu dünyadan bir bilge geçti: Alia İzzet Begoviç (19 Ekim 2003)

Bosna Savaşı 1992 yılı baharında başladı. Sırplar Avrupa’nın kalbinde açan masmavi çiçek Bosna’yı yakıp yıktılar. Kadın kız, çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden 312 bin kişiyi katlettiler. Binlerce çocuk annesiz, babasız kaldı. Bahçelerdeki çiçekleri ezdiler, kundaktaki çocukları süngülediler. Ağaçları yaktılar, ihtiyarları ağlattılar. Utançlarını gizlemek için dağ başlarındaki toplu mezarlara şehitleri sakladılar. Fakat unuttukları bir şey vardı. Hiçbir yalan ilelebet sürdürülemezdi; hiçbir hakikat kıyamete kadar gizlenemezdi.

MAVİ GÖZLERİYLE MUNİSE BİR ÇİÇEK: BOSNA

Kabil, Habil’i katlettikten sonra cinayeti gizlemek için toprağa gömmüştü, ama gün gelmiş, gerçek ifşa olmuştu. Efendimiz’in (asm) fesleğeni Hz. Hüseyin Yezid tarafından şehit edilmiş, kimseler duymasın diye bir tepeye defnedilmiş, ama burcu burcu kokusu etrafa yayılınca sevenleri “Hüseyin’in kokusu bu” deyip kabrini bulmuşlardı. Elbette zamanının Kabil’i, Yezid’i bazı Sırpların katlettiği Habillerin, Hüseyinlerin kabri gün gelecek gün yüzüne çıkacaktı. O gün kısa zamanda geldi. Allah çiçekleri ve kelebekleri elçi gönderdi. Toplu mezarların üzerinde ölüm çiçekleri yeşerdi. Çiçeklerin kokusunu hisseden mavi kelebekler sema’ya kalktı, bölük bölük ölüm çiçeklerinin ülkesine vardı. Kelebekleri takip edenler önce ölüm çiçeklerini, ardından da Bosna’nın ebedî çiçekleri şehitleri buldular. Bu şekilde üç yüz toplu mezar tesbit edildi.

O gün Bosna rahlesinde, Alia Begoviç’in kalbinde çiçekler kendi şiirini yazdı. Bu şiir dalga dalga dünyaya yayıldı. 

“Hayi katre katre içim dalgalandı 

Katre katre allara boyandı 

Kaldı ahım ellerinde 

Canım havalandı 

Yukarıda dünya 

Gönüllerin hepsi de hasta  

Coşa koşa geçtiğimiz tarlalar sessiz yasta 

Katre katre kapılar dayandı 

Katre katre ölüme dadandı 

Bir çiçektin mezarımda 

Ruhum oyalandı 

Katre katre şeker de isterdim 

Katre katre mutluluk düşlerdim 

Kemanımda, davulumda…

O gün ölüm çiçekleri ve kelebekler dünyaya çiçek aşısı yaptı. Vicdanı olanlar aşıya karşılık verdi, acılar paylaşıldı. Fakat kimseler katil Sırplara Kuduz Aşısı yapma cesaretini gösteremedi. Hâlbuki 150 yıl önce bu topraklarda yaşayan Bosnevî Hazretleri hasta gönüllere çiçek aşısı yapmıştı. Sokakta karşılaştığı çocukların çiçek çiçek açan yüzlerine gülümseyerek derin derin bakardı. Sebebi sorulunca ‘aşı yapıyorum’ derdi. Çiçek kadar narin çocukların ruhlarına ebedî Cennet tohumları atardı. Katliâmcı Sırplar maalesef ondan ders almamışlardı.

Kalbten hürmet ve merhamet çıkınca akıl ve fikir dehşetli canavarlar hükmüne geçebiliyor, akla hayale gelmedik zulümler işlenebiliyor. Zaman değişse de insanda zulüm damarı canlı kalıyor. Bediüzzaman da Bosnevî gibi dünyayı çiçek bahçesine çevirmeye çalışır. Çocuklara, gençlere, ihtiyarlara, kadınlara, hastalara ayrı ayrı çiçek aşıları hazırlar. Ne var ki o da ülkesinde Bosnalıların çilelerini hatırlatan sıkıntılar yaşar. 1923 yılında Ankara’da zamanın Sırplaşmış ruhlarından bazılarıyla karşılaşır. Bunlar aşı tutacak gibi değildir. Üstelik kendi aşılarını üretmişlerdir. Muhaliflerini “çiçek aşısı” yapıyoruz diyerek zehirlemeye kalkmışlardır. Bediüzzaman da payını alır. Fakat bünyesi sağlam olduğundan zehre cevap verir, iyileşir.

20 yıl sonra Denizli Hapsi’nde de ona ve talebelerine çiçek aşısı yapılır. Çok acı çeker. Yine zehir verilmesinden şüphelenir. O gün zehirlendi mi bilinmez, ama bir zaman sonra tam kalbinin üzerinden zehir şırınga edilir. Her şey kaderde yazılıdır. Allah’a iman edene bütün dünya toplansa zarar veremeyecektir. O gün de öyle olur. Bediüzzaman o aşıdan sonra 17 yıl daha yaşar. 1960 yılında Bosnalı çocuklar gibi tertemiz şehiden toprağa düşer. Asırlar önce Kerbelâ’da dedesi Hz. Hüseyin’i katledip gizli yerlere gömenler, asırlar sonra Bosna’da kadınları, çocukları, ihtiyarları, masumları şehit edip toplu mezarlarda cinayetlerini saklamaya kalkanlar o gün de Bediüzzaman’ı unutturmak için kabrinden kaldırıp gizli bir yere defnederler. Ne var ki tohum toprağa düşmüştür bir kere. Elbet gün gelecek kabrinde çiçekler açacak, çiçek kokularının izini takip eden Hz. Hüseyin ruhlu Bayramlar, Sungurlar, Zübeyirler kabrini bulacak, zamanla bu kokuyu dünyaya taşıyacaklardır. Kerbelâ ve Bosna’dan sonra Barla da Cennet kokularının dünyaya yayıldığı menzil olacaktır.

DOSTUN ÇİÇEKLERİ, DÜŞMANIN TÜFEKLERİ

Amerika’ya ilk yerleşen İngilizler yerli halka çiçek hastalığı bulaştırılmış battaniyeler verip öldürürler. Çiçeklerle gelirler, kanlarını içerler. Oysa çiçek dostluk, tüfek düşmanlık demektir. Dostun tüfeği çiçektir; düşmanı en zayıf yerinden, kalbinden vurur. Çiçeğin vurduğu yerde sevgi çiçekleri, tüfeğin vurduğu yerde kan çiçekleri açar. 1974 yılında Rumlar Kıbrıslı Müslümanları tahrik etmek için fethin sembolü iki camiyi bombalar. Rumların tavrına , şaşırmamak gerekiyordu. Sezai Karakoç’un da belirttiği gibi düşmandan çiçek yollaması beklenemezdi. O gün İstanbul’daki Hüseyinler, Bediüzzamanlar, Bosnevîler, Begoviçler aynısıyla mukabele etmezler. Düşmanı çiçekle selâmlarlar, Fener Patrikhanesine çiçek bırakırlar.

ÇİÇEK ÇOCUKlAR: BARKA SIDDIKLARI  

İyiler mi çiçek yetiştirir, çiçekler mi iyi insan yetiştirir bilinmez, ama çiçeklerin olmadığı dünyada iyilikten ve güzellikten bahsedilemez her halde. Çiçeklerin sustuğu, tüfeklerin konuştuğu II. Dünya Savaşı’nda çiçekler ezilir; çocuklar ve çiçek gibi insanlar katledilir. Şükür ki o gün ekilen şer tohumları tutmaz, yirmi yıl sonra 68 kuşağı olarak bilinen Çiçek Çocuklar hareketine dönüşür. Savaşta çocukları katleden, bahçeleri talan eden, ağaçları yakıp yıkan Hitler’e bedduâ eden Bediüzzaman unutturulmak için Hitler ruhlu insanlar tarafından Barla’ya sürgün edilir (1926). 20 yıl sonra Sıddık Süleyman’ın Cennet Bahçesi’nde Barla Sıddıkları denilen Cennet Çiçekleri Muhacir Hafız Ahmetler, Şamlı Hafız Tevfikler, Mustafa Çavuşlar yeşerir.

Ah ki bilemedik, çocuklar, çiçekler, kelebekler, çiçek ruhlu insanlar hayatla ölüm arasında Allah’ın elçileridir. Dün Kerbelâ, Bosna, Barla, bu gün başka başka. Güzel şeyler hayattan sürgün edilse de, güzel insanlar katledilip üzerine ölü toprağı serpilse de gün geliyor kokusu gün yüzüne çıkıyor. Zahmetlerin arkasından rahmet, ölümlerin ardından hayat yeşeriyor. Hüseyinler, Bosnevîler, Bediüzzamanlar, Begoviçler toprağa düşse de çiçekten kokuları baki kalıyor, ebedî sesleri dünyada çalkalanıyor. “Bizi toprağa gömdüler, fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı… Her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”

Ne mutlu çiçeklere, çocuklara, çiçek gibi çocuk ruhlu güzel insanlara…

Ne mutlu çiçek gönüllülerin seslerine ses veren dostlara.

Okunma Sayısı: 3167
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    24.10.2018 11:01:29

    Değerli kardeşim Mustafa bey, "çiçekli" yazılarınızla bizi insani ve nebati "çiçek bahçelerinde" ibretli gezinti yaptırıyor, dersler veriyorsunuz. Ellerine sağlık. Binler dua ve teşekkür. Bosna halkının "babası" ve "Bilge kral" merhum Ali İzzet Begoviç, o çiçek bahçelerinin çiçeklerinden birisiydi. "Kral" dedikse bugünkü çakma krallara benzeyen bir kral değildi. "Köleliği reddeden" ve Bosnalılar ile dünya Müslümanlarının gönül tahtında oturan bir kral. Bilgelik ile bilgin olmanın şahsında farklılaştığı bir isim:Ali İzzet. Kerbela, Bosna ve Barla. Biri Doğu'da ötekisi Küçük Asya Anadolu'da diğeri Balkanlarda bulunan üç çiçek bahçesi ve çiçeği. Çiçek aşısı da kuduz aşısı da iki hastalığa karşı korunmak için insana yapılır. Ya tutar ya tutmaz. Tutarsa sonucunda hayat, tutmazsa neticesinde memat vardır. Çiçek tohumu saçanlar çiçek, zakkum fidanı dikenler zakkum ağacı elde ederler. "Elçiye zeval olmaz" derler. O halde çiçeklere ve çiçek ruhlu insanları yok etmeyin. Selam ve muhabbetle.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı